islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,5031
EURO
36,4292
ALTIN
2.955,81
BIST
9.302,94
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

HAPİSTE İNTİHAR DÜŞÜNCESİ

HAPİSTE İNTİHAR DÜŞÜNCESİ
25 Kasım 2022 09:30
A+
A-

Hücremde etrafı inceliyorum. Duvarlarda ve ranzaların uygun yerlerine birçok yazı yazılmış.

Bu yazılardan biri üç satırlık bir roman!

Önce ismini yazmış, sonra,  giriş tarihi: 2012, çıkış tarihi: 2032, ölüm tarihi 2014. Bunun altında Annesine karşı yaptığı saygısızlıklardan ve hatalarından dolayı derin üzüntülerini ve pişmanlıklarını dile getirdiği birkaç cümle. En sonda ise veda cümlesi…

Roman burada bitiyor.

Belli ki intihar etmiş!

Yapma Lütfen!

Beden eğitimi için merdiven demirinde sallanan koğuş arkadaşlarına, çağrıştırdıkları nedeniyle tahammül edemeyen ve fenalaşan bir savcı tanıdım cezaevinde!

Spor yapmak amacıyla merdiven demirlerini barfiks olarak kullanarak tutunup sallandığımda bu savcı ürperir, gözlerini kapatır ve benden bu hareketi yapmamam için ricada bulunurdu. “Ben cezaevlerinde böyle kendini asarak intihar edenleri çok gördüm, bu yüzden beni çok kötü etkiliyor lütfen yapma” diyerek tepki gösterirdi.

Düşündüm, başsavcılık da yapan bu savcı, kudretli günlerinde acaba Stanford Üniversitesi Hapishane deneyindeki gardiyanlar gibi mesleki rolüne kendini ne kadar kaptırmıştı?

Bu rol,  birçok dosyada eksik inceleme yapması nedeniyle masumları cezaevine göndermesine vesile olmuş muydu?

FETÖ örgütünden veya amirlerinden aldığı emirlerle veya nefsanî ve şeytani yanıyla,  bir kalem darbesiyle masumları cezaevine göndermiş olabilir miydi?

Eşine veya çocuğuna kızıp hırsını bir masumdan çıkarmış mıdır? Ne dersiniz?

Bunu ben kendi nefsim üzerinden çok düşündüm. Muhasebemi yapmaya çalıştım. Sanıyorum o da düşünmüştür. Zira cezaevinde düşünecek vakit çok!

Bugün mühür elinde olanlar, ya siz düşünüyor musunuz?

En Trajik Ölüm Sebebi İntihar

Yaşam, tüm canlılar için en kıymetli değerdir. Bu nedenle insanın kendi eliyle kendi ölümünü gerçekleştirmesi belki de en trajik ölüm sebebidir. Sonuçları itibariyle son derece yıkıcı bir olgudur.

Dünya genelinde yapılan çalışmalar, cezaevlerinde ölüm nedenlerinin en başında intiharın gelmekte olduğunu ve cezaevlerindeki intihar vakalarının genel nüfusa göre 11-14 kat daha fazla olduğunu göstermektedir.

Bunun elbette birinci sebebi ruhsal sorunların cezaevinde ciddi bir sorun olarak görülmemesi ve ehliyetli personeller tarafından layığıyla takip edilmemesidir.

Ruhsal hastalıklara duçar olan ve yeterince tedavi imkânı bulamayan hükümlü ve tutukluların bulunduğu bir cezaevi binasında intihar oranlarının yüksek çıkması şaşılacak bir durum değil elbette. Ancak bu önlenebilir sağlık sorunu devletlerin ve toplumların bir ayıbı olsa gerektir.

Cesaret Korkunç İftiralara Rağmen Hayata Tutunmaktır

Cezaevlerinde iftira ile yatan kaç kişi var hiç düşündük mü? Onuru kırılarak ve insanı ayakta tutan her türlü değeri aşağılanarak yaşama sevinci ve sebebi elinden alınmış kaç insan var acaba?

