Kadınlarda depresyon ve kardiyovasküler riskler arasındaki bağlantı, Tümen Tıp Üniversitesi’ndeki bilim adamları tarafından tanımlandı. Onlara göre, depresif bozukluklar sıklıkla kalp, kan damarları ve metabolik sistemin tehlikeli patolojisiyle bağlantılıdır. Sonuçlar Rus Kardiyoloji Dergisi’nde yayınlandı.
Depresif ve anksiyete bozuklukları, uzmanların da belirttiği gibi, yaşam kalitesini ciddi şekilde bozan ve somatik patolojilerle beraberinde gündelik işlere engel olacak durumların artmasına etki eden en yaygın zihinsel bozukluklardır. DSÖ uzmanlarına göre, dünya nüfusunun neredeyse %50’si hayatlarında en az bir kez nöropsikiyatrik bozuklukların belirtilerini gösterir.
Uzmanlardan oluşan bir ekip, kadınlarda bu psikolojik bozukluklar ile metabolik sendrom, yüksek kolesterol seviyeleri ve arteriyel hipertansiyon semptomlarının artışı gibi bedensel patolojiler arasında bir ilişki buldu.
Tümen Tıp Üniversitesi Kardiyoloji ve Kalp Cerrahisi Anabilim Dalı profesörü Alexey Efanov, “Metabolik sendrom, yağ ve karbonhidrat metabolizmasının bozulmasına, vücut ağırlığında keskin bir artış olmasına sebebiyet verir ve arteriyel hipertansiyonun kontrolünün bozulmasıyla akut belirtileri kontrol etmek fazlasıyla zorlaşır. Depresyonu olan hastaların yüksek tansiyona, yüksek lipit seviyelerine ve obeziteye sahip olma olasılığı daha yüksektir.” dedi.
Araştırmacıların açıkladığı gibi, tespit edilen bağlantı, hipertansiyonu olan hastaların muayene planına depresyon testleri dahil edilmesinin uygun olacağını göstermektedir.
Efanov, “Erkekler için bu korelasyon aslında tespit edilmedi, yani depresif bozukluklar ile metabolik bozukluklar arasındaki ilişkide, elbette klinik uygulamada dikkate alınması gereken net bir cinsiyet bileşeni görüyoruz” diye açıkladı.
Çalışmanın gösterdiği gibi hem görünür hem de gizli düzeyde psikolojik bozukluğu olan hastalarda hipertansiyon ve yüksek kolesterol seviyeleri gözlenmektedir. Bilim adamlarının bildirdiğine göre, depresif semptomları olmayan hipertansif hastaların, ilaçların yardımıyla tansiyonun normalleşmesiyle ilgili zorluk yaşama olasılığı çok daha düşük.
Bilim adamlarına göre, kadınların obeziteye ve klinik ve yüksek depresyon seviyelerine sahip olma olasılıkları istatistiksel olarak daha yüksek. Depresyon belirtisi olmayan kişiler istatistiksel olarak yüksek derecede daha gençti, ortalamanın üzerinde bir eğitim düzeyine sahip olma olasılığı daha yüksekti ve kırsal alanlarda yaşıyordu.
Uzmanlar, arteriyel hipertansiyonu olan hastalarda psikolojik bozukluklarla ilgili daha geniş bir çalışmanın, bunların zamanında tespiti ve düzeltilmesinin, kardiyovasküler hastalıklarda ilerleme ve ölüm riskini azaltacağına inanıyor.
Bilim adamları, çalışma sırasında Tümen bölgesinde yaşayan 25-64 yaş arası 1.658 kişiyi incelediklerini bildirdi. Epidemiyolojik araştırma yöntemleri, tonometri, Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeği (HADS) kullanılarak depresyonun değerlendirilmesi, laboratuvarda kan testleri kullanılması gerçekleştirildi.
Araştırma ekibinin bir sonraki görevi, çalışmayı genişletmek ve depresyonun kardiyovasküler sağlık üzerindeki etkisini daha geniş bir zaman perspektifinde değerlendirmektir.
Çeviri: Zehra Kaplan
Kaynak: https://ria.ru/20230316/nauka-1858107362.html