Ebu Gureyb Mahkumu Anlatıyor – 3
Ali, fotoğrafların işgalden sonra gerçekleşen kötü muamelenin yalnızca bir kısmını yansıttığını söylüyor.
“Ebu Gureyb hapishanesi, bu ihlallerle gözaltı merkezi olarak kullanılan diğer 75 bölgeden biriydi. Ne tür bir insan böyle şeyler yapabilir? İnsanları çıplak olmaya zorlamak, cinsel olarak aşağılamak, kırık tahta çubukları kanayana kadar hassas yerlerine sokmak, cinsel organlara elektrik vermek… Bir adam hatırlıyorum… İşkence görürken gözlerimizin önünde öldü. Onlar sadistti.”
Meşhur köpek fotoğraflarını sorduğumuzda Ali, boynundaki ısırık izini göstererek “Aşağılandım, tam burada bir köpek tarafından hırpalandım.” yanıtını veriyor. “Hücrede çıplaktım. Yatak olmadığını biliyorsun. Köpeği hücreye sokarak bize zarar vermek istediler.”
Ali, hayatını tacizin mimarlarından adalet aramaya adadığını söylüyor. Avukatı Andreas Schüller, Avrupa Anayasal ve İnsan Hakları Merkezi’nde (ECCHR) çalışıyor.
“Bu ABD’nin askeri işgali altındaki hapishanelerde çok net bir işkence vakası ama diğer yandan hapishane sisteminin kurulmasındaki emir komuta zincirini, Irak’taki mahkumlara ABD ordusunun kötü muamelesini de gösterebilirsiniz. Bunların tamamı Donald Rumsfeld’e kadar gidiyor.” diyor Schüller.
Ali’nin avukatları, davanın açıldığı 2015 yılından bu yana Alman makamlarının çok daha fazlasını yapması gerektiğini söylüyor. ECCHR, savcıdan kanıtları toplamasını ve hayatta kalanların ve uzmanların ifadelerini almasını istedi. Schüller, Alman federal savcılarının Ali’nin davasını daha önceki davalarda olduğu gibi takip etmediğini söylüyor.
“Bunu yapmamak, ABD’ye karşı bir müttefike karşı çıkmak için siyasi nedenler var. Irak’ın işgalinden 20 yıl sonra bile bu sürekli bir konudur. Bunu 2003’te ABD-İngiltere önderliğindeki Irak işgalinde gördünüz ve şimdi de Ukrayna’da Rusya ile görüyorsunuz. Bu cezalandırılmadığı sürece, onu farklı takımyıldızlarda tekrar görme riskimiz var.” diyor Schüller.
Ebu Gureyb’de Pençe Diye Çağrılıyordu
Ali’nin dairesine döndüğümde, “Sana neden Ebu Gureyb’de pençe dediler?” diye sordum.
“Bu beni duvara astıklarında oldu. Vücudumun ağırlığından dolayı kelepçe elimi deliyordu. Yara neredeyse çürümüştü.” diyor.
Asılma ve elektrik verilmesi işkencelerin en kötüsü müydü?
“Başka bir işkence yöntemi de müzikti. Fiziksel işkenceden daha kötüydü. Seni elleri bağlı bir şekilde yüzüstü yere yatmaya zorluyorlar ve başınızın her iki yanına yerleştirilmiş dayanılmaz derecede yüksek sesle çalan büyük hoparlörler getiriyorlar. Çaldıkları Babylon, Babylon adlı şarkıyı hatırlıyorum, hoparlörleri kapattıklarında bile kulaklarımda çınlıyordu.”
Bir Suçla İtham Edilmedi
Ali’nin işkenceli sorgulaması, bir kamyona bindirilip düzinelerce diğer mahkumla birlikte Ebu Gureyb’ten uzakta bir otoyolda serbest bırakılmasıyla sona erdi. Asla bir suçla itham edilmedi.
Ali adaleti beklerken dünyanın hikayesini unutmasını reddediyor. En kötü kabusunun, insanların hatırlamaması ve bunun başka bir savaşta tekrar başkalarının başına gelmesi olduğunu söylüyor.
Ali’nin hayattayken adaleti göreceğine dair avukatı pek umutlu olmasa da Ali devam etmekte kararlı.
“1000 yıl sonra bile torunlarımızın torunlarının haklarımızı alacaklarını düşünüyorum. Dünya değişiyor ve Vietnam’da ve diğer yerlerde işkence gören insanlar haklarını alıyorlar… Naziler veya Stalin, Hitler ve diğerleri tarafından işkence görenler bile artık haklarını alıyorlar.” diyor Ali.
-Son
Çeviren: Zehra Kaya
Kaynak: https://www.aljazeera.com/news/2023/3/20/reporters-notebook-taking-the-hood-off-20-years-later