Yalnızlık beraberinde sosyal ilişkilerde de bir takım sonuçlar doğurur. Sosyal ortamlara girememe, içe dönük olma, utangaçlık, kendine güven eksikliği, kendini sevmeme, hayatta başarısızlık, depresyon gibi çeşitli sonuçlar ve durumlar ortaya çıkarır. İnsan doğası gereği sosyal bir varlıktır. Dinler ise sosyal düzeni çevreleyen ve bir takım şekiller veren tarihin en eski sosyal kültürel sistemleridir. İslam ise sosyal hayata bizahiti dokunan insan ve toplumla her an ve her koşulda iç içe olan bir dindir. İnsan psikolojik açıdan bu zor durum karşısında İslam ile bir çıkış yolu bulur. İçinde bulunduğu rahatsızlık veren durumu ortadan kaldırır, tedavi eder ve iyileştirir. İslam bunun için en etkili ve yan etkileri olmayan bir ilaçtır.
Gençleri içine düştüğü yalnızlık ortamında özellikle Y ve Z kuşağı olan ve hızlı tüketime alışmış ve her şeyi ürünü, değeri hızla tüketen ve yalnızlık vebasına bulaşma ihtimali oldukça yüksek gençleri İslam ile tanıştırmak İslam’ı hayatlarının merkezine oturtmak ve İslam temelli bir yaşam inşa etmelerine olanak sağlamak için yazarların, çizerlerin, yönetmenlerin, öğretmenlerin kısacası düşünseli üretenlerin bir mücadele içerisinde olmaları gerekir. Bu mücadele yalnızlık vebasına kapılmış insanı tedavi edeceği gibi tek tek insanlar genelinde toplumu da toplumun ruhsal profilini de tedavi edici bir özellik taşır. Yalnızlık çocuklarımızı, gençlerimizi, yaşlılarımızı, kadınlarımızı vb. toplumun genelini tehdit eden bir olgudur ve beraberinde yabancılaşmayı getirir. Yabancılaşma ile insan daha derin bir kopuş sürecinin içerisine girer. Yabancılaşma ile insan kendinden, değerlerinden, insanlardan, ilahi yaratıcıdan vb. birçok şeyden toplumdan kopuş yaşar ve uzaklaşır. Hâlbuki hatırlatmak gerekir ki dinler ve esas olarak İslam insanı hiçbir vakit yalnız bırakmaz ve her daim insan ile iç içe iletişim halinde ve diyalog içerisinde yer alır.
İslam yabancılaşma ile insanın toplumdan kopuşunun ve ileri safhada intiharının önüne geçer. Lakin İslamı oluşturan müessese ve yaklaşımların toplum içerisinde doğru bir şekilde çalıştırılması ve işlevsel hale getirilmesi şarttır. İslam bu noktada birey ve toplum için bir umut olarak karşımıza çıkmaktadır. Yabancılaşan ve yalnızlaşan insan toplum ile aile ile çevre ile bağlarını yitirir. Hâlbuki İslam ile kişi başta kendi olmak üzere çevresi ile güçlü bağlar kurar. Günümüz kitle iletişim ve sosyal medya platformlarının egemen olduğu kalabalık yığınlar içinde yalnızlaşan modern insan için psikologların vereceği terapiler de teoloji, tasavvuf, İslam tasavvufu ve İslam önemli bir araç olarak karşımıza çıkacaktır. Modernleşme olgusunun ve sanayi, bilişim devriminin, dijitalleşmenin tetiklediği yalnızlık olgusunun en önemli tedavi edici unsuru İslam’dır.
Her birey için içinde bulunduğu mutsuzluk yaratan değişik olaylar silsilesi, üzüntü, keder ve endişelere karşın İslam ideolojik, düşünsel boyutu ile yaklaşımları ile metodolojik bir yol ve yöntem sunmaktadır.
Günümüz dünyasında insanları yalnızlığa iten o kadar çok unsur vardır ki İslam bunun için kendi içinde reçeteler ve bu reçeteler karşısında yine kendi tarihinden rol modeller oluşturmuştur. Modern insan İslam ile birlikte içinde bulunduğu stres yüküne karşı gerekli enerji ve motivasyonu kendi iç dünyasında bulabilecek ve yalnızlık olgusunu yenebilecektir. Aileleri yalnızlığa iten ve kendi içlerinde de parçalanmaya götüren sosyal-psikolojik süreçleri tetikleyen hayat pahalılığı, toplumsal tabakalar, işsizlik, kronikleşen toplumsal sorunlar gibi ortaya çıkan çeşitli stres yükleri için İslam çeşitli argümanları ile yine çeşitli çözüm önerileri getirmektedir. Özellikle kamuoyu araştırmalarının sonuçları göstermiştir ki kalabalık metropoller de yaşayan insanlar kendilerini daha fazla yalnız hissetmektedirler. Modern hayat İslami aile kavramını önemli ölçüde etkilemiş, tüketim toplumu, küreselleşme ve pazar ekonomisi, kapitalizm ve kültürel emperyalizm İslam topluluklarını ve İslam şehirlerini kendi içinde değiştirip dönüştürmüştür. Tüm bunlara karşın İslam bunlarla topyekün mücadele edecek akademik birikime, güce, temele, tarihe ve ilahi ayetlere sahiptir.
