Polis sorgusu sırasında önce 10-15 kadar ismi tanıyıp tanımadığım sırayla soruldu. Bunun arkasından, telefon görüşmeleri yaptığım kişilerle ilgili tuzak soru geldi. Muhtemelen “Tanımıyorum diyorsun ancak bak kaç kez telefon ile görüşmüşsün, HTS kayıtların var.” demeyi planlamışlardı. Elbette bu isimlerle ilgili böyle bir şey olmadı, tanıdıklarımı tanıdığımı, isimleri bir çağrışım yapmayanları da tanımadığımı söyledim. Tabi hepsi bu kadar basit değildi.
Hatırla Hatırlayabilirsen?
Sorgunun buna dair süreci benim açımdan son derece zordu. Bazı görüşmeleri nasıl hatırlayacaksınız? 2006 yılından bu yana 100.000 civarında olan telefon görüşmelerinden özel seçilmiş bazı görüşmeleri soruyorlar. Bunlar FETÖ irtibatlı ve iltisaklı olduğu düşünülen insanların isimleri. Bütün bunları nereden ve nasıl hatırlayacaksınız? Kaldı ki bu telefonlardan bir kısmı da çocuklarımın kullandıkları ve resmiyette benim üzerimde görünen telefonlar. Dahası özel kalem üzerinden başka birimlerimize gelen telefon görüşmeleri dahi benim görüşmelerim gibi ele alınmış!
Ayrıca ben telefonuma rahat ulaşılabilmesini isteyen bir rektördüm. Yani talep eden hemen herkesin kolaylıkla ulaşabileceği ve ihtiyaç olduğunda arayabileceği bir pozisyonda görev yaptım. Fildişi kulelere çıkıp yöneticilik yapmadım ki!
HTS Kayıtları Dahi Lehimeydi!
Aslında telefon görüşmelerime iyi niyetle ve analitik olarak bakılacak olursa sadece HTS kayıtları(geçmişe dönük telefon trafiği) bile FETÖ’cü olmadığımı ortaya koyar nitelikteydi. Ancak iyi niyetle bakmak şöyle dursun bu görüşmelerden skandal niteliğinde nasıl bir FETÖ’cülük ürettiklerini cezaevine girdikten 10 ay sonra hakkımdaki iddianamenin hazırlanmasıyla öğrenebildim. Bu konuya iddianameyi ele aldığım ileriki bölümlerde değineceğim inşallah. Ancak burada sadece bir örnekle yetinelim.
HTS kayıtlarımın olduğu öyle bir FETÖ’cü vardı ki! Bu kişi rektörlük seçimlerine girdiğim 2011 yılında Uşak Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı yapmaktaydı. Yine aynı yıl milletvekilliği seçimlerinde AK Parti’den 3. Sıra aday olmuştu.
Bu kişinin böyle bir öz geçmişe sahip olduğunu gizleyen Başsavcı, önce bu FETÖ’cünün Türkiye Kamu İmam Yardımcısı olduğunu ilan etti. Arkasından benim 2011 yılı rektörlük seçimlerine Türkiye Kamu İmam Yardımcısının izni ve iradesi ile girdiğimi ve rektör olduğumu iddia etti.
Düşünebiliyor musunuz sevgili okurlar! Başsavcı bütün bunları içeriği olmayan telefon görüşmelerimizden kurguladı.
Yargıtay, Başsavcının bu iftirasına konu olan FETÖ’cüyü terör örgütü üyeliğinden cezalandırdı. Şayet bu kişi Başsavcının kurguladığı gibi örgütte Türkiye Kamu İmam Yardımcılığı gibi FETÖ’nün en tepe yöneticilerden biri olsaydı terör örgütü yöneticiliğinden cezalandırılmasına hükmetmesi gerekirdi!
Başsavcının tespitine göre, bu kişi ile son görüşmemiz 15 Ekim 2013 tarihinde olmuş. Yani 17-25 Aralık’tan önce görüşmeyi kesmişim. Bunun ne anlama geldiği açık değil mi? Uşak Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı yapan ve aynı zamanda Uşak Ak Parti Milletvekili adayı olan bir kişi ile Uşak Üniversitesi Rektörünün 17-25 Aralık dönemi öncesi görüşmesinden daha doğal ne olabilir?
Ancak ne hazindir ki Başsavcı, işkembe-i kübradan sallamakta hiçbir beis görmemiş ve benim, Türkiye Kamu İmam Yardımcısının isteğiyle rektör olduğumu iddia etmiştir.
Neden Dinleme Yapmadılar
Evet, HTS kayıtlarında yani telefon ile yapılan görüşmelerde konuşma içeriği yok. Yasal dineleme yapılmadığı için yok! Bu yüzden niyet iyi olmayınca FETÖ ile mücadele için herhangi bir FETÖ’cü ile yaptığınız bir görüşme bile absürt yorumlarla ve kurgularla aleyhinizde değerlendirilebiliyor.
Bunlardan birisi de Cami Derneğinin Bank Asya’da bulunan parasını çekmesi ve Ziraat Bankasına aktarması için Cami Derneği Başkanı firari Ömer YEŞİL ile yaptığım görüşmeyi bu art niyetli sorguculara nasıl izah edeceksiniz?
Ya arkadaş ben bu tarihte bu adamı şu sebeple aradım ama ikna edemeyince Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ Hoca ile görüşerek parayı Bank Asya’dan Ziraat bankasına aktarılmasını sağladım, diyeceksiniz, GÖRMEZ Hoca dâhil bu olayın tanıklarını söyleyeceksiniz, savcılık ve mahkeme bu tanıkları dinlemeyecek ve bu sözde delille aleyhinize mahkûmiyet verecek!
Böyle yargılama mı olur? HTS kayıtlarına dayanılarak suç icat edilip iddianame yapılacak, bu uydurmalar yargı kararına delil diye yazılacak. Olacak şey miydi? Oldu!
Hani Nerede Hiyerarşik Örgütsel Yapı
Terör örgütü üyeliğinin şartı hiyerarşik bir yapıyı öngördüğü halde Uşak dışındaki önemli FETÖ’cülerle hiç görüşmesi olmayan bu rektör nasıl FETÖ’cü yapılmıştı? Ayrıca 2011 rektörlük görevinden önce 25 yıllık akademik hayatımda rektör yardımcısı, dekanlık ve Üniversiteler Arası Kurul Üyeliği gibi önemli görevler yapmış olduğum halde FETÖ’nün bilinen isimleri ile hiç görüşmediğim de ortadaydı! Maddeleyerek yazalım:
a.) FETÖ’nün sözde imamları ve bu yapıya ait bilinen önemli kimselerle HTS kayıtlarım yoktu.
b.) Elazığ’da yaşıyordum. Yaz tatillerinde ve bayramlarda Uşak’a ve memleketin Denizli’ye sık sık gelmekteydim. Ne Uşak’ta ne de Denizli’deki bilinen FETÖ’cülerle (imamları vb) hiç telefon görüşmem yok. HTS kayıtları Uşak’ta FETÖ ile irtibatlı olmadığımı açıkça göstermekteydi. Yani benim FETÖ tarihim 2011 rektörlük seçimleri dolayısıyla başlamıştı öncesi yoktu!
c.) Diğer yandan FETÖ’nün 15 civarında resmi üniversitesi vardı. Ayrıca devlet üniversitelerinde de yapı mensubu pek çok rektör görev yapmaktaydı. FETÖ ile irtibatlı ve iltisaklı bir rektörün diğer FETÖ irtibatlı rektörlerle de HTS kayıtlarının mutlaka olması gerekmez miydi? Benim yok! Hiç olmasa FETÖ’nün FETÖ olmadığı dönemlerde görüşüyor olmam gerekmez mi? Bütün bunlar “Cemaat” olmanın olmazsa olmazları değil midir? FETÖ’nün önde gelen rektörlerinden Fatih Üniversitesi Rektörü Şerif Ali TEKALAN başta olmak üzere diğer FETÖ’cü rektörlerle de hiçbir HTS kaydım yok ama bu ahlaksız çeteye göre ben Türkiye’nin en önde gelen FETÖ’cülerinden birisi olarak Yurtta Sulh Konseyi Üyesi olan bir rektördüm!
d.) Ayrıca Uşak’lı olan ve Uşak’a sık geldiği bilinen Ali ÜNAL, Harun TOKAK ve Önder AYTAÇ gibi meşhur FETÖ’cülerle hiçbir HTS kaydım yok. Bu meşhur Uşaklı fetöcülerin memleketlerindeki Üniversitenin rektörüne kendilerinin veya akrabalarının hiç işi düşmemiş mi? Uşak’ın en önemli devlet kurumlarından birinin başındaki kişi, şayet kendilerinden olsa, kadrolaşmayı esas alan “Cemaat”in bu meşhur isimleri Üniversite rektörünü hiç boş bırakırlar mı?
