Hırsıza evinizin adresini veriyorsunuz, yolda engeller çıkmasın diye geçiş belgelerini veriyorsunuz, her şey bir yasal zeminde olacak şekilde evin anahtarını da hırsıza teslim ediyorsunuz. Hırsız da ara ara evinizi soyuyor. Eksilen varlıklarınızı görünce öfkeyle kızıyorsunuz. Ama hırsıza teslim ettiğiniz evin anahtarını almak aklınıza gelmiyor. Evin anahtarını veriyorsunuz, eviniz soyulduğunda hırsızın hiç mi suçu yok diyorsunuz.
Doların bu şeklide hareketlenmesi, işte o hırsızın elindeki o anahtar sayesindedir. O anahtarla dilediği zaman evinizi soymak için pozisyon alması mümkündür. Çünkü siz ona kanuni her türlü izin kağıtlarını vermişsiniz. Bütün haksızlıkları legal kabul edilen bir yapı içinde devam ettirmektedir.
Kurulu bir düzen olan borçlanma modeli, Ak Parti hükümeti döneminde değiştirilme noktasında bugüne kadar bir adım atılmadı. Bir takım siyasal başarılar halka yansıtıldıysa da bunlarda büyük borç faizleri ile yapıldı. Bu kurgunun dışına çıkma talepleri olarak Cumhurbaşkanının faizle ilgili çıkışı kendi çevresinden dahi ret edildi. Tam bir yalnızlık…
İşin ilginç tarafı, Cumhurbaşkanı kur ve faiz tehdidine dikkat çekiyor, ekonomik bir savaş olarak değerlendiriyor. Cumhurbaşkanı, Allah’ın yardımı ile ekonomik kurtuluş savaşından zaferle çıkacağız diyor.
Cumhurbaşkanı, mandacı iktisatçılarının politik önerilerini ret ettiğini ifade ederek kendi politikamızı belirleyeceğiz dedi. Türkiye’nin İlk defa kendi ekonomik kabullerini izleme fırsatı elde ettiğini söylemesi, daha önceki uygulamaları ret ettiği anlamına da gelmektedir.
Cumhurbaşkanının buradaki kendi politikamız dediği nedir? Kurulu borçlanma ve bu borçlanmayı sürdürme modeli içinde mi kendi politikamız oluşturulmaya çalışılacak?
Yoksa faiz sebep enflasyon sonuç kuramının kabulü üzerinden yeni bir iktisadi modellemeye mi geçilecek?
İfade edildiği gibi Ak Parti tarihi bir iktisadi mücadeleye girdi mi? Bu tarihi mücadele ne anlama geliyor? Bunun temel göstergeleri ne olabilir?
Sayın Devlet Bahçelinin gurup konuşmasında, bizim iktisat hareketi olarak Türkiye’de ilk defa yıllar önce gündeme getirdiğimiz, Merkez Bankasının bağımsızlığının kabul edilemez olduğu söylemimizi gündeme getirmesi ve artık tartışılması gerektiğini söylemesi son derece önemli görüyoruz.
Cumhur ittifakının Merkez Bankası konusunda böylesine net tavır alması, millet ittifakının ise Merkez Bankasının bağımsızlığını savunması konusu millilik konusunda ana bir çizgidir. Devletin içinde bağımsız bir kurum olamaz.
Paranın var edilişini ve piyasaya sürülüş biçimini elinde tutan Merkez Bankasının başkanlarının değiştirilerek sonucun değiştirilemediğinin görüldüğünü düşünüyoruz.
Ekonomi-finans sisteminin sağlıklı sürdürülebilir bir biçimde yeniden yapılandırılması, temel yapısal denkliklerin korunması ile mümkündür. İktisat ve finansın birlikte oluşturduğu yapının kabulleri denklik, kurallar, işleyişin eş zamanlı sürdürülmesi ile olmalıdır. Bozuk finansal yapının başlangıcı bozuktur. Hukuksal düzenlemelerden güç alarak genişlemektedir. Bunun için mevcut yapının ne olduğunu ortaya çıkarmadan, olması gereken yapının net biçimde tanımlanması zordur. Bunun için bilinmesi gereken temel sistemsel netlik, model sürekli bir borç modelidir. Borca Dayalı Para Sistemi, kurumlar arası çatışmayı ve çok başlılığı sürdürerek devlet ve millet bu yapı ile sürekli borçlandırılmaktadır. Sürdürülebilir bir borçlanma değil, bitirilen ve borçsuz sürdürülebilir bir kalkınma modeli uygulanabilir.
İktisat Hareketi, sürdürülebilir borçsuz bir kalkınma modeli öneriyor. Bunun için öncelikle Ekonomi –Finans Yönetim Birimi oluşturulmalıdır.
Mevcut dağınık finans alt yapısının çevresi ve sistematiği, akışı ve ilişki ağı karışıklığı, Başkanın kararlarına istikrarsız ekonomik sonuçlar olarak yansımaktadır. Oyalayıcı, bağımlılığı devam ettiren orta vadeli programlar, paranın sisteme girişindeki hastalıkları bütün finans sistemi üzerinde reel sektöre yayarak olumsuz etkilemektedir.
Paranın sisteme giriş modelinin değişmesi gerekiyor. Bu değişim doların halk üzerindeki baskısını kıracak, kaldıracaktır. Böylece oyunu siz kuruyor, alanları siz belirliyorsunuz. Kural koyucu gerçek manada milli irade olacaktır.
Üretim endeksli borç modeli dışı bir parasal sistemin hızlı bir şekilde paralel olarak kurulması gerekir. Bunun uygulanması kolay olup, Katılım Bankaları yapıları bu sisteme göre yeniden düzenlenebilir.
Yeni Ekonomik Finans Sistemi tamamen tarıma bağımlı olarak 2 milyondan az olmayacak yeni çiftçi istihdam alanı açılabilir. Planlanan kıtlık projesinin de bu şekilde önüne geçilebilir.
Bunun için devletin borçlanmasına faiz ödemesine gereke yoktur. İşlerlik kazandırılarak tarımın bir kesiminde uygulanacak üretim endeksli borç modeli dışı finansman yapısı, diğer sektörlere de rahatlıkla uygulanabilir.
İthalata bağımlı olmayan sektörlerde başarının yüzde yüz olması sadece projenin başında olan ekibin kabiliyeti ile doğru orantılı olacaktır. Tarımın bu alanında gösterilecek başarı, bütün ekonomik yapının yeni finansal ve iktisadi modelin yapılanması için büyük bir fırsat olacaktır.
İşte o zaman 1dolar=1 TL olacaktır.
Selam ve dua ile…
@yunuseksi_53