73 fırka rivayeti, İslâm toplumlarının birçoğunda yaygın bir şekilde gündemdeki yerini korumaktadır. Ebû Hureyre ve Enes b. Malik tarafından nakledildiği söylenen bu rivayette Peygamber (s.a.v.)’in; “Yahudiler 71 veya 72 fırkaya (gruba), Hıristiyanlar 71 veya 72 fırkaya ayrıldılar. Benim ümmetim de 73 fırkaya ayrılacaktır.”[1] dediği ifade edilmektedir. Konuyla ilgili Muaviye b. Ebi Süfyan’dan da şu ifadeler nakledilmektedir: “Peygamber (s.a.v.) bir gün ashabının yanında iken ayağa kalktı ve şöyle buyurdu; ‘Dikkat Ediniz! Sizden önce Ehl-i Kitap olanlar 72 fırkaya bölündü. Kuşkusuz Benim ümmetim de 73 fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan 72’si Cehennemde, biri Cennette olacaktır. O fırka da cemaattir.’”[2]
Müslümanlar arasındaki ayrımcılığı meşrulaştırıcı bir rol oynayan bu ve benzeri rivayetlerin Peygamber (s.a.v.) tarafından söylenip söylenilmediğinin sağlıklı bir şekilde tespit edilmesi, rivayetlerin sened ve metin açısından değerlendirilmesi elbette hadis ilminin konusudur. Ancak bu durum, söz konusu rivayet ile ilgili yorum yapmamıza engel değildir. Çünkü bu ve benzeri rivayetlerin insanlar arası ilişkileri etkilemesi muhaddislerle sınırlı kalmayıp tüm Müslümanları ilgilendirecek bir boyuta ulaşmaktadır.
Peygamber (s.a.v.)’e ait olduğu tartışmalı bu ve benzeri rivayetlerin etkisiyle Müslümanların 73 fırkaya ayrılacağı ve bunlardan birinin doğruluk üzerine, diğerlerinin ise yanlış yolda olduğu yönünde yaygın bir görüş vardır. Özellikle bazı mezhep, tarikat ve cemaat mensuplarının kendisinden olanları “kurtulmuş fırka”, diğerlerini ise “dalalette (sapık) olan fırka” olarak gördüğü bilinmektedir. Bunun en önemli nedeni, hadis kaynaklarında konuyla ilgili pek çok rivayetin yer almasıdır. Bu tür rivayetlerin tarih boyunca Müslümanlar arasında süregelen ayrılığı meşrulaştırıcı bir rol oynadığı, ortak idealler etrafında birlik ve beraberliğin gerçekleşmesine engel teşkil ettiği açık bir gerçektir. Bu anlayış, kendisi gibi düşünmeyeni dışlamayı, ötekileştirmeyi, suçlamayı ve küçük görmeyi beraberinde getirmektedir. Böylece aynı dine inanan insanlar arasında bir güvensizlik oluşmakta ve İslâm kardeşliği yara almaktadır.
Öncelikle bilinmelidir ki, birlik ve beraberliğin önemli bir ilke olarak kabul edildiği İslâm inancında şu ya da bu kültürden olmak veya sosyal şartların gerektirdiği bazı özelliklere sahip bulunmak üstünlük sebebi sayılmaz. Çünkü üstünlük, istem dışı doğal özelliklerle değil, bilinçli yapılan erdemli davranışlarla ilgilidir. O nedenle İslâm toplumlarında yoğun bir şekilde dillendirilen 73 fırka rivayetinin Peygamber (s.a.v.)’e aidiyetinin tespiti son derece önemlidir. Elbette bu rivayet hadis kitaplarına alınırken gerekli titizlik gösterilmiştir. Ancak bu durum, nakledilen rivayetin mutlak ölçüde Peygamber (s.a.v.)’e ait olduğunu göstermez. Kaldı ki bu rivayetin zıddı başka rivayetlerden de söz edilmektedir. Örneğin Makdisi tarafından nakledilen bir rivayette Peygamber (s.a.v.)’in; “Ümmetim 73 fırkaya ayrılacaktır. Onlardan 72’si Cennete, biri de Cehenneme gidecektir.”[3] dediği nakledilmektedir. Makdisi bu rivayetin senedinin daha sağlam olduğunu söylemiş, ancak rivayetin kim ya da kimler tarafından nakledildiğini belirtmemiştir.[4] Benzer bir rivayette de; “Ümmetim 70 ya da 71 fırkaya bölünecektir. Birisi hariç hepsi cennettedir. Dediler ki; Onlar kimler Yâ Rasûlallah! Zındıkadır, buyurdular.”[5] denmektedir.[6]
Rivayetlerde belirtilen 70, 71, 72 ve 73 gibi rakamlar arasında bir tutarlılık olmaması, dikkat çeken önemli bir ayrıntıdır. Peygamber (s.a.v.)’in mucizevi bir şekilde geleceğe dair bilgi verdiği iddia edilen bu rivayetlerde görülen rakamlar arası tutarsızlığı izah emek zordur. Yine bu rivayetin Kur’an-ı Kerim’in; “Kim zerre kadar hayır işlese onu görecek, kim de zerre kadar şer işlerse onu görecektir.”[7], “Hiç kimse bir başkasının sorumluluğunu yüklenemez. En sonunda dönüşünüz Rabbinezedir: o zaman size yaptıklarınızı haber verecektir. Çünkü O gönüllerde gizleneni hakkıyla bilir.”[8] ayetleriyle de tezat teşkil ettiği söylenebilir. Çünkü bu ayetler, kişisel Müslümanlığın Allah (c.c.) katında mutlaka değerlendirileceğini ifade etmektedir. Oysa söz konusu rivayette bir gruba ait olmanın kurtuluş ya da sapıtma nedeni olduğu belirtilmektedir. Bu durum bahsi geçen ayetlerin anlamıyla açık bir şekilde çelişmektedir. Dolayısıyla Müslümanlardan bir grubun kendisini doğru yolu bulmuş (hidayette), diğerlerini ise sapıtmış (batıl üzere) bilmesi, bir diğer ifadeyle kendisini Cennetlik, diğerlerini ise Cehennemlik olarak görmesi oldukça sorunlu bir yaklaşımdır.
