islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4916
EURO
36,2572
ALTIN
2.963,26
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

ASGARİ      

ASGARİ      
23 Haziran 2023 09:59
A+
A-

Asgari… Toplumun son zamanlarda dilinden düşürmediği kelimelerden biri de bu. Azami kelimesinin zıddıdır. En az, en düşük anlamalarında kullanılan bir kelimedir asgari. Ülkemizde daha çok ücret kelimesinin sıfatı olarak ve onunla birlikte söylendiğinden diğer kullanımları pek dikkat çekmemektedir.

Ülkemizin ekonomisi ile ilgili göstergeler toplumda ciddi sıkıntılara yol açtığından kelimenin daha çok ücretin sıfatı olarak kullanılması ve sadece o yönüyle algılanması sonucunu doğurmuştur haklı olarak. Bu durum, beraberinde çok ciddi problemleri de getirmiştir elbette. Çalışan nüfusun çok önemli bir kısmı bu asgari kavramının hem maddi hem de manevi ağırlığı altında kelimenin tam anlamıyla ezilmektedir. Daha ne kadar dayanılır bu duruma doğrusu kestirmek çok zor. Hızlı bir düzelmeye çok ama çok acil ihtiyaç olduğu ise tartışılmaz bir gerçektir.

Ekonomi yazarı olmadığımızdan mevzuya daha fazla girmemiz mümkün değildir. Yapmaya çalıştığımız, çevremizdekilerle yaptığımız konuşmaları bir ekonomist jargonundan ziyade ninemizin sözleriyle ifade etmektir. Bu topraklarda yaşayan biri olarak buna da hakkımızın olduğunu düşünüyoruz.

Konudan fazlaca uzaklaşmadan genellikle yaptığımız gibi sebebi telif olan kavram ve çağrışımları üzerinde durmaya çalışalım. Çılgınca yapılan tüketimler sonucunda dünya nimetleri tükenme noktasına dörtnala gitmektedir. Bunu fark eden bazı toplumcular, minimalizm kavramını ortaya attılar. Batı’dan gelen kavramlara malum mağribi hassasiyeti  (yoksa açgözlülüğü mü deseydik) ile sarılanlar, kavramı iyice irdelediklerinde pek de hoşlanmadıkları bir durumla karşılaştılar. Bunların Doğu’da pek çok bilge tarafından asırlar öncesinde öne sürdükleri fikirler olduğunu gördüklerinde oldukça şaşırdıklarını düşünüyoruz. Öyle ya ‘ bir lokma, bir hırka’ fikri, Doğu toplumlarının önemli bir kesiminde kabul görmüştür ki minimalizmin ulaşmak istediği nihai hedefin ta kendisidir. Minimalizmi daha anlaşılır, daha bizden bir kelime ile karşılamak istersek buna en uygun kelimenin asgari olacağını düşündük. Asgari bir yaşam fikri, insanın fazla eşya ve mülkiyet hırsının olmadığı bir düşüncedir ve minimalizm tam da bunu kastetmektedir. Modern sanat ve müzikteki minimalist yaklaşımlar şimdilik konumuz dışındadır.                                                                                                                     

Burada, evet tam da burada şöyle bir sorunla karşı karşıyayız günümüzde. Çevresindekilere asgari yaşamı, bir lokma bir hırkayı önerenlerin kendi yaşamlarında bunun oldukça uzağında bir tavır sergilemeleri gibi oldukça önemli bir sorun var. Anadolu insanı bu durumda olanları şu deyimle adeta afişe ederek ölümsüzleştirmiştir: Ele verir talkını, kendi yutar salkımı. Ve bu deyimden de anlaşılacağı üzere Anadolu insanı aslında bu tavırda olanlara pek de kanmamıştır. Sade yaşam onun da işine geldiğinden bir isyan ruhu hali içerisine girmeyi düşünmemiş ve girmemiştir de. Üstelik bu insan; hem ilmel yakin hem de aynel yakin (hem okuduklarından hem de yaşadıklarından/ gördüklerinden ) çok net olarak biliyor ki insanın gözünü, o da nasip olursa, bir avuç toprak doyuracaktır.

Uzun bir süredir pek çok kişinin konuştuğu, yazdığı ve çoğumuzun da kabullendiği bir gerçek var ki dünyayı hızla tüketiyoruz. Bireysel ve toplumsal kıyamete doğru hızlı adımlarla ilerlemekteyiz. Ecelin bizi ne zaman selamlayacağını bilmediğimizden elimizdekileri israf etmeden kullanmalıyız ki bizden sonrakilere yaşayabilecekleri bir dünya bırakabilelim. Ama bunu yaparken birileri, açgözlülüğün bütün hünerlerini sergiler; hep bana, hep bana demekten vazgeçmezlerse yukarıda ifade ettiğimiz ‘talkın salkım’ etiketi alınlarından eksik olmaz. Onlar, insanlara hasırın üstünde yatan peygamberi örnek göstersinler, kendileriyse yaşadıkları ve hatta Karun’un ağzını açık bırakacak zenginlik ve konfora uygun fetvalar bulsunlar. Peki, bu durum onların çoğunu rahatsız edecek midir? Hiç zannetmiyoruz. Çünkü onların da geliştirdikleri bir savunma cümlesi mevcuttur ve şöyledir: Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma! O zaman bize de şunu söylemek kalır: Oh, ne ala memleket!                       

Netice itibariyle, insan sorumlu bir varlıktır. Kendine, çevresine, içinde yaşadığı dünyaya karşı sorumlulukları vardır. Sahip olduklarını, olacaklarını; zamanı, mekânı; havayı, suyu israf etmeden asgari ölçülerde kullanarak sorumluluğunu yerine getirmeli. Bir de bu insan, Müslüman olduğunu iddia ediyorsa ki Müslüman olmak iddia sahibi olmak demektir; buradan da hareketle kıyametin kopacağını bilse elindeki fidanı dikerek hem sorumluluğunu hem iddiasını yerine getirmek zorundadır, diyoruz. Başkasının ne yaptığı elbette önemlidir ama bizim ne yaptığımız çok daha önemlidir.

EYYUP YÜKSEL

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar
  1. H.erdil dedi ki:

    Güzel özet…pratikte de gereğini yapmak lazim:) muhabbetle

    1. Eyyup YUKSEL dedi ki:

      Bir pratik geliştirme arzusu ile yazılmış. Hepimiz üzerimize düşeni yapmalıyız. En kalbi muhabbetlerimi sunuyorum.