islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4787
EURO
36,2260
ALTIN
2.957,05
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

28 Şubat Sürecinde Akademik Camiada Said Nursi’nin Sözlerine Yer Vermek Sakıncalıydı

28 Şubat Sürecinde Akademik Camiada Said Nursi’nin Sözlerine Yer Vermek Sakıncalıydı
A+
A-

İstanbul Müftüsü: Bediüzzaman, Büyük Bir Dava Adamıdır

İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî, vefatının 59. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programla anıldı. İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz’ın da katıldığı programda “Deizm, Teizm, Ateizm Üçgeninde Varoluş” konulu bir panel düzenlendi. Gençlerin inanç problemlerinden bahseden Yılmaz, Bediüzzaman Said Nursî’nin dinsiz fikirleri nasıl imana getirdiğini şu şekilde anlattı: “İnsanlığın ulaştığı varoluş felsefesindeki pozitivizmin egemen olduğu, ateist düşüncelerin yaygınlaştığı bir çağda insanlığın Allahsız kâinat, ruhsuz insan ve cevhersiz eşya dediği bir dönemde bizim ülkemizin insanlarına varoluşun hikmetlerini Kuranî hakikatlerden anlatarak, nesilleri korumada, onları inançla, imanla, hak ve hakikatle buluşturmada çok önemli hizmetler ifa etmiş bir mütefekkir ve büyük bir dava adamıdır.”

28 Şubat Sürecinde Akademik Camiada Said Nursi’nin Sözlerine Yer Vermek Sakıncalıydı

İlmî merakım gereği gençlik yıllarımda Nurculuk üzerine temin ettiğim kitaplar sayesinde Bediüzzaman Said Nursi hakkında malumat sahibi olmuştum. Hayatını anlatan Tarihçe-i Hayat kitabını o yıllarda okuduğumu hatırlıyorum. Almanya’dan Türkiye’ye temelli döndüğümde İstanbul yıllarımda (1993-1997) Yeni Asya Gazetesine bir kampanya vesilesi ile abone olmuş ve bu sayede Risale-i Nur Külliyatına sahip olmuştum. Bediüzzaman Said Nursi’nin özellikle tek parti döneminde şiddete başvurmadan bir nevi zulme karşı sivil itaatsizlik içinde kaleme almış olduğu eserlerini ve özellikle alanımla ilgili iktisat, ihtiyarlar, hastalar ve gençlik risalelerini önemsemiştim.

Etkilendiğim Bir Rüya

Doktora eğitimim döneminde ilk kez Bediüzzaman Said Nursi’yi rüyamda görmüştüm. Rüyamda kendimi sisli bir ortamda buldum. Sis perdelerini aralarken önüme kahverengi büyük bir at karşıma çıktı. Bu zatın aynen resimlerde gördüğüm gibi başında kalpağı olan Said Nursi’nin olduğunu hemen anladım. Atın üzerindeyken bana heybetli bir şekilde baktı ve uzun koluyla bana kırmızı ciltli bir kitap uzattı. Kitabın üzerinde büyük Latin harfleriyle yazılmış İKTİSAT kelimesi vardı. Manidar olarak değerlendirdiğim bu rüyadan sonra Said Nursi’yi kalben daha çok sevmeye başladım.

Said Nursi’nin Vecizelerini Özel Web Sitemde Yer Vermemden Dolayı Bana Soruşturma Açıldı

Sakarya Üniversitesinde öğretim üyesi olduktan sonra sosyal bilimler üzerine bir web sitesi açmıştım. Öğrencilerimin kolayca benim çalışmalarımı takip edebilmeleri için, bütün ders notlarımı ve makalelerimi bu siteye ekliyordum. Sitemi zamanla daha da geliştirdim. Doğu, Batı, Hıristiyan veya Müslüman farkı gözetmeksizin 163 düşünürün vecizelerine yer verdim. Said Nursi’nin de bazı sözlerini siteme eklemiştim. Bunlardan bazılarına örnek verebilirim:

–          İdarede kuvvet, kanunda olmalı. Ve ilimde de kuvvet hakta olmalı. Yoksa istibdat hükümferma olur.

–          Tasadduk malda olduğu gibi, ilimde, fikirde, fiilde de olur.

–          Vicdan, kalp penceresinden bakar. Akıl, gözünü kapatsa da vicdanın gözü daima açıktır.

Fakültemize 28 Şubat dönemine sadık kalacağı bilinen bir dekan getirildi. “Mürtecileri” teşhis etme konusunda görevli olan dekanımız, nasıl oldu ise sitemde Said Nursi’nin sözlerinin yer aldığını bir yerlerden duymuş. Konuyu derhal rektörlük makamına iletmiş. 31 Temmuz 2003 tarihinde dönemin rektöründen sarı bir zarf aldım. Yazıda şunlar yazıyordu:

“Rektörlük makamının 22.07.2003 tarih ve …. sayılı yazılarıyla fakültemizin web sayfasında kişisel olarak hazırladığınız bölümlerde, akademik anlayışa uymayacak şekilde, alanınızla ilgili olmayan hususlarda öğrencilerin çok yanlı düşünmelerini engelleyecek tarz bilgiler aktardığınız, bir cemaat liderinin (Said Nursi) sözlerini öğrencilere örnek göstermek suretiyle yanlış izlenimlere sebep olduğunuz iddiasıyla, hakkınızda açılan soruşturmada…”

Mecburen her bir iddiaya yazılı olarak kısaca şu şekilde cevap verdim:

1.)       Üniversitem ile ilgili olmayan sadece özel web sitemde Said Nursi’ye ait sözler bulunmaktadır.

2.)       Sitenin içeriği, akademik özgürlük anlayışı ve güvencesi ile toplumun millî ve manevî değerlerine ters düşmeyecek şekilde hazırlanmıştır. Bir bilim adamı olarak araştırma yapma, kitap veya web sitesi aracılığı ile açıklama hak ve özgürlüğüne sahibim. Cezalandırma maksadıyla açılan böyle bir soruşturma, içerik açısından meşru değildir.

3.)       Web sitemde bilim dünyasında tanınan değişik inanç ve kültürlere mensup, Batı ve Doğu dünyasına ait 163 düşünürün 272 vecizesi bulunmaktadır. Said Nursi’nin vecizelerinin bölüm içindeki oranı % 8,5’dir. Ben bilim adamı olarak insanların sarf ettikleri bu anlamlı sözleri beğendim.

Dekan ve Rektör, her nedense çok art niyetli bir şekilde sadece Said Nursi ismi üzerinden hareket ederek, beni zorla belli bir grubun üyesi olarak göstermek, bu şekilde beni damgalamak ve bana ceza vermek istiyorlardı. Ancak soruşturmacı olarak tayin edilen bir hukukçu meslektaşım, savunmamı ciddiye aldı ve akademik özgürlük bağlamında meseleyi değerlendirip dosyanın kapatılması yönünde bir rapor hazırladı. Böylece konunun kapandığını düşünmüştüm.

Aynı Konuda İkinci Kez Soruşturmaya Maruz Kaldım

Rektör bey, bir hukukçunun hazırlamış olduğu bu rapordan hiç memnun olmamış olacak ki, bunu hiç hükmünde sayarak, bu sefer kendisi soruşturmacı olarak 18.11.2003’de direkt olarak bana bir yazı gönderdi. Bu yazıda rektör bey, bir cemaat liderinin sözlerine yer vermekle kamuoyunda yanlış izlenimler oluşturduğumu ve taşıdığım akademisyenlik sıfatının gerektirdiği vakara yakışmayan tutum ve davranışta bulunduğumu iddia ederek, benden ikinci defa bir savunma istiyordu.

Demek ki “İrtica ile Mücadele” bağlamında ben akademik şeref ve itibarını koruyamamış bir bilim insanıydım. Çok ağrımı gitmişti bu iddia. Evet, Said Nursi, o dönemde akademik camiada en azından tartışmalı bir şahsiyetti. Onun için üniversitemden bir disiplin cezası aldım. Ne var ki en sonunda mahkemece aklandım.

Netice-i Kelâm

İlginçtir, 15 Temmuz sonrası bu sefer yine benzer gerekçelerle üniversitemden atıldığımı öğrenince acaba derin devlet, Said Nursi’yi halen sakıncalı bir mürteci gözüyle mi bakıyor sorusunu zihnimden bir türlü atamıyorum.

Sizce İstanbul müftüsünün dediği gibi Said Nursi, muteber bir mütefekkir ve dava adamı mıdır yoksa kendisinin ötesinde onun eserlerinden yararlanan akademisyenler dahî üniversitelerinden atılacak kadar sakıncalı insanlar mıdır?

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.