Yeni Zelenda’da iki camiye görünürde bir cani tarafından yapılan saldırı sonucunda 49 Müslüman şehid edildi. Yaralılar da var. Allah şehidlerimizin makamını âli eylesin. Yaralıları da acil şifalar bahşeylesin.
İtidal Çağrısı
Yöneticilerimiz, sivil toplum örgütlerimiz ve hocalarımız mutadımız üzere itidal çağrısı yaptılar/yapacaklar. Yapılana benzeri ile mukabele etmekten sakındıracaklar. Aslında af etmek gibi itidal göstermek (dengeli olup aşırılıktan korunmak) de ancak intikama muktedir olanların yapabilecekleri eylemlerdir. Güç yetiremeyecek olanların affı da itidali de acziyetin itirafı ve ilanıdır.
Parçalanmışlık ve Batıcı Yöneticiler
İslâm Dünyası parçalanmışlığın cezasını çekiyor. Zeki ve kabiliyetli çocuklarını batı metotları ve batıcı kafa ile yetiştirmenin ve yetiştirmeye devam etmenin belasını yaşıyor. Bu sebeple hukukta, ekonomi ve sosyal bilimlerde taklitçiyiz. Alternatif yol ve yöntem oluşturamıyoruz.
Aynı araçla aynı yönde seyrederken şoför değiştirme ile sonuç alabileceğimizi sanıyoruz.
Bu gibi saldırılar sonrasında bendeniz İslâmî çizgide ilmi ve teknolojik çalışmalarımızı ve askeri gücümüzü artırmamız gereğine daha bir vurgu yapıyorum. İslâm’dan ve tarihi tecrübemizden mülhem kendi sosyal bilimlerimizi oluşturmamız gereğini dile getiriyorum. Ülkemizde ve İslam -Türk dünyası arasında çok yönlü birliktelikler oluşturmanın lüzumunu hatırlatıyorum. Tarım ve hayvancılığımızı geliştirmenin olmazsa olmazlığını anlatmaya gayret ediyorum…
Ufku dar, görüşü kısır kardeşlerimiz ise şimdi daha önemli konular var diyorlar. O önemli konuların mesela Amerika ve İsrail’i yermek, yalnızca miting düzenleyip gıyabi cenaze kılmak ve acil yardım etmek olduğunu sanıyoruz. Bu kısır döngü böylece devam edip gidiyor.
Yapılana Benzeri İle Karşılık Vermek
Yapılana benzeri ile mukabele edecek gücümüz var mı? Yok. Olsa bile hukukta ‘mukabele bilmisil” denilen bu işlem dinimizde caiz midir? Değinmişken bu konuya da ışık tutmaya çalışalım:
Mütekâbiliyet (benzeri ile karşılık verme) aslında Kur’ân’ın doğruladığı hukûkî bir kuraldır. Meşrû savaş zâten bu ilkenin uygulamasıdır. Ancak mütekâbiliyet İslâmî değerleri çiğneme, haramları helâlleştirme yolu yapılamaz. Bir diğer anlatımla mütekâbiliyet ancak İslâmî esaslâra aykırı olmamak şartıyla yapılabilir.
Mütekâbiliyet Uygulaması İslâm’ın Meşrû Görmediği Alanlarda Uygulanamaz
İki misalle açıklayalım:
Mâide Sûresinin 2. Âyeti
Hüdeybiye’de Hz Peygamber ve Ashâbının Mekke müşrikleri tarafından Umre’den engellenmesi onlara pek ağır gelmişti. Dönüşlerinde Câhiliye geleneği çizgisinde Umre yapmak için Mekke’ye giden bir kafileye rasladılar. Ashâb-Kirâm, mükâbele bilmisil/benzeri ile karşılık verme çizgisinde biz de onları engelleyelim, dediler. Bu olay üzerine dîn hürriyetini kısıtlamada mütekâbiliyet yoluna gidilemeyeceğini beyân eden Mâide sûresinin 2. âyeti indirildi:
“…Mescid-i Haram’ı ziyaretle Umre yapmanızı engellemelerinden ötürü Mekke müşriklerine duyduğunuz derin kin ve öfke sizi (mütekâbiliyet yöntemiyle) saldırganlığa sevk etmesin… “
Hz. Ebû Bekirin Tepkisi
Bir Hıristiyan din adamının başını keserek hilâfet merkezi Medîne’ye gönderen yetkililere yerici ve derin öfke duyduğun¬da, bu davranışlarını, mütekâbiliyet uygulaması olarak meşrûlaş¬tırmaya çalışan yetkililere İslâm’ın çocuğu olan Halîfe Hz. Ebû Bekir şöylece kükrer:
– Ben Farslıları ve Bizanslıları mı kendime örnek alacağım.
Örneklerimizi şöylece de çoğaltabiliriz:
Düşmanın Müslüman esîrleri aç, susuz ve çıplak bırakması, işkence ile öldürmesi, organlarını parçalaması ve kadınlarımıza tecâvüz etmesi, bize onlara benzerleri ile karşılık verme hakkını vermez. Bunu söyleyebilen bir tek İslâm müctehidi de yoktur.
Suç Kişiseldir
Suç kişiseldir. Masum insanlara bedel ödetilemez. Suç gizli organize güçler tarafından düzenlenmiş olabilir. Ceza suçlulara ödetilir. Aslında Yeni Zelanda katliamı, kişisel görünümlü örgütsel katliamların ne ilkidir ne de sonuncusu olacaktır.
Çare
Çare İslami îman ve birliktelik içinde bizim ve Allah’ın düşmanlarını kokutup caydıracak çok yönlü kuvvet oluşturmaktır.
Bildiriler, toplantılar, gıyabî cenaze namazları ve geçici yardımlar mutlaka yapılmalıdır ama bütün bu atılımlar ana gayeye hizmet ettiği ölçüde gerekli ve önemlidir. Ana amaca destek vermeyecek bütün söylemler ve eylemler ise hakikatte acz ve zaaf itirafıdır. Sözü Rabbimize bırakalım:
“Saldırgan inkârcılara karşı gücünüz yettiği kadar (çok yönlü) kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Siz ancak bu hazırladıklarınızla Allah’ın düşmanlarını, sizin düşmanlarınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutabilirsiniz. Allah yolunda (mal, zaman, bilgi) her ne harcarsanız karşılığı size tam olarak ödenir. Asla haksızlığa uğratılmazsınız.” (Enfal 8/60)
ALİ RIZA DEMİRCAN
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi