Peygamberimiz Hz. Muhammed bizleri şöylece uyarmaktadır:
“Durmayın, dünya ve âhiret hayatınızı mutlu edecek güzel işler yapın. Zira önünüzde simsiyah gecelerin zifiri karanlıkları gibi fitneler olacaktır.
Bu fitneler döneminde bazı kişiler mümin olarak başladıkları günlerinin gecelerini dinden çıkarak kâfir olarak geçirecekler, kâfir olarak yaşadıkları günlerin akşamlarında Imana ereceklerdir. İşte bu kişiler, çıkarlar (mevkiler, alınacak alkışlar ve övgüler) uğruna İslâmî inanç ve yaşantılarını yağmalatacaklardır.” (Tirmizî Hn. 2196)
Peygamberimiz tarafından geleceği açıklanan fitneler, asırlardır İslâm bilginleri tarafından hayatın din dışı temeller üzerine oturtulması, haklar ve hürriyetlerin çiğnenerek ekonomik imkanların zalimce sömürülmesi gibi olumsuzluklar şeklinde algılanmıştır.
KAPKARANLIK FİTNELER DÖNEMDEYİZ?
Doğruluğuna inandığımız bu tür değerlendirmeler zaviyesinden baktığımızda fitneler döneminde yaşadığımızı söyleyebiliriz.
Sabah-akşam, gece-gündüz arası gibi çok kısa zaman süreçlerinde İslâm’la kâfirlik türleri arasında pek hızlı değişimlerin yaşanacağı fitne merkezli dönemlerin oluşum sebebi ne ola ki?
Sebep Allah’ın insanlığa son mesajlarını içeren Kur’ân’a inanılmayışı veya onun içeriğinin bilgi kaynağı olarak değerlendirilmeyişidir. Bir diğer anlatımla Kur’ân’ın ve onunla örtüşen Nebevî Sünnetin bilgi aracı olarak kabullenilmeyişidir.
Lise veya üniversitede ders dinlerken, bir açık oturumu izlerken, bir habere yorum getirirken, İslamla ilgili bir açıklamayı yerer veya överken, bilmediğimiz konularda görüş beyan ederken İslam’dan çıkabilir, bilmeden ve amaçlamadan ebedi hayatımızı tehlikeye atabiliriz.
Bunun için bilgilenmeli ve birbirimizi uyarmalıyız.
Vahye dayalı bilgiler edinme zaruretini Peygamberimiz fitneler gerçeğini vurguladığı bir diğer hadislerinde şöylece açıklamaktadır:
“Yakında kişinin mümin olarak sabahlayıp kâfir olarak geceleyeceği fitneler oluşacaktır. Bu fitnelerden ancak Allah’ın kendilerini vahiy kaynaklı bilgilerle dirilttiği kişiler korunabilecektir.” (Min Mirkati’l -Mefatih 5/137-8)
Evet bilgi kaynaklarımız akıl, duyu organları ve vahiy yani Kur’ân ve onu örneklendiren Sünnet olmalıdır. Olmalıdır ki dünyamız yanısıra Cennetimizi de yitirmeyelim.