Şu kadarını söyleyeyim. Çok var.

FETÖ’cü olmadığı halde FETÖ ile itham edilip meslekten atılarak cezaevine girmiş ve hayatı darmadağın olmuş çok insan gördüm. Muhtemelen adi suçlarda da böyledir.

Amerikalı bilim kurgu yazarı John Katzenbach “Haksız yere suçlanmak kadar insan ruhunu yaralayan pek az şey var.” demiş.

Ruhu derin yara alan birçok insanın yolu intihara düşüyor maalesef. Bu tür insanlardan biri olarak Yarbay Ali TATAR’ı hep hatırlarım.   5 Aralık 2009’da Amirallere suikast soruşturması kapsamında tutuklanmış ve Hasdal Askerî Cezaevi’ne gönderilmişti. Tutukluluğuna yapılan itiraz sonucu 16 Aralık’ta tahliye edildi. Ancak savcının itirazı ile hakkında tekrar tutuklama kararı çıkması üzerine Beylerbeyi’ndeki evinde 19 Aralık 2009 sabahı silahıyla kafasına sıkarak intihar etti.

Cezaevinde İntihar edenlerin bir kısmı Yarbay Ali TATAR gibi kendilerine kurulan kumpası ve aşağılanmayı içine sindiremeyip kendi canına kıymayı bir çıkış yolu olarak görüyor.   Dayanılmaz iftiralara maruz kaldıktan sonra eli, dili bağlanan ve derdini kimseye anlatamadığı için derin bir bunalıma düşüp intihara yönelen insanlara ne diyebilirsiniz?

Kendisi de intihar eden İtalyan Şair Cesare Pavese ”İntihar düşüncesine yol açan manevi çöküntü kadar aşağılık bir şey yoktur.” diyerek duygularını ifade etmiş. Ne kadar ilginç değil mi? Manevi çöküntüsünü aşağılık bir şey olarak tanımadıktan sonra bu olguya teslim olmak! Olgunun gücünü gösteriyor olsa gerek.

İşin hakikati, travmatik yaşanmışlıklar insanların duygu durumunu bozuyor. Nitekim bilimsel çalışmalar, intihar eden kişilerin % 90’ında psikiyatrik bir hastalık bulunduğunu göstermektedir.  İntihar davranışının altında ciddi psikiyatrik hastalıkların varlığı önemli bir risk faktörü olarak karşımıza çıkarken, özellikle de majör depresyonun, intihara sebep olan psikiyatrik bozukluklar arasında en sık görünen hastalık olduğunu tıp bilimi söylüyor.

Ya Ben…

Ben ise buraya düşürülürken öyle bir şeyle suçlandım ki, kabulü de hazmı da mümkün değil!   Suçum terör suçu… Üstelik basın yayın organları aracılığıyla ve akıl almaz iftiralar eşliğinde hain terörist diye cümle âleme de ilan edilmişim.

Benden yana her şey susmuş karanlıklara gömülmüşken organize şebekenin dışarıda ahlaksızca tezvirat yaptıklarını da biliyorum.  Ancak elleri kelepçelenerek diri diri betona tek başına gömülmüş yaşayan ölüyüm.

Her şeyi içine atmak zorunda kalmak,  içinde yanardağlar patlatmak ve bunu kimseye duyuramamak!    Ateşten bir kor gibi sebebini bildiğim ama giderme iktidarına da sahip olmadığım bir şey sürekli içimi dağlıyor, yüreğimde geziniyor. İçim bedenime dar geliyor.

Hiç umulmadık vesveseler kenardan köşeden beni nefessiz bırakacak ölçüde üzerime üzerime üşüşse de, burada ölüm kalım mücadelesi vermem gerektiğinin de farkındayım. Bu iğrenç çukurla ve maruz kaldığım ahlaksız kumpasın şoku ile baş etmeliyim. Öncelikle duygu durumumu kontrol etmeliyim.

Doğrusu inancım olmasa böylesine ağır ithamlar karşısında intihar bana da kurtuluş gibi görünebilirdi. Ruhsal dengemi muhafaza etmemi sağlayan Rabbime şükürden acizim.

