Millet olarak “yüzyılın en büyük depremi” ile sarsıldık, sınandık ve sınavımız devam ediyor…
6 Şubat 2023 tarihinde, saat 04.17’de gerçekleşen ve merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan 7.7 şiddetindeki depremle ve aynı gün, saat 13.24’te bu kez merkez üssü Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesi olan 7.6 şiddetindeki depremle ve binlerce artçı depremle sarsıldıkça sarsıldık. Yaklaşık dokuz saat arayla artarda gelen bu iki büyük deprem ve artçıları Kahramanmaraş başta olmak üzere, Hatay, Adıyaman, Malatya, Gaziantep, Diyarbakır, Osmaniye, Adana, Şanlıurfa ve Kilis illerimizle bu illerimize bağlı birçok ilçe ve köyde binlerce binanın yıkılmasına, onbinlerce kardeşimizin vefatına ve onbinlercesinin de yaralanmasına yol açtı… Rabbim vefat eden kardeşlerimizin şehadetlerini Rahmân ve Rahîm ism-i şerifleriyle kabul buyursun, yaralılara da Şafi‘ ismiyle şifalar lütfeylesin.
Gerçek şu ki, millet ve ümmet olarak sınandığımız merhamet, fedakârlık, dayanışma, yardımlaşma, diğerkamlık, kadirşinaslık, kardeşlik ve insanlık imtihanında başarılı bir örnek sergiledik. Dahası, millet ve ümmet adına, hatta insanlık adına geleceğe dair umutlarımızı yeniden tazeledik. Ancak asıl büyük sınavımızın bundan sonra başlayacağını, başladığını ve depremin maddi ve manevi yaralarını sarmak ve onarmak için daha uzun soluklu, planlı bir sabır ve sebat imtihanının bizi beklediğini bilmemiz gerekiyor.
“Sizi mutlaka korku, açlık ve kıtlık ile ve (sahip olduğunuz) mallarınızın/servetlerinizin bir miktarını eksilterek ve canlarınızdan ve ürünlerinizden bir kısmını kayba uğratarak imtihan ederiz. (Zorluklara göğüs gererek) sabredenleri müjdele; ki, onların başına bir musibet gelince, “Doğrusu biz Allah’a aitiz ve muhakkak O’na döneceğiz!” derler.” (Bakara, 155-156)
Bu uzun soluklu dünya imtihanını başarmanın yolu ise Bakara suresinin 153. ayetinde gösterilmiştir:
“Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardım isteyiniz. Muhakkak Allah sabredenlerle beraberdir.”
Bakara/155’te sözü edilen “korku”; ‘ölüm korkusu’ yani deprem, salgın hastalık, sel, kuraklık vb. afetler veya savaşlar dolayısıyla yaşanan can ve mal korkusu olarak anlaşılmıştır.
Sabırla ve namazla Allah’tan yardım dilemenin hikmetini Elmalılı merhum şöyle açıklar (özetle):
‘Ey iman şerefi ile yükselmiş olan tüm iman ehli! Siz herhalde, size vadedilmiş olan olgunluk gayesine ermek için her şeyden önce sabır ve namazla yardım isteyiniz… Allah’ın bütün nimetlerine, hele sonsuz nimetlerin tamamına anahtar olan iman ve İslâm nimetine şükretmek ve özellikle bunu “ihsan“ mertebesinde eda edebilmek elbette kolay değildir. Siz ebedi bir gayeye yürüyeceksiniz. Yürürken imtihanlar geçirecek, biri içte, diğeri dışta iki büyük düşmanla çarpışacaksınız. Bir taraftan nefislerinizin heves ve arzusu, diğer taraftan kâfirlerin, hak düşmanlarının hücum ve eziyetleri ile uğraşacaksınız…
Ruhen ve bedenen nefsinizi terbiye etmezseniz, sabır ve tahammüle, kararlı ve metin olmaya alışamazsınız; Allah’ın yardımının ilk sebeplerinden birini kaybetmiş olur, tehlikeye uğrarsınız. En ufak bir sıkıntı, bir acı karşısında korkmaya, sızlanmaya başlarsınız. Ümitsizliğe ve gevşekliğe düşersiniz. Şunu biliniz ki sabır, her başarının başıdır. İmandan sonra takip edilecek yolun başı sabır, ahlâkın başı sabır, ilmin başı sabır, amelin başı sabır, kısaca varlık âlemini tanımanın başı sabırdır… Yaşamak, sabretmektir.
Namaz da böyledir. Ruhun düzelmesinin, bedenin intizama girmesinin, sabır ve vakarın, ruhî ve bedenî her vazifenin, dünya ve ahiretle ilgili her olgunluğun düzenleyicisi olan, gerek kişisel ve gerekse sosyal her özelliği içine alan ve ümmet teşkilatının en birinci ve en esaslı belirtisi bulunan namaz, imanın en büyük güçlendiricisi, bütün ibadetlerin ve amellerin başıdır. Müminlerin miracı, âlemlerin Rabbine beden ve candan durumlarını arz etmek suretiyle niyazları, kısaca zikir ve şükrü içine alan bir ibadet olduğu için, ilâhî yardımın en önde gelen ve en yakın celbedilme yoludur.
Namaz, sabır gibi sade bir vasıta değil, aynı zamanda Allah’a bir kavuşma olmak üzere en büyük bir zevk gayesidir. Bu sayede Allah’tan başka tüm mâsivâdan çıkılır; acılar, kederler silinir. Kul ile ma’bûd buluşma meclisinde beraber olur. Bu yüzden Efendimiz, “Namaz göz aydınlığım kılındı.” buyurmuştur.’
Abdullah Yıldız