Ev hanımlığı bence erdemli bir meslek. Bir evi, aileyi çekip
çevirip düzene katmak bizim kültürümüzde çok önemli. Anaç bir toplumuz
vesselâm. .. Her ne kadar ataerkil olduğumuz söylense de son söz
hanımlarındır genellikle… Biliyoruz ki çalışan hanımlarımızın pek çoğu da bu
vasfı korumakta ve taşımakta. Zor da olsa başarmaları takdir edilebilir
ancak….
Bu ikinci alana çok fazla dalmayacağım şimdilik. Zira,
Ben kendi hududumda bir yol alayım…
İç Ses
Yağmur yağıncaya, çocuklar gelinceye kadar da olsa, bir ev
hanımı sanat eserini izlemeye doyamaz. Temiz camlar ve aynalar, deterjan
kokuları eşliğinde alır götürür insanı bilmediği bir aleme…
Ne diyoruz , “Temizlik imandandır” !
Düşünüyorum da, bizden daha uzun ömürlü olabilen eşyaların temizliği için
ömrümüzden ömür gidiyor ! Ve bu bizi çok mutlu ediyor huzur veriyor. Çok
güzel. Onbeş yirmi yıl kadar evvel bunlar, farkında olmasam da yaşama gayemin
ilklerinde yer alıyordu. Sonra şunu sordum kendime ” zihin ve gönül
dünyamızı pırıl pırıl yapmakta aynı hassasiyeti gösteriyor musun ey evinin
sultanı ! ” Silkeleniyorum.
Peki ya “Allah izin verirse senden sonraya kalacak çocuklarının zihin
ve gönül dünyalarının sorumluluğundan nasıl, ne vakte kadar muaf olabilirsin
?…”
Taşlanmış ve kovulmuş şeytandan, Allah’a sığınmak anlam
kazanıyor olmalıydı !
Bu gidiş nereye ? diyordu iç ses !
Evet fısıltılara karşı böyle bir iç ses ihsan edip kulunu savunmasız bırakmayan
Allah’a Hamdolsun.
Bunun ” Fıtrat ” olduğunu sonra öğrendim.
” Sen yüzünü dosdoğru bu dine, Allah’ın insanları
yarattığı fıtrata çevir. Allah’ın yarattığının yerini tutacak bir şey yoktur.
İşte sağlam din budur. Ama insanların çoğu bunu bilmezler.
Yalnız O’na yönelerek O’na karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun; ibadet ve
duanızın istikametini doğrultun ve asla O’ndan başkasına ilâhlık atfedenlerden
olmayın ! ” (Rum 30-31)
Fıtrat, tabiat, Kur’an âyetleri bütünleştiğinde “oku ” emrine muhatab
olmanın mutluluğunu yaşamaya başladım.
O’nun adıyla okuyup
bakmayı öğrenmesek, değer kazanmanın, değer vermenin ne olduğunu nasıl
bilecektik ? Bir embriyo iken sonra kalemle yazmayı öğreten Rabbi nereden
bilebilirdik !?
Muhtaç olmadığımızı sandığımızda taşkınlık yapabileceğimizin farkına ne
vakit varırdık ?
İşte böyle duygularla hemen her gün evlatlarla vahiy yolculuğuna başlamak
istedim.
“Çocuk daha ne anlar” dediğimiz minik yüreklerin
çarpıcı sözleri, fıtratlarının sesiydi. Ve onların masum, bir o kadar da
tatlı ve zengin hayal güçlerinden istifade etmek bir anne için en güzel
tecrübe değil mi ?
Fatiha ile açılışımızı yapalım dedik.
Fıtrat hazırolda. Yüreğimiz aklımız vahye açılsın diye beş yaş minik
kızımızla Bismillah dedik.
Merhametli Allah’ ı,
Âlemlerin Rabbini, hamd etmeyi ,
hesap gününün Sahibini,
Sadece O’na kulluğu ,
Biz kavramını,
Nimet verilen iyileri , doğru yolu,
doğru yoldan sapıtanları,
Allah’ı kızdıran davranışları yapanların yolunda olmamak için, duamızı
duydu.
O dönem bazı şeyleri idrak edemese de hemen her gün bu sözleri tekrar ettik.
Bir gün bir yerden dönüşte yeşillik sebze almak için pazara uğramamız
gerekti. “Şuraya sapalım da biraz marul maydanoz alalım” diye sesli
düşündüm. Yolu atlamak için adım attım elimden asıldı, beni geriye çekti :
“Hayır anne lütfen sapmayalım. Allah’ın dediği yoldan gidelim ” demez
mi!
Güldüğümü göstermeden “Sapma ” yı sohbet ederek
pazarımıza gittik… Zaman içinde duyduğu bu sözleri benden daha erken
özümseyeceğini bilerek huzur ve neşeyle evimize döndük…
Alemlerin Rabbine Hamdolsun !
Hülya YILMAZ
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi