Sabah Gazetesi yazarı Engin Ardıç, 15 Ocak 2023 tarihli yazısında M. Kemal Atatürk’ün annesiyle dargın olduğunu bu sebeple Atatürk’ün annesinin cenazesine dahi katılmadığını yazdı.
Ardıç, bunun sebebini de annesi Zübeyde Hanım’ın Ali Rıza efendinin ölümünden sonra Ragıp Bey’le evlenmesini gösterdi. Bu durumun, Atatürk’ün çocuk ruhunda fırtınalar kopardığını, dolayısıyla da bu sebeple Atatürk’ün annesini hiç affetmediğini kaydetti.
Annesinin evliliğinden sonra Atatürk’ün evi terk ettiğini, Selanik’ten Manastır’a yatılı askeri okula gittiğini, oradan da İstanbul’a Harbiye’ye geldiğini yazdı.
“Kemalistler, Atatürk’ün özel hayatını ‘Silmek’ için çok uğraştılar!” başlıklı yazısında Engin Ardıç, Kemalistlerin Atatürk’ü tanrılaştırmak için bunu dahi gizleme yoluna gittiklerini, aynı Kemalistlerin bu yolla Zübeyde Hanımı da “İlahe” yapmak istediklerini ve böylece “Bir çeşit Meryem ana” yaratmak istediklerini savundu.
Tüm bu olanların, aslında Atatürk’ün “İnsan” yanını gösterdiğini ama Kemalistlerin olanları saklamalarını ya da gizlemeye çalışmalarını, onu ilahlaştırmak adına yaptıklarını kaydetti.
HABER YORUM
Öncelikle Mustafa Kemal Atatürk, artıları ve eksileriyle bir insandı. Bunun açık ve net anlaşılması ve de kabul edilmesi gerekir. Onu ilahlaştırmaya çalışmak, cahillik ve yobazlıktır.
“Atatürk Ekber” demekle, onu tanrı ilan eden şiirler yazmakla onu ilahlaştıramayız ve en büyük yanlışı yapmış oluruz. Zira dini literatürde bunun adı “Şirktir”
Mustafa Kemal’in annesinin cenazesine dahi gitmediğini ve yaverini gönderdiği gerçeğinden hareketle “Atatürk burada yanlış yapmıştır” diyebilmeliyiz. Diyebilmeliyiz ki, Atatürk’ün de bir insan olduğunu bazen nefsiyle hareket edebildiğini anlayalım ve anlatabilelim.
Mirat Haber olarak yayın ilkemiz, gelişen olaylara İslami bakış olunca, Atatürk’ün annesi ile olan dargınlığına da İslami açıdan bakmak durumundayız. Bir anne ne kadar kötü olursa olsun onun cenazesine katılmamak hoş karşılanacak bir durum değildir. Kaldı ki Zübeyde Hanım, Ali Rıza efendinin vefatından sonra kendine göre doğru olanı yapmış ve tekrar evlenmiştir. İslami açıdan da eşi ölen bir kadının, iddetini bekledikten sonra evlenmesinde bir sakınca yoktur. Yani Zübeyde Hanım burada, tekrar evlenmekle bir hata yapmamıştır.
Atatürk bunu çocuk yaşta kabullenememiş olabilir. Ancak belli bir yaşa geldikten sonra, hala annesine bu durum dolayısıyla kırgınlığının ve kızgınlığının devam etmesi normal bir davranış değildir.
Mustafa Kemal’in İstanbul’a geldiğinde Pera Palasta kalması ve annesini ziyaret etmemesi, 1923 yılında vefat ettiğinde de cenazesine gitmeyerek yaverini göndermekle yetinmesi, kesinlikle doğru bir davranış olmadığı konusunda birçok insan hemfikirdir diye düşünüyorum. Mustafa Kemal Atatürk bu konuda yanlış yapmıştır.
Kemalistlerin ise bu yanlışı görmek istememeleri de ayrı bir garabettir. Dolayısıyla Sabah gazetesi yazarı Engin Ardıç’ın köşe yazısında yaptığı tespitler doğrudur. Geçtiğimiz dönemlerde ve halen günümüzde, Mustafa Kemal’i ilahlaştırmaya çalışan, hatta “O olmasaydı biz olmazdık” deyip bilerek ya da bilmeyerek şirke düşen insan sayısı az değildir.
Tekrar hatırlatalım ki Mustafa Kemal, yanlış ve doğrularıyla bir insandır ve topluma da bu şekliyle anlatılmalıdır. Mustafa Kemal Atatürk’e çeşitli şekillerde olağanüstü güçler yüklemek ya da onu ilahlaştırmaya çalışmak, sanıldığı gibi onu yüceltmez.
Gelin bu konuda da yüce Rabbimizin ayetlerine kulak verelim:
“Öyle insanlar vardır ki, Allah’tan başkasını Allah’a denk tutar, tıpkı Allah’ı severcesine onları severler. Müminlerin Allah’a olan sevgileri ise her şeyden daha ileri ve daha kuvvetlidir. Böyle yaparak kendilerine zulmedenler, azabı gördükleri zaman anlayacakları gibi, bütün kuvvet ve kudretin yalnız Allah’a ait olup, Allah’ın azabının pek şiddetli olduğunu, keşke şimdiden bilselerdi!”[1]
Şaban DOĞAN