“Yalnız insan merdivendir hiçbir yere ulaşmayan, yalnız insan deli rüzgâr ne zevk alır ne haz verir.”
Yalnızlık, bazen tercih edilen bazen mahkûm olunan bir durum olarak karşımıza çıkar. Kimi zaman yalnız kalmayı kendimiz seçerken kimi zaman istemeden yalnızlık içine düşebiliyoruz. Yalnızlık bize zaman zaman şifa olabilir, kendimize çekilip muhasebe yapmak için bir alan oluşturabilir. Yalnızlık, kum saatindeki kum gibi akıp giden yaşamda düşünmeye bile vaktimizin olmadığı ya da düşünmekten korktuğumuz için ertelediğimiz meseleleri zihnimize yatırmak için kendimize yapacağımız bir iyilik olabilir. Bunları yapmamız geleceğe dair bir
yatırım da olabilir.
Buraya kadar baktığımızda yalnızlık pek de fena değilmiş gibi duruyor. Halbuki bize şifa olabilecek bu duruma eğer hayatımızda fazla yer açarsak o zaman bize şifa değil bir elem olur. Eğer dozunu ihtiyacımız olacak şekilde ayarlamazsak yalnızlık, bizi niteleyen bir sıfat olur
hayatımızda. Kimliğimizden, kişiliğimizden bir parça oluverir. Yalnız insan oluruz. Yalnız insan olmayı ise hiçbir sağlıklı birey istemez. Tercih edilen yalnızlık bizi bir zaman sonra yalnız insan kılarsa o zaman hayatın rengi ve tadı çekilir insanın hayatından.
Biz, yalnız yaşamak ve yalnız ölmek fıtratı üzere dünyaya gelen varlıklar değiliz. Doğarız insan içine, büyürüz insan içinde, ölürüz gömerler insan içine.
Hayatınızda sahip olduğunuz bütün güzellikleri düşünün. Erdemleriniz, yıllarca emek verip aldığınız diplomalar, çok sevdiğiniz mesleğiniz, yazdığınız şiirler, kazandığınız para; hepsi insanlarla var olan ve anlamlı hale gelen arazlardır. İnsanın olmadığı yerde erdemlerinizin bir önemi yoktur, çok iyi bir avukat olabilirsiniz ama insan yoksa bir anlamı yoktur. Bu düzen insanlar için kuruludur, Ayşe, Fatma, Ahmet, Mehmet için değil. Bu sebeple sahip olduklarımızı anlamlı kılan başkalarıyla olan yaşamamız ve paylaşımımızdır.
Yalnız insan olmak ise bizden paylaşmayı alır. Duygu, emek, yemek, an vs. paylaşamazsınız. Duygusunu paylaşamayan insan ise yaşayamayan insandır. Nefes alan ama yeterince hissedemeyen insandır. Yalnızlığın ruhumuza işlemesi hayattaki keyfi ve şevki de böylece alıp götürür bizden. Tek bir göz, tek bir pencere ve tek bir renk ile dünya sürgünü yaşarız. İyice hissetmek için var olduğumuz dünyada yaşamı hissedemeyiz, terk edilmişliği ve tek başınalığı hissederiz.
Tek başınalık acıdır, kabul edelim. Uzanan bir elin olmaması, güvenip yaslanacağımız bir omzun olmaması, gözlerimizin içine bakarak bize umut veren birinin olmaması, terk edilmişlik ve kimsesizlik duygusu yaralayıcıdır. Kalabalıklar içinde kimsesiz ve anlaşılmaz hissetmek
tatsızdır.
Uyuşmaktır yalnızlık, hissizleşmektir biraz da. Yavaş yavaş hayattan kopmaktır. Yoklukla baş etmeye çalışmanın eritip bizden götürdükleriyle adına yaşamak denmeyecek bir küçük delikte nefes alıp vermek…
Yalnız insan olmayı hak etmeyecek kadar çok değerlisiniz, bağ kurun ve sevgiyle kalın.
Anahtar Kelimeler
Yalnız İnsan, Yalnızlık, Tek Başınalık