Çaresizlik ve Ümitsizlik

Kimileri de işlediği cürümün ağırlığı ile muvazenesini kaybedip kendini cezalandırma yolu olarak görüyordur intiharı. Böyleleri için intihar eylemi, yapılan hatalar kısmen de olsa telafi edebilecekken sorumluluktan kaçarcasına yapılan yanlış bir özeleştiri yolu olmalı…

Cezaevinde intihara meyilli insanları da gözlemledim. Sanıyorum, intihar davranışında bulunan kimseler,  gerçekte ölmek istemiyor, umutsuzluk çölünde yaşamın verdiği ruhsal acıdan kaçıyorlar.

Birçok tutuklu ve hükümlü, insan fıtratına tamamen ters olan hapis hayatının dayanılmaz çaresizliği karşısında, imtihan dünyası deyip sabretmek yerine, acıya yenik düşüyor ve canına kıyıyor.

Muhtemelen bu karakterler Napоleоn Bоnaparte’ın  “Acı çekmek, ölmekten ԁaha çok cesaret ister.” ifadesinde anlamını bulduğu gibi acı içinde yaşamayı göze alamayanlardır.

Stanfort Üniversitesi Hapishane Deneyinin de gösterdiği gibi hapis hayatı insanda değersizlik, ümitsizlik ve çaresizlik duygusunu geliştiriyor, daimiymiş gibi bir his oluşturuyor. Aslında böyle bir duygu durumu umudun tükendiğinin resmidir. Yapılan çalışmalar ümitsizliğin, depresyondan bağımsız bir şekilde, intihar davranışı için bir risk faktörü olduğunu gösteriyor.

Bir kısım insan da geleceğe dair umutlarını tamamen kaybettikleri ve artık her şeyin bittiğini düşündükleri için intiharı seçiyor.

Umudunu kaybeden insanların bu konuda manevi destek almazsa intihara kadar giden bir sürece kendiliğinden girebiliyor. Takdir ederseniz ki, umutsuzluğun en büyük pazarı cezaevleri!

Allah’ın rahmetinden umut kesmek çıkmaz sokaktır. Küfürdür. İnsanlar bu yola genelde nimetlerin bolca verildiği zamanlarda değil, kesildiği zamanlarda düşerler. Rabbimiz, “İnsana bir nimet verdiğimizde sırt çevirir ve yan çizer; ona bir şer dokunduğu zaman da umutsuzluğa kapılır.” (İsra 83) buyuruyor.

“Biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, onunla sevinirler; kendi ellerinin takdim ettiği dolayısıyla onlara bir kötülük isabet ettiğinde, hemen umutsuzluğa kapılırlar.” (Rum 36) ayeti bizi anlatmıyor mu?

Bunun yanında Allah Teâlâ: “Rabb’inin rahmetinden, sapkınlardan başka kim ümidini keser?”( Hicr 16)  buyruluyor.

“De ki: Allah şöyle buyurdu: Ey kendi nefisleri aleyhinde haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyiniz! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok affedicidir; merhamet sahibidir.”(Zümer 53) ayetleri yaşadığımız sürecin nasıl bir imtihan olduğunu da açıklayan manevi bagajımızın azığı olması gereken hazinelerimizdir.

Elbette ki, ciddi sıkıntı yaşayan insanlar, intihar konumuna gelmeden önce manevi destekle, toplumsal destekleşme ile ve mutlaka tıbbi müdahalelerle bu sorunlarından kurtulabilmeleri mümkündür.

Bu nedenle bir yakını intihar edenlerin, intihar edenin dini konumunu irdelemekten çok, kardeşleri intihara sürüklenirken kendilerine düşen sorumlulukları yerine getirip getirmedikleri üzerinde durmalarının daha doğru olacağı kanaatindeyim.

Her şeyin doğrusunu Allah bilir.

Anahtar kelime: Cezaevi, İntihar, depresyon, ümitsizlik, rahmet

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar