islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,5498
EURO
36,4662
ALTIN
2.962,01
BIST
9.146,35
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Az Bulutlu
9°C
Pazar Az Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

15 TEMMUZ’UN SENE-İ DEVRİYESİ MÜNASEBETİYLE ‘VATAN SEVGİSİ VE MÜDAFASI’ 

15 TEMMUZ’UN SENE-İ DEVRİYESİ MÜNASEBETİYLE ‘VATAN SEVGİSİ VE MÜDAFASI’ 
17 Temmuz 2023 10:22
A+
A-
İnsanın üzerinde yaşadığı, geçmişte vuku bulan bütün hadiselerin hatırlandığı ve geleceğe ümitle bakıldığı, hâsılı her üç zamanın da idrak edildiği, üzerinde medeniyetler kurulduğu, uğrunda can verildiği ve şehid kanıyla toprağının yoğrulduğu yerdir Vatan.
Sözlükte “yerleşmek, bir yeri yurt edinmek, kendini bir şeye alıştırmak” anlamına gelen vatan kelimesi klasik sözlüklerde ve edebi metinlerde “kişinin doğduğu, yerleştiği, barındığı ve yaşadığı yer” manasına gelir.1 Allame Cürcani iki türlü vatandan bahseder. Kişinin doğduğu yere ve yaşadığı ülkeye “vatan-ı aslı”, on beş gün veya daha fazla bir süre kalmak üzere gittiği yere “vatan-ı ikamet” denir.2
Kur’an-ı Kerim’de bir ayette geçen “mevatın” Bedir’de, Huneyn’de ve bu ikisi arasında meydana gelen gazvelerde Müslüman ordularının karargâhını ve savaş alanlarını ifade eder.3 Ayrıca beled ve çoğulu bilad “ülke” manasında, “dar” ve çoğulu “diyar” hem “ahiret yurdu” hem de “dünya yurdu, ülke, vatan” manasında geçer. Bazı ayetlerde haksız yere yurtlarından çıkarılan veya çıkarılmayı hak edenlerden bahsedilirken, geçmiş kavimlerin işledikleri kötülükler yüzünden ülkelerinin büyük felaketlere uğradığı anlatılırken “diyar” kelimesi kullanılmıştır.4
Hadis-i şeriflerde de “vatan” ve “mevtın” kelimeleri uzun veya kısa süreyle yerleşilen mekânı anlatır. Aynı kökten türeyen fiiller “bir yere yerleşmek, karar kılmak; bir amacı, bir niyeti içine yerleştirmek, kafasına koymak, bir davranışı karakter haline getirmek” manalarında geçer. Bir hadiste vatan “bilad” ile diğer bir hadiste “dar” ile birlikte insanların yerleştiği, yaşadığı yeri belirtmek üzere kullanılmıştır.5
Tarihi ve edebi kaynaklarda insanlar için vatanın önemine, vatan sevgisi ve hasretine dair literatüre geniş yer verilmiştir. Vatan sevgisiyle, vatan hasretinin insanda doğuştan gelen bir duygu olduğu ve bu sebeple, “Vatanında sıkıntı çekmen gurbette bolluk içinde yaşamandan daha iyidir” denilmiştir.6
“Ülkelerin mamur hale gelmesini sağlayan vatan sevgisidir. Nitekim Hz. Ömer (r.a.)’in, “Allah ülkeleri vatan sevgisi sayesinde mamur etti” dediği rivayet edilir. Bütün fatihler vatanlarını özler, hiçbir yeri doğdukları topraklara tercih etmezler. Cahiz’in, Menaķıbü (Fezailü)’t-Türk başlıklı risalesinde de belirttiği üzere vatan duygusu bütün insanlara şamil ve her bölgede etkilidir, ancak bu duygu Türkler’de her milletten daha güçlü ve köklüdür. Tarihçi ve edebiyatçı İbn-i Münkız’ın el-Menâzil ve’d-Diyar adlı eserinde vatanla ilgili manzum ve mensur literatüre ayrı bir bölüm ayrılmıştır. Burada kaydedildiğine göre dünya saltanatını terk edip zühd ve riyazete yönelen İbrahim b. Ethem, “Dünyaya sırt çevirdiğimden beri hiçbir şey bana vatan hasretinden daha ağır gelmedi” demiştir.7
