“Kavramlar” tefekkür âleminin projektörleridir. Duygu, düşünce, fikir ve sezgilerimizi, bu ışık huzmelerinin sonsuza uzanan aydınlığında algılarız ve ifade ederiz. “Terminoloji” (Kavram Bilimi), kavramları doğru kullanma rehberimizdir. Mesela geçmiş günlerdeki yazılarımızda, ısrarla farklı anlamları içeren “Siyâset ve Politika” zıddıyeti gibi, bugün de “Devrim ve İnkılap” karşıtlığını ele almak istiyorum.
> “Kavramlar”ın da birer coğrafyaları vardır. “Batı ve Doğu” gibi… Bu kelimelerde derinleştikçe, karşımıza iki zıd inanç ve davranış şekli çıkıveriyor. (Bu konuda, rahmetli Üstad Necip Fazıl Bey’in ideologya Örgüsü kitabından-sh. 15-18, 21-60 bölümlerini okumanızı tavsiye ederim.)
Batı, devrimcidir. İslâm, İnkılâpçıdır.
Batı, yıkarken, devirirken, daha mükemmele erişmek idealinden mahrumdur. Haşindir. Sorumsuzdur.
İslâm, insanı, çevreyi, eşyayı değiştirirken, mutlaka daha mükemmel, daha iyi, daha doğru ve daha güzel bir seviyeye yükseltir. Yapıcıdır.
Şimdi, bu bilgiler ışığında, 24 Haziran nedir?
• Hiç şüphesiz bir “inkılâb”tır. 1923’ten bugüne kadar sürüp gelen, tabulaştırılmış, özellikle Batılı güçlerin “empoze=(tehdit içeren ikna)” yoluyla Türkiye’yi râzı ettikleri PÂRLAMENTER YÖNETİM sisteminden BAŞKANLIK sistemine geçiştir.
• Parlâmenter Sistem, 68 yılından bugüne kadar “demokratik yönetim” diye anlatıldı. Anadolu’lu insanımız, söylenenlerle uygulamaların farkını gördü, denedi, yaşadı. Düşündü… 27 Mayıs 1960 darbesi mi demokrattı? D.P.’li çoğunluğa “Düşükler-Kuyruklar” yaftasını yapıştırmak mı demokrasi idi? Yassıada’da kurulan, savcısı ile hâkimleri ile tarihin en rezil mahkemesi mi, duruşma(!) salonunda eli sopalı subay mı, “sizi buraya tıkan kuvvet, böyle istiyor” diyen hâkim müsveddesi mi, sanıklara yapılan işkenceler mi demokrattı? İstiklâl Savaşında, aydın (çakırbeyli) yöresinde Yunanlılara karşı teşkilât kurup çarpışan “İstiklâl Madalyası” alan, siyasi hayatında dâima milletimizin irâdesini dillendiren –rahmetli- Adnan Menderes’le iki bakanımızı darağacında şehit etmek mi demokrasi idi? 1960’larda Adalet Partisi kongresinde, Genel Başkanlığa aday olan Ord. Prof. Ali Fuat Başgil (rahmetliyi) silâh dayayarak tehdit edip, adaylıktan vazgeçirenler mi demokrattı? “Demokratik Yönetim”de 30 milyon dolar karşılığında A.P. den on milletvekilini (Güneş Motelde) satın almak var mı idi? Güncel’de 15 CHP’linin hiç iyi olamayacak bir partiye, (diktatoryal bir emirle) payanda yapılması mı demokrasidir? Milletin irâdesini bir futbol topu gibi ayaktan ayağa düşürenler, değil yüce milletimizi, bir sürüyü bile yönetemezler. “Parlâmenter Sistemi” darbeler, muhtıralar, politik soytarılıklar ile erittiler, çürüttüler. Batı’lı emperyalistler, bu hokkabazlıkları kıs kıs gülerek kışkırtırken, olan milletimize oluyordu. Yokluk, kıtlık, çile, çözümsüzlükler, baskı, zulüm, korku, terör hep “demokrasi” maskesi takmış menfaat vampirlerince ülkemize revâ görüldü.
Artık oyun bitti.
24 Haziran’da bu perde yeniden açılacak.
24 Haziran “inkılâb” çapında bir olaydır.
Bu inkılâb, tepeden inmeye müsaade etmez. Çünkü artık, milli, yerli, tabandan yükselen güçlü bir irâdenin, sandıkları patlatırcasına doldurup “Cumhurun Başkanı”nı seçip, başa geçireceği bir döneme giriyoruz.
24 Haziran, vatanseverlerin, bütün şehirlere atacağı bir “Osmanlı Tokatı” olmalıdır. Bu öyle bir tokat olmalıdır ki, yiyen bahtsızlar bir daha iflâh olamasınlar.
“Yükselen Türkiye”mizin maddi ve mânevi huzura, barışa, kardeşliğe, mutluluklara kavuşması için bu “hukuk ve yönetim inkılâbı”nın çok yüksek oranlarda katılımla ve “milli ittifak”adayı Recep Tayyip Bey’in rekor yüzde ile (en az %80) seçilmesi gerekiyor. Bu hayırlı çığırın açılmasında, müstesnâ bir “vatan dostluğu” ile tarihe adını yazdırmış olan Sayın “Devlet Bahçeli”ye ve tüm MHP’li kardeşlerime şükranlarımı sunarım.
Bu zaferin kazanılması için, mutlaka yapılması elzem olan şartları az-öz cümlelerle yazmalıyım.
• 24 Haziran seçimleri, varlık-yokluk (bekâ) seçimleridir. Tüm iç ve dış düşmanlar, korku içindedir.
• 80 milyon, 15 Temmuz ruhunda birleşmelidir.
• Şer odaklarının yalan iftira ve yıkıcı haberlerine aldanmayın! Yürüyüş hedefinizden sapmayın!
• Mes’elenin “partilerüstü-milli” bir sorumluluk olduğu ferd-ferd, ev-ev anlatılmalıdır. Çok önemlidir.
• Batı’lı devletler, Türkiye’nin “Başkanlık Sistemi”ne geçişinden neden çıldırdılar? Düşünelim…
• Şu anda, Cumhurun Başkanlığına talip olanlara (CHP, HDP, SP, İP gibi yeteneksiz kırıntılara) kesinlikle karşı çıkmak gerektiğini, milletimizin her ferdine anlatalım. Oylarımız boşa gitmemelidir.
• Yenilecekleri, başından belli olanların, seçim günü, sandıklarda ve her noktada çıkarmak isteyecekleri olaylara, kışkırtmalara karşı son derece itidalli davranmamız şarttır.
• Vatanımızın, milletimizin, devletimizin, bayrağımızın, dâima güçlü ve bağımsız olması için duâlarımızla Allah’a yalvarıyoruz.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi