islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4852
EURO
36,4080
ALTIN
2.960,47
BIST
9.359,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

KRAVAT TAPILAN MODERN BİR PUT MU?

KRAVAT TAPILAN MODERN BİR PUT MU?
15 Nisan 2023 10:30
A+
A-

Aşağıda okuyacağınız yazı “Güzel Kul Olma Mücadelem” isimli hatırat kitabımdan alınmıştır.

İran’da da kravat modası başladığı haberleri gündemimize düşünce yayınlama gereğini duydum. Konu bana göre önemini günümüzde koruyor.

Sakalı Bıraktım Ama Kravatı Bırakmak Kolay Olmadı

1973 yılı Haziranında İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nü bitirince sakalımı bıraktım, ama kravatı bırakmak öyle kolay olmadı.

Elimde en son 1986 tarihi sakallı ve kravatlı resimlerim var.

İslâm’a Göre Cinsel Hayat isimli kitabımın yayınlanmasından sonraydı. Ünlü iş adamı ve bir dönemin T0BB başkanı Ali Koçman ile Haftalık Posta Gazetesi için yaptığımız söyleşi sonrasında çektirdiğimiz ve yayınlanan profesyonel çekimli resimlerimde, sakalım kravatımla kaynaşmış görünüyor.

Bu kitabımın Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılanması sırasında çekilen ve basına yansıyan resimlerde de sakallı ve de kravatlıyım. Oysaki ben Süleymaniye Camiinde, 1981 sonunda bitirilen İmam-Hatiplik dönemimin son yıllarında kravatlı olarak Minber’e çıkmıyor, Mihrab’a geçmiyordum.

Bu nasıl oluyordu?

Kravatı İki Merhalede Bırakabilmişim

Olan şuydu. Ben kravatı iki merhalede bırakabilmiştim. Önce Minber’e çıkarken ve Mihrab’a geçerken kravat takmama kararı almış ve titizlikle uygulamıştım. 1986 sonrasında da tamamıyla terk etmiştim. Terk edişim sonrasında ise özel olarak diktirdiğim hakim yaka gömlekler giymeye başlamıştım.

Youtube de yayınlanmakta olan bine yakın programımda hakim yaka gömleklerim görülür. Halkımız da beni böyle görmeye alışmıştır.

Bu arada dile getirmeden edemeyeceğim. İmam-Hatipler, Vaizler ve Müftüler dahil Diyanet görevlilerimiz ve akademisyenlerimiz dahil İlahiyatçılarımız kültürel bağımsızlığımızı kazanmadığımız için aşağılık kompleksinden kurtulamamışızdır. Kravat kişilik nişanımızdır, modernlik alametimizdir.

Toplumumuzda tapınılan bir Put haline dönüştürülen kravat bizi de bağlıları arasına almıştır. Ben de bağlılarındandım. Renk renk ve desen desen bir çuval kravatım vardı. Kravatsız Minber’e çıkmak olası değildi. Birileri yadırgasa da çok şükür kurtulduk.

Okuyucumuz farkında mıdır bilmiyorum? Şu ana kadar kravata karşı oluşumum kültürel ve kısmen de olsa dinî sebepleri üzerinde bir beyanda bulunmadım. Bunun sebebi daha önce bu konuda yazdığım efradını cami ve ağyarını mani bir makalemle konuyu özetle sunmak istememdir. Şimdi

yazılış sebebiyle birlikte ilgili makalemizi birlikte okuyalım.

Putlaştırılan Kravat

[ Bizim İmam Hatipli Ahmet Hakan Hürriyet yazarıdır. CNN Türk’te de programı vardır. Kravat takıp takmama konusunda görüş almak istemiş olacak ki takipçilerinden öneri yağdı. Tak diyenler de var takma diyenler de.

Çoğunluk tak diyenlerde. Papyonu önerenler de var. Yalnızca Cuma günü takılmamasını isteyenler de var ki hikmetini anlayamadım. Her halde kutsallaştırdıkları Cuma günü ile kravatı örtüştürememiş olacaklar…

1970 yılı Ocak ayında 25 yaşında genç bir İmam Hatipli olarak Süleymaniye Camii’nde Cuma ve Bayram hatipliği görevine başladım. Yeterince bilinçli olmadığımdan olacak modern görüntülü olmak için kravatsız minbere çıkmazdım.

Günlerden bir gün İstanbul Müftü vekili Ali Fikri Yavuz Hoca ile karşılaştığımda kravatlıydım. Beni şöylece uyardı:

Redhouse sözlüğünün Fransızca ilk baskısında kravatla ilgili olarak şu  bilgiler verilmektedir: Kilise ruhbanları Haç takarlar, ruhban olmayıp laik  olan halk da dindarlık göstergesi olarak kravat bağlarlar. Bağlanış şekliyle  kravat Haç’ı temsil eder.”

Merhum Hocamızın verdiği bilgileri araştıramadıysam da kulağıma kar suyu kaçmıştı. Kravattan giderek soğudum. Kravatla minbere çıkmayı kültürel bir cinayet olarak görmeye başladım. Sonunda moda putunun bu vazgeçilemez aksesuarına boyun eğer olmaktan kurtuldum.

Kendi kedime sorar dururum: Öğrenciler, öğretmenler, akademisyenler kravatlı. Memurlar, polisler, subaylar kravatlı. Genel müdürler, bakanlar hattâ mütedeyyin Cumhurbaşkanlarımız da kravatlı. Yalnızca bizimkiler değil mûcidi olan batılılar kravatlı. Dünya da kravatlı oldu. Gel de buna mecazi anlamda da olsa- Put deme.

Katolik, Protestan, Ortadoks hiç bir Hıristiyan din adamı kravat takmaz. Musevi…ve Budist din adamlarında da kravat göremezsiniz. Bizim İmam-Hatiplerimizin, vaizlerimizin, müftülerimizin ve hatta Diyanet İşleri Başkanlarımızın -maşallah- birbirinden moda kravatları var. Minberde, kürsüde ve mihrapta kravatlıyız.

(Ha bu arada bize sorulan “Sakalsız olup kravatlı olan imamın imameti sahih midir?” şeklinde ki soruyu biz de Diyanetimize soralım.)

Diyanet Teşkilatının büyük çoğunluğu sakalsız ama -yalnızca resmi toplantılarda ve sadece cuma günlerinde bile olsa- yüzde yüze yakını kravatlı. Çoğunluğu “İslâm’ı bir hayat düzeni olarak algılayamayan” bir camiadan başka ne beklenebilir? Allah razı olsun Mehmet Görmez Hocamız sakal bıraktı da bir dönem sakal karşıtlığı da yapılan Diyanet’te olumlu bir adım atıldı.

Ahmet Hakan’a verilen cevaplarda da görüldüğü üzere kravatlı oluş dün olduğu gibi bu günde şıklık nişanı olarak kabul edilmekte.

“İslâma Göre Cinsel Hayat” isimli kitabımın yayınlandığı 1985 yılı sonrasında Posta gazetesi için ünlü iş adamı Ali Koçman’la bir söyleşi yapmıştım. Kravatı bırakmamıştım ama söyleşi için hakim yaka bir gömlekle gelmiştim. “Ben sizin kravatlı çok yakışıklı resimlerinizi gördüm, şık adammışsınız,”diyerek söze başladı. Kravatsız olarak da şık olunabileceğini söyledimse de söz geçiremedim.

Kravat, İslâm’ı içselleştiremeyen batıcılarımız tarafından getirilip takıldığı için ilk dönemlerde bize haram türden “Yabancılara Benzeme” işlemi olarak görüldü; takmaktan mutlaka kaçınılması gereken bir nesne gibi algılandı. Doğru da görüldü ve de algılandı.

Kılık Kıyafet devrimlerimizi gördüğü için bir İslâm aydını olarak içi sızlayan ünlü müfessirimiz Elmalılı Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili tefsirinin Yasîn sûresinin 8. ayetinde inatçı inkârcıların halini tasvir sadedinde onların boyunlarına geçirilecek Ağlâli/halkaları kravata benzeterek şöyle der:”

– İlk bakışta çağdaş medeniyetin boyun bağları/kravatlarını hatırlatır görünen bu Ağlâl…”

Kravat bizim şimdiki nesillerimiz için Yabancılara Benzeme yani günah konusu olmaktan çıktı gibi görünüyorsa da bizim gibi İslâm’ın gariplerinin içini kemirmeye devam ediyor.

Ben sakalsız ve bıyıksız olarak Minber’e çıkılması ve Mihrab’a geçilmesine karşıyım.

Doğru, bizim gibi garibler azaldı. Biz İslâm’ı bir hayat düzeni olarak görme konusunda da bir avuç garip kaldık, ama ne gam.

Peygamberimizin diliyle müjdelenen garipler değil mi?

Ali Rıza Demircan

Etiketler:    KRAVAT, PUT, YABANCILARA BENZEME, SAKAL

 

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar