Ömrü boyunca bir defa secdeye varmamış ve kayınbiraderinin cenazesi için gittiği caminin avlusunda çınar gibi dikilmiş ama gazetecilik merakıyla olsun cami içine girememiş bir adam…
Bu adamın, Ülkemizin iktidarlarına bile yön vermeye kalkmış tirajı en büyük gazetesinde uzun yıllar genel yayın yönetmenliği yapabilmesi, ülkemize özgü düzeysizliklerden biri olsa gerek.
Türkiye’de ilk mini giyenlerden biri olan eşi Tansu ile övünen bu adamın meğer kayınpederi de CHP’den beş dönem millet vekilliği ve bir ara bakanlık yapmış Hüdai Oral da iftihar ettikleri ünlü ademoğullarından biriymiş.
“Cuma günü öğle namazına gidilmesi” gibi ancak özel bir eğitimle kazanılabilir bir cehalet abidesi olan bu adamın İslam konusunda hezeyan boyutlu saçmalıklarına değinen birkaç yazı kaleme almıştım.
Onun son günlerde kaleme aldığı ve benim de Oda Tv’de okuduğum ve yorumlama gereğini duyduğum bir yazısından bazı bölümlerine takıldım. Okuyalım:
“Özkök camiye gitti yazdı… Yedi CHP’li cemaat”
https://www.odatv4.com/guncel/-ozkok-camiye-gitti-yazdi-yedi-chp-li-cemaat–7590437
“Çok sevdiğim kayınbiraderim Teoman Oral’ı geçen hafta Perşembe akşamı kaybettik.
Cenazesi Cuma günü, Ege’nin en büyük camisi Müftü Ahmet Hulusi Efendi Camii’nde kılınan ikindi namazından sonra kaldırıldı.
Pamukkale Üniversitesi içinde yapılan camiyi ilk defa görüyorum. Şu an Denizli’nin protokol camii haline gelmiş.
4500 KİŞİLİK CAMİNİN İKİNDİ CEMAATİ 6-7 KİŞİ
Camii 6 bin metrekare kapalı alan üzerine kurulu. 4500 kişi namaz kılabiliyormuş.
Dikkatimi çeken bir başka şey ise ezan okunmaya başladığında caminin kapısının hala kapalı olmasıydı. İçeri girip çıkan kimse yoktu.
Cuma günü ikindi namazında 4500 kişilik bir caminin bu kadar boş olması çok dikkat çekiciydi.
Tansu’nun dedesi ve babası tek parti döneminden beri Denizli’nin en tanınmış CHP’li ailelerinden biridir.
Dolayısıyla cenazeyle gelenlerin çoğu CHP’ye oy veren insanlardan oluşuyordu.
Ezan okunduktan sonra cenazeye gelenlerden 6-7 kişi camiye girip ikindi namazı kıldı.
Namaz bittikten sonra camiden çıkanları saydım.
Giren 6-7 kişiden başka çıkan kimse yoktu.
Yani 4500 kişilik camiinin Cuma ikindisi cemaati 6-7 CHP’liden ibaretti ve onlar da cenaze için gelenlerdi.”
YORUMLARIMIZ
Cami Üniversite içinde yapılmış. Çevresinde oturum olmadığı için Denizli halkıyla iç içe değil, üstelik söylenildiği gibi protokol camii.
Kayınbiraderinin cenazesinde bile camiye girmeyen Ertuğrul Özkök gibi 76’lik olup bir ayağı kabir çukurunda olan ve ölümlerinde camiye getirilmemesi gereken adamların cenazesine camiye girecek adam gelir mi?
Türkiye’nin namaza en uzak olan siyasi kesim ailelerinden birinin mensubu için gelen cenaze cemaatinden camiye 6-7 kişinin girmesi bile fazlaca.
Özkök’ün yazısına devam edelim:
ÖTEKİ NAMAZ VAKİTLERİNDE KAÇ KİŞİLİK CEMAAT OLUYOR
“Biraz araştırdım. Öteki günlerde ve namazlarda cemaat kaç kişi diye…
Sadece Cuma öğle namazlarında (!)gelen oluyormuş. O da caminin yarısını bile doldurmayan bir cemaatmiş. İstanbul’da inşa edilen Çamlıca Camii ile ilgili aldığım bilgiler de pek farklı değil.”
Kış mevsiminde Cuma günü bazı köy camileri müstesna, öğle namazına değil ama Cuma namazına gelenlerin sayısı az değildir. Mesela şu günlerde sabah namazı cemaatine katılanlar olarak on kişiyi aşamadığımız Emirgan camii, Cuma namazlarında dolar. Üstelik azımsanamayacak kadın cemaatimiz de var.
Devam edelim
SİYASETTE CAMİİ CEMAATİ EFSANESİNİN SONU MU GELDİ
“Türkiye’de bir şehir efsanesi vardır.
Siyasette en belirleyici unsur Cami cemaatidir denir.
Ben de yıllardır sosyolog olarak hep şunu söylüyorum:
Türkiye’de Cami cemaati diye sosyolojik bir çevre yoktur.
Anadolu halkı, Cuma, Bayram Namazı ve Ramazan Müslümanıdır.
Ne yazık ki siyasiler bu gerçeği görmeden hep dini unsurları siyasete alet etmek için ellerinden geleni yaptılar.”
BİLMEDEN AHKÂM KESMEK
Camiye hiç mi hiç gelmediği halde cami, cami cemaati ve siyaseti hakkında ahkâm kesmek. Ertuğrul Özkök gibi sosyolokluğu kendinden menkul olanların işi olsa gerek.
Ama durun, kim yapmış olursa olsun “Anadolu halkı, Cuma, Bayram Namazı ve Ramazan Müslümanıdır” şeklindeki bir tespit gerçeğe yakın gibidir. Ama bunun anlamı etkinliği yok demek değildir.
Her Cuma günü milyonlarca insanın ibadet maksadıyla bir araya geldiğini düşünün.
Anayasal laik bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı, bütün camilerde okunmak üzere hazırladığı toplumsal hayatımızla bağlantısız ölü hutbelerle Jakoben laiklik adına engel oluşturmasaydı, Ülkemizi, Batı emperyalizmi lehine sömürgeleştiren laik eğitim sistemi ve faizci ekonomik düzene nasıl baş kaldırıldığını görürdük.
Ülkemiz camilerinde deist eğitim, faiz, zina ve eşcinsellik gibi konularda hutbe okutul(a)madığını biliyor muyuz?
Siz Jakoben laik düzenin 150 Bin Diyanet personeline maaş verilmesine niçin onay verdiğini düşündünüz mü? Siz bunu sisteme değil de siyasi iktidarlara mı bağlıyorsunuz?
İÇTEN YIKILMA DA VAR
Anadolu tarihi boyunca birçok İslam alimi İslam’ın ruhunu ve ilkelerini çiğneyerek fitne olacakları gerekçesiyle kadınları cemaat namazından uzak tuttular.
Kadınlar Cuma, Bayram ve Cenaze cemaatine katılamadıkları gibi babalarının, kocalarının ve çocuklarının cenaze namazına bile iştirak edemediler. Onlar camilerden koparılınca gençlerimiz namaz ve cemaat namazı eğitiminden büyük ölçüde yoksun kaldı. Bu durum hâlâ devam ediyor.
Ateizme ve deizme eğilimli eğitim sistemimiz, liseli genç yavrularımıza günümüzde bile Cuma namazı kılma hakkını vermiyor. Özkök’ün eşi gibi mini eteklii modernistler olarak yetişmeleri istenen genç kızlarımızın, isteseler bile Camilerimizde yer bulma imkanları yok.
TESPİT EKSKTİR
Özkök’ün “Ne yazık ki siyasiler ….hep dini unsurları siyasete alet etmek için ellerinden geleni yaptılar” şeklindeki tespit eksiktir.
Cumhuriyetin ilk yılları ve sonrasında Dinsizlik şeklinde anlaşılan ve uygulanan laiklik ve onun bağlıları en ufak İslamî tezahürleri bile Şeriat geliyor çığlıklarıyla karşıladılar ve halkımız da kendi inançlarına saygılı insanları aradı ve bağrına bastı.
Kaldı ki dini yaşamı ve kavramları kullanan siyasilerin bir kısmı zaten namaz kılmak, içki içmemek ve eşleri örtülü olmak gibi toplumsal tezahürlerin içindelerdi.
Bunlar bile çok görüldü. Örneğin Recep Tayyip Erdoğan ve ailesinin yaşamının namazlı ve tesettürlü olması siyaset mi?
Erdoğan gelinceye kadar namazlı, içki karşıtı ve tesettürlü insanlardan ne hakim, ne vali, ne rektör ve nede de bakan tayin edildi. Üstelik böylesi tipler Kamâlizme tapar generaller tarafından ordumuzdan da ihraç edildiler.
Erdoğan değişmedi. Kamâlist laikler, jakoben laiklik uygulamalarıyla halkımızla aralarındaki bariyerlerin kaldıramayacaklarını anladılar.
Erdoğan’ın bu ülkeye yaptığı en büyük hizmet toplumu İslam’a evriltmesi değil, baskıcı-ötekileştirici ve dışlayıcı laikliği demokratikleştirmesidir. Maal esef laiklik Erdoğan döneminde kökleşti.
Ama buraya kadar.
BUNDAN BÖYLE EĞİTİMİ, EKONOMİYİ, HUKUKU VE SANATI İSLAMİLEŞTİREREK BİZİ KÜLTÜREL VE İKTİSADİ EMPERYALİZMDEN KURTARAMAYACAK SİYASİ KADROLAR ARTIK NAMAZ DA KILSALAR VE ÖRTÜYE DE BÜRÜNSELER SİYASET ARENAMIZDA YER ALAMAYACAKLAR.
CHP partisi “Din kişi ile Allah arasında bir yüce ilişkidir” şeklindeki İslam’ı tanımaz ilkel ve çocuksu kabullerinden kurtulabilse Ülkemiz daha çabuk toparlanacaktır.
İslam İnsanlık çizgisidir. İnanın biz bu günün sosyal demokratlarından İmam-hatipliler kadar bir hayli ümitliyiz.
Hulasa, Özkök göremiyorsa da cami etkinliğini sürdürüyor, daha da sürdürecektir. Bu satırların yazarı bile bu etkinin ürünüdür.
Ali Rıza Demircan
Etiketler: ERUĞRUL ÖZKÖK, CAMİ, SİYASET, ETKİNLİK, CHP, DİYANET