Bilinçli ve toplumsal bir varlık olan insanın varlığı, çok eskilere dayanmaktadır. Canlıların varlığı üzerinde incelemelerde bulunan araştırmacıların tespitine göre günümüzden 400 milyon yıl önce, deniz hayvanlarının yaşadığı tespit edilmiştir. Ondan bu yana kâinatın yapısı gelişmeye devam etmiş ve doğa şartlarının müsait olmasıyla insan hayatı başlamış gelişmeye devam etmiştir.[1][1] İnsan, akıl ve fikir sahibi olması nedeniyle diğer varlıklar arasında üstün bir dereceye sahip bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de insanın en güzel bir biçimde[2][2] yaratılan keremli[3][3] bir varlık olduğu haber verilmektedir. Bu ve benzeri ayetlerde haber verildiği gibi insan olma bilincinde olmakla beraber insani görevlerini gerektiği gibi yerine getiren kişiler, meleklerden daha üstün bir dereceye yükselirler. Bunun tersine insani ve ahlaki duyguları hiçe sayarak maddi ve manevi menfaatlerini her şeyin üstünde tutan kişiler ise, hayvanlardan daha aşağı bir dereceye düşerler. Bu nedenle her şeyden önce insan olma bilincinde olmak, insani görevlerimizi gerektiği gibi yerine getirerek edepli ve erdemli olarak, hakka dayalı bir hayatı sürdürmeye çalışmak gerekir. Bunun için her zaman ve her yerde ilkeli olmak, asla haktan ayrılmamak, hiçbir zaman adaletsizlikten ve zulümden yana tavır koymamak icap etmektedir. Sosyal hayatı kuşbakışı inceldiğimiz zaman, her zaman ve her yerde bu şekilde haktan yana tavır koyan insan sayısının çok az olduğuna şahit olmaktayız. İnsanların çoğunlukla menfaatleri için zalim de olsa güçlüden yana tavır koyduklarını görmekteyiz. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de ne kadar güzel bir şekilde uyarmaktadır:
فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَمَن تَابَ مَعَكَ وَلاَ تَطْغَوْاْ إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ وَلاَ تَرْكَنُواْ إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُواْفَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللّهِ مِنْ أَوْلِيَاء ثُمَّ لاَ تُنصَرُونَ
“Sana emredildiği gibi dosdoğru ol! Seninle beraber tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hepiniz, aşırıya kapılmayınız. Muhakkak ki Allah, yapmakta olduğunuz şeyleri görmektedir. Zalimlerden yana tavır koymayınız! Yoksa Allah’tan başka dostlarınız/yardımcılarınız olmadığı bir halde, ateş size de dokunacaktır ve sonra size yardım da edilmeyecektir.”[4][4]
Evet! Allah’ın bize emrettiği gibi dosdoğru olmalıyız. Kim olursa olsun, en yakınımız olsa bile, haktan ayrılarak insanların mağduriyetine sebep olan zalimlerden yana asla tavır koymamalıyız. Tabir caizse, gününe göre yüz ve renk değiştirmemeliyiz. Her zaman ve her yerde haktan yana tavır koyan şahsiyetli ve onurlu bir insan olmalıyız.
İster şeyh, ister din adamı, ister ilahiyatçı, ister akademisyen olsun. Her döneme göre yön değiştirerek şahsiyet fukaralığını yaşayanlara ne kadar acıdığımı ifade etmekten acizim. Ne olur! “HER DÖNEMİN ADAMI OLMAYALIM! HER DÖNEMDE ADAM OLALIM!” Bu ilke ile hareket edenlere ne mutlu!
Selam, saygı ve hürmetlerimle!
Prof. Dr. Nurettin Turgay
[5][1] Orhan Hançerlioğlu, “insan”, Felsefe Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul 1996, s. 186 vd.
[6][2] et-Tîn 95/1-6.
[7][3] el-İsra 17/70.
[8][4] Hûd 11/112, 113.