İnsanların yuvası fert ve aile olarak ev, millet olarak da Vatan’dır. Huzur ve emniyet bakımından evsiz yaşamak mümkün olmadığı gibi, vatansız yaşamak da mümkün değildir. Bir milletin var olması hayatiyetini devam ettirebilmesi ancak vatana sahip olmasıyla mümkündür. Bizi şefkatli bir ana kucağı gibi bağrına basan bu toprakları, yabancılara çiğnetmemek, ayyıldızlı bayrağımızı göklerde dalgalandırmak, gökyüzünü çınlatan ezanı, gönülleri yeşerten Kur’an seslerini susturmamak, toprak altında yatanları rahatsız etmemek, üstündekileri de zillete ve esarete düşürmemek canla başla çalışmak, mücadele, mücahede ve mukatele etmek her ferdin görevidir. Milli şairimiz merhum Mehmet Akif diyor ki;
“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda,
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda,”
Vatan, bizim en kıymetli varlığımızdır. Vatan, bütün kutsal değerlerimizin toplandığı yerdir. Artık o, bir toprak parçasından çok, tüm manevi değerlerin yaşandığı bir ortamdır. Vatan olmaksızın millet, millet olmaksızın da devlet olunamaz. Bir milletin varlığı, vatanın varlığına, aynı zamanda hür ve bağımsız olmasına bağlıdır. Vatan sevgisi kutsaldır ve imandan sayılır. Vatanını seven, onun uğrunda canını, malını feda etmekten çekinmez. Şair Mithat Cemal Kuntay ne güzel söylemiş:
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”
Dünya milletlerine insanlık anlayışıyla örnek olmuş milletimiz, dünya üzerinde insanlık için verilmesi gereken en güzel yaşayış ve davranış biçimini İslam dini ile bütünleşerek sergilemiş bir millettir.
Dünyada, namus ve şerefimizi koruyarak huzur ve güven içinde yaşamak, ancak bağımsız bir vatana sahip olmakla mümkündür. Dini görevlerimizi gereği gibi yerine getirmemiz de yine vatan sayesinde mümkün olur. Bu sebeple Yüce dinimiz vatanın korunmasına büyük önem vermiştir. Vatanı korumak hem dini hem de milli bir görevdir.
İslam Dini, hiçbir insanın ezilmesine ve baskı altına alınmasına izin vermez. Düşmanlara karşı çarpışmayı emretmesi de, tamamıyla temel hak ve hürriyetlere saldırıyı ortadan kaldırmayı, adaleti ve hakkaniyeti yeniden kurmayı hedeflemesindendir. Bu konuda Kerim Kitabımız Kur’ân’da şöyle buyrulmaktadır: “Sizinle savaşanlara karşı, Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah, aşırı gidenleri sevmez.”8 Buna göre vatanımızı korumak Rabbimizin emridir. Dinimiz zorunlu olduğu hallerde savaşmayı, sevabı çok olan bir ibadet olarak göstermiştir. Savaşta da kurallar koymuş, aşırılıkları kesinlikle yasaklamıştır. Savaşta, Müslümanların dışında hiçbir millet, hukuka uygun davranışlar içinde olmamıştır. Bu itibarla istiklal ve hürriyetimizi korumak için her bakımdan güçlü ve muhtemel bir düşman saldırısına karşı her an hazırlıklı olmaya mecburuz. Bu konuda Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Onlarla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız karşılığı size