Kur’an-ı Kerim’in genel ilkeleri ve Muhammed (s.a.v.)’in peygamberlik misyonu göz önünde bulundurulduğunda, Müslümanlar arasında ayrışmayı tetikleyen 73 fırka ile ilgili rivayetin doğruluğunu kabul etmek zordur. “Toptan Allah’ın ipine sarılın, parçalanıp dağılmayın.”[9], “Şüphesiz Müminler kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin.”[10], “Ey iman edenler! Sizden hiçbir grup, diğer bir grupla alay etmesin. Ne biliyorsunuz belki de alay ettikleriniz sizden daha hayırlıdırlar.”, “Birbirinizde kusur aramayın ve birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın.”[11] şeklindeki Kur’an mesajlarını insanlığa anlatan Peygamber (s.a.v.)’in 73 fırka ile ilgili rivayeti söylemiş olabileceği ihtimali oldukça zayıftır.[12] Yine bu rivayet anlam yönüyle; “Lâ ilahe İllallah (Allah’tan başka ilah yoktur) diyen Cennete girer.”[13], “Her kim Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın kulu ve Resul’ü olduğuna şahitlik ederse Allah o kimseye Cehennemi haram kılar.”[14] şeklindeki hadisleriyle de bağdaşmamaktadır.
Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde ayrılıktan uzak durup müminlerin birbirini sevmesinin dini bir sorumluluk olduğu vurgulanmakta, Müslümanlar arasında birlik (tevhid) ruhunun canlı tutulması istenmektedir. Dolayısıyla doğruluğu şüpheli bazı rivayetlerden yola çıkarak Müslüman grupların çoğunu Cehennemlik/sapık fırkadan sayıp ötekileştirmeyi meşrulaştırmak yerine, doğruluğunda şüphe bulunmayan Kur’an-ı Kerim’in birlik mesajları etrafında kenetlenmek daha isabetli olacaktır. Müslümanların buna çok ihtiyacı vardır. Aksi halde İslâm toplumlarında ayrımcılığın yol açtığı tahribatları gidermek mümkün olmayacaktır.
Prof. Dr. Hüseyin YILMAZ
[1] Bkz: Ebû Davûd, Sünen, Kitabu’s-Sünne 1; Tirmizi, İman 18; İbn Mace, Sünen, Fiten 17.
[2] Dârimi, Sünen, Siyer 75.
[3] Makdisi, Muhammed b. Ahmed el-Beşşâri, Ahsenü’t-Tekâsim fi Ma’rifeti’l-Ekâlim,
(Thk: M. J. De Goeje), 2. Bskı, Brill, Leiden 1906, s. 39.
[4] Ethem Ruhi Fığlalı, “Alevilik ve Heterodoksi”, Türk Yurdu, c. 25, Sayı: 210, Şubat 2005, s. 6.
[5] Bkz: Aclûnî, İsmail b. Muhammed, Keşfü’l-Hafâ, Beyrut 1988, s. 309; Süyûtî, Celaleddin Abdurrahman, el-Leâli’l-Masnûa fî’l-Ehâdîsi’l-Mevzûa, Mısır tsz. I, 248.
[6] 73 fırka rivayeti ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz: Ahmet Keleş, 73 Fırka Hadisi Üzerine Bir İnceleme, Marife, Yıl: 5, Sayı: 3, Kış 2005, s. 25-45.
[7] Zilzal 99/7-8.
[8] Zümer 39/7.
[9] Al-i İmran 3/103.
[10] Hucurat 49/10.
[11] Hucurat 49/11.
[12] Bu rivayetin yorumuyla ilgili geniş bilgi için bkz: Hasan Hanefi, “Ehl-i Sünnet Kurtuluşa Eren Fırka mı?”, Tarihte ve Günümüzde Ehl-i Sünnet, Ensar Neşriyat, İstanbul 2006, s. 359–373.
[13] Ebû Davûd, Cenaiz 20. Benzer anlamdaki rivayetler için bkz: Buhari, Enbiya 47; Müslim, İman 46; Ebû Davûd, Salât 361.
[14] Buhari, Rikak 6; Müslim, İman 47.
Zihnine sağlık Hüseyin hocam teşekkürler
Kaleminize sağlık hocam, Allah razı ols
Kaleminize sağlık hocam çok teşekkür ederiz.