Mirat haber. com olarak saygı duyduğumuz ve gayretleri için dualar ettiğimiz hocalarımız arasında Hayrettin hocamızın saygın ve seçkin bir yeri vardır.
Sosyal medyaya egemen olmaya başlayan “haddini bilmezler” için Hocamız yerinde uyarılarda bulundu ve cümlemizi aydınlattı.
“ Haddini bilen” ama yüreği sızlamayan maaşlı binlerce hocamız kalem oynatmayınca alan haddini bilmezlere kalıyor. Hocamızın “haddini bilenler” için de kalem oynatmasını dileriz.
HOCAMIZIN YAZISI
“Bu sosyal medya icatlarından sonra herkes yazar, âlim, uzman, her şeyden anlar, mütefekkir… kesildi.
Asıyor, kesiyor, sövüyor sayıyor, Cumhurbaşkanından çiftçiye, mimardan doktora … kadar her bilim ve tecrübe dalı uzmanına akıl veriyor, tenkit ediyor, yol gösteriyor!
Bir de kendine dönüp ben kimim, yetkim ve yetkinliğim nedir, sözün sorumluluğu yok mudur… diye düşünmüyor.
Mide bulandıracak kadar bilgi kirliliği bulunan sosyal medya bu cesur cahillerin başlıca bilgi kaynağını teşkil ediyor.
Bir fıkra vardır buraya uyar:
Bir ressam sergi açmış, halk da ziyaret ediyor, ziyaretçiler arasında bulunan bir çizme ustası ressamı çağırıyor, çizmeden başlayarak tenkitlerini sıralıyor, ressam çizme ile ilgili tenkitleri dikkatle not ediyor, çizmeci “Gelelim pantolona” deyince ressam, “Siz orada durun, çizmeden yukarı çıkmayın, onu da terzi eleştirsin” diyor.
Ateş düştüğü yeri yakar, vatandaşların ihtiyaçları varsa ki, eksik olmaz, bunu âdâbı ve usulüyle hem organize hem de fert olarak ortaya koyar, çözüm ve çaresini sorumlulardan isterler, buna bir diyecek olmaz, aksine desteklenmeleri gerekir.
Bu sınırı aşıp ülke yönetimini ve hizmetini üstlenmiş sorumlulara pek çok çeşitli ve çetrefil konularda, problemlerde, icraatta, yapılan ve yapılmayan/yapılamayanlarda akıl vermeye, yol göstermeye, eleştirmeye ve değerlendirmeye sıra gelince herkes haddini bilmelidir.
Sözün sorumluluğu vardır.
Ağızdan çıkan her söz, görevli melekler tarafından eksiksiz kaydedilmektedir ve insanlar, Yüce Divan’da her sözün hesabını verecektir.
İlgili âyet ve açıklamasını “Kur’ân Yolu” isimli tefsirimizden aktarayım:
“ Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur” (İsra: 17/36).
“… müminin bir ödevi de bilmediği bir şeyin peşine düşmemesi, bilgisiz hüküm vermemesidir. Âyette insanın bilmediği bir konuda söz söylemesi, hüküm vermesi, bilgisizce davranması, bilmediği, tanımadığı kişiler hakkında ileri-geri konuşması, daha özel olarak yalancı şahitlik yapması, iftira atması, kısaca bilgi sahibi olmadan tahmine göre herhangi biri için maddî veya mânevî zarara yol açacak şekilde konuşması ve hareket etmesi yasaklanmaktadır. İnsan ya duyduğu ya gördüğü ile veya akıl ve vicdanıyla hareket eder; yani bilgilerimiz ya habere ya gözleme ya da akla dayanır. Âyette bu bilgi kaynaklarının doğru kullanılması gerektiği, bunlardan sorumlu olunduğu ifade edilmektedir. Kuşkusuz bu yasak, insan ilişkileriyle ilgili olup bilimsel ve fikrî konularda kurallara uygun olarak tahminler yürütmek, görüş belirtip içtihatlarda bulunmak meşrû, hatta gereklidir. Nitekim Hz. Peygamber, Kitap ve Sünnet’te delil bulunmaması halinde şahsî görüş (re’y) istikametinde uygulamalarda bulunmayı tasvip etmiştir.”
Bu açıklamada yer alan “kurallara uygun olarak” şartı, liyakat ve ehliyet kuralını da içermektedir; yani, çizmeden yukarı çıkılmayacak.}