tam olarak ödenir. Size zulmedilmez.”9 Bu ayeti kerime biz Müslümanlara daima hazır bulunmak lüzumunu ihtar ediyor. Ayetteki “kuvvet” kavramı savaşta düşmana üstünlük sağlamaya yarayan her türlü silah, araç ve gereci içine alır. Füzeden İHA ve SİHA’sına, S-400’ünden, Topuna tüfeğine tankına, uçağından gemisine; cephane, yol, asker, kışla, depo, yiyecek, içecek, bilgi, strateji, fen, kültür, sanat, medeniyet, ekonomi, insan gücüne değin, her türlü maddi ve manevi her şey “kuvvet” kavramına dâhildir. Yeryüzünde şerefli bir millet olarak yaşayabilmek için bütün bunları tam ve eksiksiz bir şekilde hazırlamaya mecburuz. Dinen de bu konuda bütün gücümüzü kullanmakla yükümlüyüz.
Hasılı; milletimizi zaferden zafere koşturan ve tarih sayfalarını kahramanlık destanları ile süsleten, Allah’ın hak olan vaadine kavuşmak, O’nun şehitler için hazırladığı mükâfata mazhar olma istek ve arzusudur. Ecdadımız, Müslümanlar için büyük bir felaket olan Haçlı ordularını, bu ruh ve heyecanla durdurmuş, 1071 tarihinden itibaren Anadolu’yu Müslüman Türk’e anavatan yapmış, 1453’te İstanbul’un fethiyle Bizans İmparatorluğu’nu ortadan kaldırarak Orta Çağı kapatıp Yeni Çağı açmış, 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar Meydan Savaşı’nı kazanarak ülkeyi düşmandan temizlemiştir. 1974’te yine bu ruh ile Mehmetçik Kıbrıs’ta savaşmış,  soydaş ve kardeşlerini Yunan mezaliminden kurtarmıştır. Ve yine aynı azim ve aynı ruhla 15 Temmuz 2016’da FETÖ/PDY’nin iç ve dış tüm işbirlikçilerine karşı Milletimiz adeta II. Kurtuluş savaşını başlatmış ve neticelendirmiştir.
Ecdadımızın vatan müdafaası ve mukaddesatımız için geçmişte verdiği mücadeleyi, canlarını infak ettiği ve yaralanıp gazi olduğu gibi; günümüzde de aynı ruh ve aynı azimle, bu vatanın evlatları, düşmanın üzerine imanıyla korkusuzca atılmış Şehitlik ve Gazilik makamlarını elde etmişlerdir.
Ecdadımız kanlarını akıtarak, canlarını infak ederek bu cennet vatanı bizlere emanet etmişlerdir. Bize düşen de mukaddesatımızı/vatanımızı/bayrağımızı/ezanımızı korumak,  bu toprakları imar etmek ve bizden sonraki nesillere devretmektir. Bunu yaptığımız takdirde hem vatanımıza hem şehitlerimize hem de gazilerimize karşı görevlerimizi yapmış ve onların ruhlarını incitmemiş oluruz. Allah bu aziz millete zeval vermesin. Tüm zamanların şehitlerinin ruhları şad, makamları Firdevs-i Ala olsun.  14.07.2023
Mekke/SUUDİ ARABİSTAN
Abdulgafur LEVENT
Kaynakça
1- Lisanü’l-Arab, vtn md.
2- et-Tarifat, vtn md.
3- Tevbe Suresi, Ayet 25.
4- M. F. Abdulbaki, el-Mu’cem, bld, dvr md. leri.
5- Ebu Davud, Menasik, 75, İmare, 36.
6- Cahiz, el-Hanin ile’l-Evtan, Resail, II, 379-412.
7- TDV İslam Ansiklopedisi vatan md.
8- Bakara Suresi, Ayet 190.
9- Enfal Suresi, Ayet 60.
ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar
  1. Aytekin özpınar dedi ki:

    Yüreğinize kaleminize emeğinize sağlık Allah razı olsun

  2. Aytekin özpınar dedi ki:

    Yüreğinize kaleminize emeğinize sağlık Allah razı olsun başkanım yol bilgi ve iman yolu olsun inşallah