Türkiye, ağır bir siyasi kavgadan çıkarak “Türkiye Yüzyılı” idealine doğru yürümeye başlayacak.
Umutvar mıyım? Keşke olabilsem! Son yarım asır boyunca, Türkiye’de yönetimi ellerinde tutan devlet erki, ülkeyi büyütme derdinden başka bir şeye odaklanmadı. Bunlar elbette olmalıydı: Yollarımız güzel, köprülerimiz harika, hastanelerimiz muhteşem, tünellerimiz hayran duyacağımız kadar albenili!
Türkiye maddi yönden kabuk değiştirdi ve çağ atladı. Daha açığı; Türkiye maddi unsurlarıyla yeni devlet kimliğine kavuştu. Ancak bu; ayakta duramayacak kadar tutunacak dala muhtaç, içten hastalıklı bir insana çok lüks elbise giydirmek gibi bir şey oldu.
Niye içten hastalıklı diyoruz?
Çağdaşlık hastalığına yakalanmış bir nesil, hükümranlık mücadelesi veriyor ve ülkenin değerlerini yok edecek acımasız bir propaganda ile saldırı halinde bulunuyor. Müslüman bir ülkede, LGBT gibi bir sapkınlığın pozunu veren, hatta bu yönde hak iddiasına kalkarak gösteriler yapan kitleleri neyle izah edeceksiniz? ‘Cinsel özgürlük’ gibi bir ilkel gerekçeyi öne sürenler, bunlara destek verenler bu coğrafyanın insanları değil mi? Kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi giyinmeyen, kendisi gibi yaşamayan insanları aşağılayan bir güruh türettik. Üstelik bunlar siyasi dayatmalarla da boy göstermeye başladı.
Türkiye’yi var eden değerlerini ihmal ederek kalkınmaya odaklanın bir devlet stratejisi kendi enkazının altında kalır. Böyle bir toplumda insanlar kimliksiz, dolayısıyla kişiliksiz hale getirilirler ve her türlü dış baskıya özentiyle bağlanarak savrulup giderler. Servetin getirdiği refah ruhumuzu boşaltacaksa, buna ‘hayır’ diyelim.
Yeni yılda yeni bir insan portresi için, devletin özendirici tedbirleri süratle alması gerektiğine inanıyoruz. Öncelikle, gelişen bir ülke için ilk şart kültür, sanat ve edebiyat devlet ve millet düşmanlarının tekelinden kurtarılmalıdır. Okumayan, dolayısıyla her türlü özentiye açık sürüye dönüşme tehdidi altındayız. Aşırı derecede dünyevileşen, dolayısıyla maddi unsurlara tapan toplumların akıbetini geçmişteki örnekleriyle biliyoruz.
Modernlik çıplaklık değildir! Bu duyarlılık, bir milletin var olma ilkesi olarak yeni nesillere anlatılmalıdır. Yeni nesli hedonizm denilen haz ahlâkının tuzağına çekmek isteyen gizli ellerin kırılması gerekir. Devlet, bunlara tedbir alabilirse varlığını geleceğe taşıyabilir. Yeni yüzyıl, kimliğimizi kaybettiğimiz yüzyıl olmamalıdır!
Muhsin İlyas Subaşı