Japonya’dan Hacca – 1
(Haber Al Jazeera’nın The road to Hajj in the Land of the Rising Sun belgeselini konu edinmektedir.)
Al Jazeera, Japonya’nın küçük Müslüman topluluğu için Hac’ı mümkün kılan adamla tanışıyor.
Doğan Güneş Ülkesinde Hac’a giden yol (The road to Hajj in the Land of the Rising Sun) belgeseli, az bilinen bir gerçek olan etnik olarak Japon Müslümanların olduğu ifadesiyle başlar.
Ağırlıklı olarak Budist olan ülkenin farklı köşelerinde -50 kadar cami ve yaklaşık 100 musolla veya toplu ibadethane odaları içinde göze çarpmayacak şekilde- her gün ezan okunuyor.
Yirmi altı yaşındaki Kubo-san, başkent Tokyo’nun yaklaşık iki saat dışında, Saitama’nın tarım bölgesindeki küçük bir musollada dua ediyor.
15 yıl önce Bangladeşli işçiler tarafından inşa edilen yerde Kubo, cemaatteki tek etnik Japon.
“Oldukça sıradan bir Japon ailesinde doğdum.” diyor. “Güçlü bir din anlayışımız yoktu.”
Kubo’nun yetiştirilme tarzı, hayata karşı tutumları ve felsefeleri eski Şinto dini tarafından şekillendirilen birçok Japon’unkini yansıtıyor.
Eski bir çok tanrılı inanç olan Şinto, doğaya tapınmayı içerir ve Japonya’ya özgüdür.
Kehanet ve şamanizm bilinmeyene dair fikir edinmek için kullanılırken, dinin yapısını oluşturan formel kutsal yazılar veya metinler ile rahiplik mirası yoktur.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, imparator ‘yaşayan tanrı’ statüsünü reddetmek zorunda kaldığında, Şinto dini büyük bir gerileme yaşadı.
Pek çok tarihçi Japon halkının bundan sonra inancını kaybettiğini iddia etse de son araştırmalar en az yüzde 85’inin hala hem Şintoizm’e hem de Budizm’e inandığını öne sürüyor.
“Özel Anlamı Var”
Kubo, “İslam’la ilgili ilk kez okul günlerimde bir şeyler öğrendim.” diyor.
“Japonya’daki okullar genellikle tarih öğretiyor. Bu tür tarih derslerinde İslam’la ilgili bilgi ediniyordum. Biraz bilmeme rağmen, ruhumu şiddetle sarstı.”
Hakkında daha fazla şey okudukça İslam’a olan ilgisi arttı, yalnız Japonya’daki gurbetçi Müslümanlarla tanışmaya başladığında din değiştirmeyi düşündü ve bunu gerçekleştirdi.
Şimdi, ilk kez Mekke’ye yıllık ziyaret olan hacca gitmeye hazırlanıyor.
“Biz Müslümanlar günde beş vakit Mekke’ye doğru namaz kılarız ve “Peygamber Muhammed’e selâm olsun” diye dua ederiz. O bu kasabada doğdu ve İslam’ı Mekke’de başlattı. Dolayısıyla Müslümanlar için Mekke’ye gitmenin özel bir anlamı vardır. Oraya gitme fırsatım olduğu için onur duyuyorum.”
“İlk Adım”
Fakat sadece beş yıl önce Kubo’nun hac yolculuğu mümkün olamazdı.
Reda Kenawy Mısırlı ama yirmili yaşlarındayken Japonya’ya taşındı. Bir seyahat acentesinde çalıştı ve Japon Müslümanlar için hac ziyaretleri organize etme konusunda uzmanlaşmış kendi acentesini kurmaya karar verdi.
Kenawy, “Hac gezisini planlamak istediğimde tüm personelim deli olduğumu söyledi.” diyor. “İş açısından bakıldığında, piyasada maliyetleri karşılayacak bir talep olması gerekir. Hacca gidecek bir Müslüman olmazsa bu iş olmayacaktı.” dedi.
“Ben de onlara birinin başlaması gerektiğini, birinin ilk adımı atması gerektiğini, ardından diğerlerinin devam edebileceğini söyledim.”
Fakat bu zorlu bir görevdi, özellikle Suudi Arabistanlı yetkililerle uğraşırken.
Kenawy, kendisine “Japon Müslümanları hiç duymadık ve Japonya’dan düzenlenen hac seyahatlerini hiç duymadık.” dediklerini söylüyor.
Ben de onlara Japonya’da Müslümanların olduğunu ve bir Japon olarak orada olduğumu söyledim. Japon uyruğunu almıştım, Japonya’yı temsil ediyordum ve Hac için Japon hacıları getirmek istiyordum.
“Yapamayacağımı, pasaportumun sahte olduğunu ve Mısırlı gibi göründüğümü söylediler.”
-Devam edecek
Çeviren: Zehra Kaya
Kaynak: https://www.aljazeera.com/news/2010/11/12/islam-in-the-land-of-the-rising-sun-road-to-hajj