Bugün aile fertleri arasında giderek zayıflayan iletişim, karı-koca, anne-baba ve çocuklar arasında yer alan iletişimde yaşanan çok yönlü sorunlar bu yalnızlık vebasının giderek yaygınlaşmasına neden olmakta ve toplumun en küçük yapı birimi olan aileyi baz alarak virüs gibi yayılmaktadır.
Birer arzu nesnesi haline gelen ve sürekli olarak kitle endüstrisi tarafından çeşitli alt mesajlar ile formatlanan ve tek tipleşen insanların yalnızlık vebasına yakalanma ihtimalleri giderek artmaktadır. Modern insan yalnızlık vebası karşısında siber hayatlar ve sanal dostluklar ile giderek daha fazla oranda siber evrende kaybolmakta ruhunu, kişiliğini, kimliğini küresel yapılanmanın kurduğu tahakküm yapısı altında kaybetmektedir. İnsanın en büyük korkusu olan yalnızlık korkusunu ancak İslami bir anlayış ile aşmak söz konusu olacaktır. Modern zamanlarda ve özellikle içinde bulunduğumuz zamanlarda yalnız olan ve yalnız yaşayan, yalnızlık vebasına kapılmış insanların sayısında çok ciddi artışlar vardır. Evler bile artık 1+0 şeklinde yapılmakta ve pazarın gereksinimlerine hizmet vermektedir.
Yalnızlık aynı zamanda ileriki yaşlarda bunama riskini de beraberinde getiren bir sürecin inşasını gerekli kılar. Yalnız insanlar zayıf ve güçsüz düştükleri için bir süre sonra kendilerini hayatta tutan dinamiklerden ve motivasyondan uzakta kalırlar. Yaşama amaç ve gayelerinde belirsizlikler ortaya çıkar. Hâlbuki İslam bir ülkü olarak insana bir amaç, ideal ve hedef ortaya koyar. Bir Müslüman’ın 21. Yy’da onca eş, dost, akraba arasında böyle bir “veba” ile karşı karşıya gelmesi elbette akrabalık ilişkilerinin ne kadar dejenere olduğu gerçeğini ortaya çıkaracaktır. Elbette İslam toplumları bunun için kendileri de bir öz eleştiri ve değerlendirme yapmaları lazım gelmektedir. Yalnızlığı ortaya çıkaran ve tetikleyen bu çevresel etmenler ve kişinin psikolojik dünyası karşısında İslam’ın ortaya koyduğu reçeteler kadar bu reçetelerin fiiliyatta işlemesine sebep olan kurumların yürütmüş olduğu fonksiyonlar da önemlidir. Modern hayatın ortaya çıkardığı dünyevileşme karşısında İslam tüm sosyal unsur ve kuramları ile karşısında yer almaktadır. İnsanları yalnızlığa iten hayat tecrübeleri, yaşanmış olaylar, karşılaşılan haksızlıklar ve tecrübe edinen kırgınlıklar önemli bir yer tutar. İslam’ın yasak koyduğu birçok husus, bu süreci tetikleyen nedenlerin başında gelmektedir. (yalan söyleme, aldatma, ihanet etme, dürüst davranmama vs. ) “Yalnız” insanların ağır bastığı bir toplum yapısının sağlıklı bir toplum yapısı olduğunu ve bu toplumda da sağlıklı düşüncenin üretiminin devamlılığını beklemek şüpheci olur.
Sonuç olarak yalnızlığın bireyler ve toplum üzerinde yer alan etkisi araştırma sonuçlarının çok çok üzerindedir. İnsan yaratılışı itibariyle şu dünyada en çok Allah’a yakındır. Dolayısı ile 21. Yy’da kendini yalnız hisseden insana psikologların vereceği teolojik bir yaklaşımda önemli bir reçete ve tedavi yöntemi olacaktır. Kur’ân ve Sünnet ile çevrili Tasavvuf ile ilgilenmek, İslam’ın nimetlerinden faydalanmak yalnızlığa karşı önemli bir pratik disiplin ortaya koyacaktır. İslam global bir medeniyet inşa sürecinin adı olarak insanlık tarihi boyunca insanlığa olan hizmetini sunacaktır.
Muhammet ERDOĞAN
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…