Yüksek hızda veri iletişimi sağlayan 5G teknolojisi, Türkiye’de ilk kez İstanbul Havalimanı’nda hizmete sunuldu.
Türkiye’deki tüm GSM operatörleri 5G teknolojisinin test uygulamasının İstanbul Havalimanında başlatılması münasebetiyle düzenlenen “Türkiye’nin 5G Yolculuğu” başlıklı etkinlikte bütün sektörlerde olduğu gibi haberleşmedeki gelişimleri de yakından takip ettiklerini, Türkiye’yi çağın ötesindeki yeniliklerle buluşturmak için büyük bir çaba gösterdiklerine ilişkin açıklamalar yapıldı.
Bir diğeri de; “5G’deki düşük gecikme süreleri ile robotik, akıllı araçlar ve akıllı ulaşım sistemleri gibi gecikmeye duyarlı yenilikçi hizmetlerin sunulması kolaylaşacaktır. 5G; otomotiv, sanayi, enerji, sağlık, tarım, medya, dijital oyun ve eğlence gibi birçok alanda dijital dönüşümü hızlandırarak yenilikçi uygulamaların geliştirilmesi ve kullanılmasında etken olacaktır” sözleri olmuştur. Bunlar elbette güzel sözler ve halis niyetler taşıyor olabilir.
Ancak İstanbul hava limanında hizmete sunulan 5G için söylenen bir slogan olan; “yerli ve milli imkanlarla üretmeliyiz” sözünün ise gerçeklik payını irdelemek gerekiyor elbette. 5G teknolojisi lokal olmayıp, küresel bir yeni nesil iletişim sistem olduğuna göre, bu süslü sözleri yeni iletişim teknoloji icat etmek için değil de araç, gereç ve lojistik hizmetlerini yerli ve milli imkanlarla üretilmesi yönünde söylenmiş olduğu yönünden okumak daha doğru olacaktır.
Şimdide 5G’nin öngörülen devasa etkilerine gelelim;
Olası devasa etkilerini çok daha iyi kavrayabilmek için önce şu sorulara cevaplara bulmaya çalışalım
5G yüksek hız teknolojisinin hayatımıza girmesinin sağlık açısından sakıncaları olabilir mi?
5G, teknolojisi biyolojik felaketler getirecek bir elektromanyetik silaha dönüşebilir mi?
Bu boyuttaki elektromanyetik dalgalar, insanın sahip olduğu 70 trilyon hücrenin her birinin yüzeyinde bulunan sayısız doğal mikroskobik sensörü etkinleştirir mi?
Kalp ritmi ve beynin EEG aktivitesini bozar mı?
Kadın ve erkekte üreme fonksiyonları azaltır, kanser ve sayısız hastalık yüksek oranda artırır mı?
5G, tarım üretiminin olmazsa olmazı olan kuşların ve arıların neslini tehlikeye düşürür mü?
Bugün 5G’nin biyolojik etkileri üzerine yapılan herhangi bir çalışma ve bir “güvenlik yönergesi” hâlâ mevcut değilken neden bunu biz başlatıyoruz?
Yoksa klasikleşen “devletimiz buna ön ayak olduysa vardır bildikleri” deyip toplum olarak geçiştirecek miyiz?
5G teknolojisi ile ilgili bir çok karşı ilmi ve akademik seviyede görüşler de var elbette.
Doğrusunu bulup araştırıp doğrusunu bulup insanlığın faydalanması için hayata geçirmek elbette insani ve İslami bir görev olduğuna göre, 5G’nin lehine olduğu kadar karşı olan görüşleri de öğrenmemiz gerekiyor.
5G teknolojisini göklere çıkaranlar; daha hızlı dijital iletişim, yapay zeka, ulaşımda, sanayide enerjide, sağlık, tarım ve medya başta olmak üzere tüm alanlarda daha hızlı otomasyon ve iletişimin sağlanacağını öne çıkararak insanlığın lehine kullanılacağını söylemekten öteye geçemiyorlar.
5G teknolojisine mesafeli ve endişeyle bakanlar ise; çok farklı şeyler söylüyorlar. Bunlardan biride Washington Eyalet Üniversitesi Biyokimya ve Temel Tıp Bilimleri Prof Martin L. Pall
Prof Martin L. Pall 17 Aralık 2019’da; “5G’nin Öngörülen Devasa Etkileri” başlığı ile yayınladığı makalesinde özetle şunları yazıp insanları ve yöneticileri şu önemli başlıklarla uyarıyordu.
