Kanuni Sultan Süleyman komutasındaki Osmanlı ordusu ile Macaristan Kralı II. Layoş komutasındaki Macar ordusu arasında, 29 Ağustos 1526’da gerçekleşen ve iki saat gibi kısa bir sürede sonuçlanan Mohaç Savaşı’nın yapıldığı alan Macar bilim insanları tarafından belirlendi.
Macar Bilimler Akademisinin sağladığı araştırma fonuyla 2018 yılında Pecs Üniversitesi ve Sosyal Bilimler Araştırma Merkezi tarafından başlatılan projenin yöneticisi Pecs Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Norbert Pap, AA muhabirine çalışmalarla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Mohaç Savaşı’nın Macaristan tarihinde büyük öneme sahip olduğunu belirten Pap, yaklaşık bin yıldır Karpat Havzası’nda yaşayan Macarların Mohaç’tan önce güçlü, egemen ve bağımsız bir krallığa sahip olduğunu, Mohaç’tan sonra ise bu durumun tersine döndüğünü, bu yüzden de bu dönemin Macarlar tarafından genel olarak olumsuz değerlendirildiğini kaydetti.
Pap, Osmanlı Devleti ile Macar Krallığı arasındaki çatışmaların 14. yüzyıl sonlarında Macar kralı Sigismund yönetimi altında Balkanlar’da başladığını, bu dönemden başlayarak yaklaşık 300 yıl boyunca savaş dönemi olduğunu belirtti.
Macar-Türk ortak tarihinden bakıldığı zaman 600 yıllık bir periyodun söz konusu olduğunu, bunun 300 yılının savaş diğer 300 yılı ise dostluk olarak görüldüğünü ifade eden Pap, ilk 300 yıl boyunca Niğbolu ve Varna savaşları gibi önemli çatışmaların yaşandığını, 1520’de babası Selim’den hem ekonomik hem de askeri anlamda çok güçlü bir ülke devralan Kanuni Sultan Süleyman döneminde de bunun devam ettiğini aktardı.
Macaristan’ın Osmanlı’nın yönetiminden sonra kendi bağımsızlığını kazanamadığını, yönetimin Habsburg Hanedanlığı’na geçtiğini ifade eden Pap, Macaristan’ın Mohaç’tan sonra tam anlamıyla egemenliğini yaklaşık 30 yıl önce elde ettiğini söyledi.
Mohaç Savaşı’nın, bugün Macaristan’ın Sırbistan ve Hırvatistan ortak sınırına yakın bölgede gerçekleştiği konusunda herhangi bir tartışma olmadığına ama savaşın tam olarak nerede gerçekleştiği konusunda tartışmaların devam ettiğine dikkati çeken Pap, ”Mohaç Savaşı bugünkü Macaristan’da bulunan Mohaç kentinin güneyinde bir yerlerde gerçekleşti ama savaşın tam olarak nerede olduğu hakkında Macaristan’da yüz yıldır devam eden tarihi bir tartışma vardı.” diye konuştu.
Pap, savaşta Hristiyan ordusunda yer alan Papaz Istvan Brodaric’in notlarında, yeniçerilerin Földvar isimli bir köyün önünde düzen aldığını yazdığını ve Osmanlı ordusunun sahip olduğu 150 topun da aynı köyün önünde dizildiğinin bilindiğini kaydetti.
Brodaric’in notlarında yer alan köyün sakinlerinin savaştan sonra köye döndüğünün bilindiğini, kaynaklara göre de köyün 1703’e kadar ayakta kaldığının net bir şekilde tespit edildiğini belirten Pap, ”Savaşın, Mohaç kentine bağlı Satorhely bölgesinde yapıldığı düşünülüyordu ama yapılan incelemelerde bu yerin 1700’lü yıllarda oluşturulduğu belirlendi. Savaşın yapıldığı Földvar bölgesi bugüne kadar hiç kimse tarafından bilinmiyordu. Bu yüzden savaş alanı ile ilgili son 100 yılda, Mohaç kentinin doğusunda, batısında hatta Hırvatistan’ın bir bölgesinde olduğuna dair 16 teori ortaya atıldı.” dedi.
Yaptıkları araştırma sonuçlarına göre Földvar köyünün Borza-Major bataklığı civarında olduğunu ve gerçekleştirdikleri jeofizik incelemelerin bölgede Orta Çağ’a ait büyük bir yerleşim biriminin izlerini gösterdiğini ifade eden Pap, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Földvar köyünün bulunması ciddi bir olay. Orada arkeolojik kazıların yapılması gerekli. Hatta bu köyün yerini işaret eden bir harita da bulduk. Macaristan Milli Szechenyi Kütüphanesi’nde bu el yazması harita mevcut. Bu köyün 1526’da yok olmadığını 1703 yılına kadar ayakta kaldığını kesinlikle biliyoruz. Savaş öncesi köyden kaçanlar daha sonra geri döndü. Türk kaynaklarda bu köyün vergi verdiği bilgileri de mevcut. Bu köy, muhtemelen bölgedeki bazı diğer köyler gibi Sırplar ile Macarlar arasındaki savaş yüzünden yok oldu.”
Tuna Nehri kıyısındaki alanın bugün uçsuz bucaksız ekilebilir bölgeler olduğunu ama savaşın yapıldığı dönemde tamamen suyla kaplı bir bataklık olduğunu, hem Türk hem de Macar ordusunun o bataklık alanları aşarak bölgeye ulaşabildiğini belirten Pap, savaşın yapılması için tek uygun alanın bu köy bölgesi olduğunu, bugün ise o bölgede hiçbir bataklık alanın kalmadığını söyledi.
Hem Türk hem de Macar kaynaklarının bölgedeki bataklığın savaşta da büyük önem taşıdığını yazdığına, o zamanki notlara göre de savaş esnasında birçok askerin buradaki derin bataklığa düşerek hayatını kaybettiğine dikkati çeken Pap, savaş bitiminde Macarların Tuna’da Macar filosu bulunduğu için Tuna’ya doğru kaçtığını söyledi.
Pap, ”Birçoğu gemilere ulaşabiliyor ama kahraman bir şekilde mücadele eden 20 yaşındaki Macar Kralı II. Layoş da artık savaş sonuna doğru kaçıyor. Kuzeyde Csele bölgesindeki bataklıkta boğularak hayatını kaybediyor. Araştırmamızda bu yeri de tespit ettik. Bunu birçok Türk kaynak da teyit ediyor.” diye konuştu.
Sultan Dördüncü Murat döneminde 1630-31’de, Topkapı Sarayı’ndaki Revan ve Bağdat Köşkü’ne benzer bir şekilde Macaristan’da Mohaç Savaşı Anıtı’nın yaptırıldığını ifade eden Pap, söz konusu anıtın yerini de tespit ettiklerini ve efsaneye göre Mohaç Savaşı’nda hayatını kaybeden Osmanlı askerlerinin buraya defnedildiğini belirtti.
Pap ayrıca, bölgede insan kemiklerinin gömülü olduğu iki yer daha tespit ettiklerini, bu bölgede yapılacak kazılarda toplu mezarların bulunma ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu sözlerine ekledi.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…