Müstear Zeyit İsimli Tivitır Hesabım
Üstelik Uşaklı hoca olarak bilinen Zaman gazetesi yazarı Ali ÜNAL’ın, terör elebaşı Fetullah’ın “Doğruluk ve Hak istikametindeki her hareketi alkışlamak Hakka karşı saygılı olmanın ifadesidir.” şeklindeki beyanını paylaşması üzerine 7 Haziran 2014 tarihinde, aşağıda görüldüğü üzere, zeyt4 isimli müstear tivitır hesabımdan “Sen de mi Ali ÜNAL, nasıl bir büyü bu ki göremiyorsunuz. MOSSAD destekli papaz büyüsü Allah feraset versin” paylaşımını yaparak eleştirmişim
Yine 8 Haziran 2014’te Uşak’lı meşhur FETÖ’cü Önder AYTAÇ ve diğer önde gelen FETÖ’cülere cevap olarak: “Diriler Ciamaatı dışladı diye ölülerden mi medet umuyorsunuz.” paylaşımını yapmışım:
FETÖ’yü CİAMAAT diye tanımlayan ve bu şekilde onlarca eleştirel paylaşımı, hemen herkesin sustuğu, 17/25 Aralık sürecinin başlarında yapmış bir rektör olarak FETÖ ile bağlantılı olmadığımı ispata çalışmak ve 16 Temmuz sabahı kahramanlarının elinde yem olmak ne kadar onur kırıcı! Bir bilseniz!
Elbette ki FETÖ kripto bir örgüt, dolaysısıyla kendinizi saklıyorsunuz denilebilir. Kendini gizleyen bir FETÖ’cü, müstear hesaptan da kendini gizleyerek “cemaat”i CIA ile ilişkilendirerek “cıamaat” diye kıyasıya eleştirir mi?
HTS Kayıtlarına Bütüncül Bakmak
HTS kayıtlarında, Rektörlük seçim kampanyam süresince ve rektörlük sonrasında Uşak’taki tüm STK, Vali, Belediye Başkanı, Milletvekili, Ticaret ve Sanayi erbabı gibi kişiler ve kurum başında bulunanlarla görüşmelerim elbette vardır. Bunun sebebi, bunların bürokrasinin ve devlet çarkının önemli unsurları olmasıdır.
Diğer yandan 17/25 Aralık sürecinde Uşak’taki önemli FETÖ’cülerin telefonları dinlenmiştir ve FETÖ ile mücadele gereği tıpkı 2014 yılındaki twitlerimde olduğu gibi onları eleştirdiğim ve tartıştığım telefon tapeleri mutlaka olmalıdır. Bunlar kasıtlı olarak gizlenmiştir. Ayrıca hakkında 1.5 yıl soruşturma yapılan bir rektörün telefonları dinlenmemiş midir? Dinlenmişse neden tek bir telefon tapesi yoktur? Dinlenmemişse neden dinlenmemiştir?
Ancak bütün veriler, telefonumun gayri yasal yollarla dinlendiğini (ki daha önceki yazılarımda somut kanıtlarımı ortaya koydum) ve bu sürede bol miktarda FETÖ karşıtı tapeler elde edildiği için bu telefon konuşmaları Uşak Adliyesi ve Emniyeti tarafından gizlendiğini göstermektedir. Onun için görevini kötüye kullanan kamu görevlileri tarafından bana kahpe bir kumpas kuruldu diye haykırıyorum.
Ayrıca ileride yeri geldiğinde bahsedeceğim gibi lehime delil olan bir tape, başka bir nedenle polis sorgusuna konu olduğu halde, Emniyet Müdürlüğü tarafından gizlenerek dosyama konmamıştır!
Altı yıldır ağır bir enkazın altında nefes almaya çalışıyorum. Onun için sesimi duyan var mı diye bağırıyorum sevgili okurlar.
Yasal yetkiler kullanılarak yapılan kirli bir tezgâha nasıl engel olacaksınız! Yalan ve iftirayı meslek edinmiş organize bir şebekeyle hangi Allah’ın kulu baş edebilir?
Ne diyelim, bu haftaki yazımızı duygularımıza tercüman olan Aşık Mahzuni ile tamam edelim:
Bu kadar milletin hakkın alanlar
Onları kandırıp zevke dalanlar
Diplomayla olmaz hâkim olanlar
Suçsuzun başına hey dost çöktüm ise yuh
Yuh yuh
Yuh insana kıyanlara
Yuh nefsine uyanlara yuh
Prof. Dr. Sait ÇELİK