“5G, saniyede olağanüstü yüksek miktarda bilgi taşımak üzere tasarlanmıştır. Bu nedenle olağanüstü yüksek darbelidir. Frekans dalgalarının elektrikli parçaları binaların içine iyi nüfuz etmeyeceği için, 5G baz istasyonları ile daha fazla milyonlarca frekansla evimize, okullarımıza, ibadethanelere, işyerlerine vb. üzerine gelen yüksek titreşim (frekans) seviyesi göz önüne alındığında, kısa süreli maruz kalmalar bile ciddi biyolojik etkiler üretebilir”
“Bu boyuttaki elektromanyetik dalgalar, insanın sahip olduğu 70 trilyon hücrenin her birinin yüzeyinde bulunan sayısız mikroskobik sensörü etkinleştirir. Bu voltaj sensörleri, bu maruziyetle hücre içine büyük oranda kalsiyum girişine izin verir..”
“Bu şekilde hücre içine aşırı kalsiyum yüklenmesi, oksidatif stres ve DNA kopmaları ile ‘programlanmış hücre ölümünü’ gerçekleştirir. Kalp ritmi ve beynin EEG aktivitesi bozulur, kadın ve erkekte üreme fonksiyonları azalır, kanser ve sayısız hastalık yüksek oranda artar.”
Bugün 5G’nin biyolojik etkileri üzerine yapılan herhangi bir çalışma ve bir “güvenlik yönergesi” hâlâ mevcut olmadığına göre, “daha hızlı internet için 5G” masalının, sağlık güvenlik kontrollerinden tam geçmemiş ve hala riskli olan bir tedavi yöntemini “kamu sağlığı için” önermek ve sonrasına zorunlu olması gibi bir şey.
Peki, öyleyse buradan çıkarılacak en kötü kabuslar ne olabilir?
Martin L. Pall bu soruya şu cevapları vermiş makalesinde.
En kötü altı kabuslar , 5G’nin çoğu durumda aşağıdaki türlerde evrensel veya neredeyse evrensel etki yaratacağıdır.
Hızlı ve geri dönüşü olmayan insan üremesinde sıfıra yakın bir çöküş gerçekleşecek.
İnsan beyninin yapısı ve işlevi üzerindeki büyük etkilerin ürettiği kolektif beyin işlevimizde hızlı (1’dekinden biraz daha yavaş olsa da) bir çökme gerçekleşecek.
Çok erken başlangıçlı Alzheimer vakaları artış görülecek.
Öncelikle 5G maruziyetlerinin neden olduğu otizm ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu vakaları artacak.
İnsan spermindeki ve muhtemelen insan yumurtalarındaki DNA etkilerinin neden olduğu insan gen havuzunda büyük bozulma.
Kalbin sino-atriyal düğümündeki kalp pili hücrelerinde EMF etkilerinin neden olduğu tüm yaş aralıklarında yaygın ani kardiyak (kalp ya da kan damarlarını içeren bir hastalık) ölümleri artacaktır.
Özetlersek, Prof Martin L. Pall; “5G, biyolojik felaketler getirecek bir elektromanyetik silahtır” demek istemiş.
***
Sonuç olarak;
Yukarıda bahsettiğimiz kötü senaryolara sebebiyet vermeyecek 5G teknolojisinin üretilmesi ve şifrelenmesi Türk mühendisleri tarafından başarıldıysa öpüp başımızın üstüne koyarız elbette.
Ancak; günümüzde kullanılan 4G teknolojisinin insan sağlığına karşı riskleri konusunda kapsamlı akademik düzeyde çalışmalar ve yayınlanmış raporları bolcadır. İnsan ve toplum sağlığı açısından herhangi bir risk içermediğine dair akademik düzeyde bilimsel araştırma raporu birkaç taneyi geçmemektedir.
GSM şirketleri 4G teknolojisinden kaynaklanan radyasyon etkilerinin tehlikeli olduklarını bilmelerine rağmen onlarca yıl bunları halktan gizleyip, şimdide daha fazla radyasyon içeren 5G teknolojisinin öngörülen devasa etkilerini de çok iyi bildiklerine göre yeni teknolojiye geçişte hepimize zorlamak için ellerinden geleni yapmaları “insanlığı hizmet” söylemlerini elbette şüphede bırakıyor…
Peki, öyleyse GSM şirketlerinin 5G’ye geçişte Türk insanını zorlamalarının arkasındaki sinsi plan ne olabilir?
Tüm ülkeyi 5G ve sonrasında üzerinde çalışılan 6G teknolojisinin ağlarıyla donattıktan sonra türlü şeytani hokkabazlık ve illüzyonlarla insanımızı hasta edip, güçsüz bırakıp, kalbimizi, zihinlerimizi ve beynimizi kontrol altına alıp topraklarımız işgal etmeye teşebbüs edenlerin önünü açabilirler. Sonrasında ise Türkleri geldikleri yer olan Orta Asya’ya sürmek olabileceğini (her ne kadar uçuk komplo teorisi diyenler çıkacak olsa da) aklımızdan çıkarmamız gerekiyor.
Her senaryoya paranoyaklık demeden aklımızın bir köşesinde tutup, hepsini bertaraf edebilecek stratejik karşı hamleler üzerinde bıkmadan usanmadan çalışmak zorundayız.
…
SADİ ÖZGÜL