ARTIK AK PARTİ SİLKİNMELİDİR (1) 

Bir toplantıda önemle üzerinde durulan bir konu hakkında şikâyet varı konuşmalar yapıldı. Eleştirel konuşmalar tepki şeklinde gelişmeye dönüştü.
Hizmet ehli kardeşlerimizden biri meseleden müşteki olduğunu dile getirdi. Tepkilerin konusu, Özlem Zengin adında bir hanımefendi idi. Kim bu Özlem Zengin hanımefendi diye sordum. Katılımcılardan bir beyefendi; “hocam her halde siz sosyal medyayı takip etmiyorsunuz” dedi. Ben de bu konuyu araştıracağım diye cevap verdim. Haberlere bakılırsa bu hanımefendinin bir hayli falsosu ve sabıkası görülmektedir. Her eylem ve konuşmasını CHP alkışlıyormuş!? LGBT gibi bir gayri meşru fuhuş teşkilatını savunduğu kayıtlarda görülüyor ve dillerde konuşuluyormuş.
Buna rağmen partide ileri düzeyde rağbet görüyor. Herkesin şahid olduğu gibi “İstanbul sözleşmesini” bizzat Başkan Erdoğan kaldırdı. Bu gerçek karşısında âdeta açıkça sırıtan bir tezat vardır. Başkan Erdoğan, adı geçen sözleşmeyi kaldıracak, bu hanımefendi “İstanbul sözleşmesini” savunacak. Burada elbette açıkça sırıtan bir tezat vardır. Normal değildir. Böyle bir gelişme Ak Partiye yutulmaz bir lokmadır.

Onun için Ak Parti bu tür arızalardan silkinmelidir. Aksi takdirde en azından yönetim ile Ak Partiye yürekten katılarak destek veren irade arasında kırgınlık fitnesine sebep oluyor. Aslında bu tür kırgınlıklar Ak Partiyi, ittifaklara mecbur etmiştir. Ak Partinin kuruluşunda hasbî ve gönüllüler, böyle bir destek arama ihtiyacı hissetmeden tek başına iktidar yolunu açmıştı. Onların yerini alan bazı kadrolar, çıkar sağlama derdine düştüler. Çıkarlarını ve siyasî ikballerini garanti etmeye ağırlık veren kesimler, gönüllü kesimi ötekileştirdiler. Ondan sonrada kırgınlıklar baş gösterdi.
Onlar aynı zamanda on beş Temmuz ruhunun şahlanan fedaileri idi. İşte bu ruhu kaybetmeden Ak Parti, Ak Parti olarak kurumsallaşmalı ve hasbîleşmelidir. Yoksa hem bu iradeyi şahlandıran ruha, hem de bu ruhun Liderine haksızlık olur.
Bütün bunlar için de bu ruha zarar verecek virüslere yer vermemelidir. Ak Parti, Aklığı ile yola devam etmelidir. Bununla dolayısı ile aile kurumunu temelden çökertecek yayınlar yeniden gözden geçirilmelidir. Özellikle bazı televizyon programı serseri mayınlar durumundadır. Aşırı oranda tehlike saçmaktadırlar.

Bu programlar ile aile mahremiyetinin derinliklerine giriyorlar ve her türlü kirli çamaşırı açıkça teşhir ediyorlar. Aile bireylerini ve aileleri saldırgan sırtlanlar gibi kızıştırıyorlar, âdeta “it dalaşı” gibi boğuşturuyorlar. Gladyatör savaşı yaptırıyorlar.
Onların insafsızca boğuşmaları sayesinde reyting artıyorlar. Bununla da bol para kazanıyorlar. Amma aileyi aile yapan değerleri heder ediyorlar. Hiç de aldırış etmiyorlar. Artık dava bilinci sönmüş ve hangi değerlerle ilgilenilmesi gerektiğini unutmuş seyirci kitlesini asimile etmeye devam ediyorlar. Haçlı döküntülerine göz kırparak, “bakın sizin yapamadıklarınızı biz nasıl başarıyoruz” sinyali veriyorlar.
“Bireyi yaşatmayı, devleti yaşatmaya eş değer kabul” eden bir sistem, aileyi ihmal ettiği zaman çöker. Bugün uyguladıkları yöntem de budur. Ailenin enkazı altında ağır kokular üreten zihniyete karşı tedbir alınmalıdır. Mesela: Aile Bakanlığı yerine, asırlarca bu görevi kıvamında yürüten İslam ulemasına tevdi edilmelidir. Çünkü bu görev aslında onlarındır. Bu yapılmadığı takdirde çöküş kaçınılmazdır. Ve de hızlı çöküş, aileyi yok etme hedeflenmektedir. Tehlikeyi göz ardı etmek gaflettir.

Aileyi bu çöküşten kurtarmak, Ak Parti açısından çok önemlidir. “Milletin ensesinde boza pişiren” kurum ve kuruluşları hizaya getirmek oldukça bir görevdir.

MİLLETİMİZ, çıkarcı zorbaların yönetimine bırakılmamalıdır.