Sevmek hissîdir. İnsanın iç dünyasında oluşan, ruhî bir yöneliştir. Yaratılışında var olan, ama sadece insanda değil bütün yaratılmışlarda bulunan yüce bir duygudur.
Biliyoruz ki aslımız toprak, yani toprakla mayalandık. Bunu özellikle vurguluyoruz ki mayasını topraktan alan sadece biz değiliz. Daha doğrusu, Dünya’yı birlikte paylaştığımız varlıkların tamamı topraktan. Bundan dolayı diğer canlılarla ünsiyetle, iç içe yaşarız. Sevgi, merhamet ve yakınlık hisleriyle birbirimizi tamamlarız. Sevgi hissimiz bu yakınlığın en açık göstergesidir. Yaratanımız Allah’tan aldığımız sevgiyi yaşar, aramızda yaşatırız. Çünkü ruhen bununla besleniriz. Ruh zenginliği, sevgi yoğunluğudur diyebiliriz bir manada. İnsanın iç huzuru, mutluluğu, gönül hoşnutluğu ruh zenginliğimiz ile izah edilebilir. İşte insanların sevgiye aşinalığı yaratılışındandır ki, hep onu bekler, hep onunla doyar, kendini onunla mutmain sayar. Kısa ifadesiyle, insan sevgiyle tamamlanır.
Her şeyden evvel sevginin kaynağı, her şeyin yaratıcısı Allah’tır. Sevgiyi o var eyledi. Aramıza maya olarak o nakış eyledi. Ama öncelikle sevgiyi ona karşı yaşarız. Zira yaratan o, yaşatan o, hayat veren o. Bundan dolayı hayatı da sahip olduklarımızı da ona borçluyuz. Bütün varımızı ona borçluyuz. İşte biz gerçek manada sevgiyi Rabbimize karşı yaşarız. Böylece sevgiyi hem öğreniriz, hem yaşarız. Çünkü insan sevdiği kadar karşılık görür. Sevgide samimiyetin getirisi daha bol olur.
Sevgi yoğunlaştıkça bağlılık artar ve güçlenir, nihayet aşk derecesine varır. Fedakârlık aşkın neticesidir. Kişi sevdiğine fedakârlık yapar. Fedakârlığın en yücesi Allah içindir. Diğer taraftan Allah kendisini sevenlere hem bu hayatta hem de ölümden sonraki hayatta mükafaat vadinde bulunur. Hattâ dünyalık fedakârlıklarımızı da onun için yaparız. Vatanımızı, istiklâl ve hürriyetimizi, bu aşkla severiz, milletimize hizmet sayılan diğer fiillerimizi de bu aşkla yaparız. İnanırız ki Allah, aşk derecesine varan bu sevginin karşılığını çok büyükçe verecektir.
Vatan ve istiklâlimiz için canını seve seve veren, fedakârlıkların en yücesini gösteren şehitlerimizin sevgisi karşılıksız, katıksız, sadece bu sevgiyi kendisine bahşeden Yaratıcı’yadır.
Bu yüce sevgiye ulaştıran gönül bağları vardır. Peygamber Efendimiz (SAV)’e olan bağlılığımız gibi. Çünkü Peygamberi seven Allah’a ulaşır. Nitekim Âl-i İmran Suresi 31. Ayette Peygamber’imize hitaben: “De ki; eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin.” buyurulması, diğer taraftan “Peyambere itaat eden Allah’a itaat etmiş olur..” (Nisa, 80) buyurulması Allah aşkını arayanlara yol göstermektedir. Türk Milletindeki Allah aşkına ulaşma arayışı, Peygamber sevgisine yönlendirmiştir. Bu sebeple Peygamberini aşk derecesinde sevmiş, bunun tezahürlerini engin tarihinde sergilemiştir. Saymakla bitmeyecek bu tezahürlerin başında ordusunun her neferine “Mehmetçik” ismini vermiş olması gelir. Allah yolunda canını hiç gören bir milletin, O’na ulaştıran elçisinin adıyla askerini aynîleştirmesi (özdeşleştirmesi) kadar daha tabiî ne olabilir? Milletimizdeki bu sevgi tezahürü ilâhî aşkın çok özel konusu ve ayrıca uzun uzun kaleme alınmayı gerektirir. Nitekim bu, belki binlerce yazıya ve kitaba konu olmuştur.
Bizdeki “Deli gibi sevmek” tabiri belki de bu yüce duyguya dayanıyor.
Şimdi size sorsam, geçen günlerde yüz yüze kaldığımız Korona virüsü ile gecesini gündüzüne katarak, muazzam bir fedakârlık sergileyen sağlık çalışanlarımızın vatan, millet ve meslek sevgisini nasıl yorumlarsınız? Uykularını gözlerine haram eden, ayaküstü dinlenerek mesai mefhumu gözetmeden çırpınan bu insanlardaki sevgiyi başka ne ile anlatırsınız; “Deli gibi sevmek” tabirinden başka? Onlardaki insanımıza bu düşkünlük her türlü takdirin üstündedir. Zaten milletimiz de alkışlarıyla bunu gösterdiler. Buradan şunu da hatırlatmak gerekir ki, bir cehalet eseri olarak sağlık insanımızı, sözlü, fiilî hakaretlerle taciz edenlerimizin de kulakları çınlasın.
Çin’de ortaya çıkan, dünyayı saran ve ülkemizde de can alan Korona virüsü ile mücadelede cansiperâne gayret gösteren devletimizin her kademesindeki çalışanlarımızı aynı derecede sevgi tezahürü ile görüyoruz. Her biri mesleğinin aşığı ve memleket sevdalısı. Her biri sahip olduğu millî ve manevî değerlerini deli gibi seviyor. Her türlü takdir kendileriyle. Diğer taraftan yardımlaşma ve paylaşma konularında olduğu gibi duyarlı olan halkımızın her kesimi aynı gayreti sergiliyor. Allah’ım, insanımızı bu duygudan mahrum etmesin.
Allah tarafından insanın özüne yerleştirilen sevginin, bizim insanımızda, vatan ve millet aşkı olarak yaşanma şekli yeryüzünde kıt örneklerdendir. İnandığı değerlerin delisi olmak kadar büyük fedakârlıklar yüceltir bir milleti. Sapasağlam, dimdik ayakta kalma bahtiyârlığına eriştirir.
Ey milletini, vatanını, ülkesini, kendine ait değerlerini ve insanlık ailesini Hak aşkıyla deli gibi sevenler! Bütün dünya size hayran. Medyûn size sevgi adına bir arayış içinde olanlar.
Baştan beri bu sevgi aşk derecesinde olmasaydı, ülke ve millet olarak bu günlere nasıl gelebilirdik? Bu sevgiyi yaşatmalıyız.
Bingöl Müftüsü Mustafa Topal