islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4852
EURO
36,4080
ALTIN
2.960,47
BIST
9.359,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

DİN MEDENİYETTİR!

DİN MEDENİYETTİR!
30 Haziran 2024 09:00
A+
A-

Din ıslah edicidir. Yüce Yaratıcı ezelden ebede kadar insanlığın macerasının ne şekilde seyredeceğini kendi iradesiyle tayin ettiği için ilk Peygamberle ilk dinin ufkunu belirlemiştir. Kuran’da Hz. Âdem’in yaratılışı ayrıntılı bir şekilde anlatılır. Onun şahsında, insanoğlunun amacı da tayin edilir

Hz. Âdem (as) ilk insan olduğu gibi aynı zamanda ilk peygamberdir. Hz. Âdem (as) yeryüzüne indirildikten sonra, Yüce Yaratıcı insan nesillerinin hepsini onunla eşi Havva’dan türetmiştir. Yüce Yaratıcı bu hakikati Nisâ suresinin birinci ayetinde şu şekilde dile getiriyor

Ey insanlar! Sizi tek bir canlıdan (âdemden) yaratan, ondan da yine onun eşi (Havvayı) yaratan ve ikisine de pek çok erkekler ve kadınlar türetip yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının.” (Nisa/4/2)

Allah, insanı nefsinin şehvet ve şeytanın vesveselerine maruz kalacak şekilde yaratmış, ona bunlara karşı koyacak akıl, hayır ve şerri birbirinden ayırt edecek vicdan (kalp gözü) vermiştir. Allah böylece insanı bu dünyada imtihan alanına koyduğu için, hikmet ve rahmetinin gereği olmak üzere hayır, fazilet, şer ve rezalet yollarını gösterecek, hak ile batılı öğretecek, hayır ve kemâl yollarına irşat edecek peygamberler göndermiştir. Yüce Yaratıcı, peygamberlerle, insanın tabiatına ve halifeliğine uygun imtihan şartlarını tamamlamıştır. Neticede insan bu dünyada yaptıklarının hesabını öldükten sonra diriltilince verecek, imanlı olup iyilik ve sevap terazileri ağır gelenler Cennet’e girecektir. Bunları kendilerine öğretip ikaz etmek için peygamberlere ihtiyaç vardır. İlk insanlara peygamber olmaya en lâyık olan zat, Allah Teâlâ’nın doğrudan doğruya vasıtasız konuştuğu ataları Hz. Âdem (as)’di.

Hz. Âdem’in peygamberliği kendisine emir ve nehiy olunduğuna dalâlet eden Kuran ayetleri ile sabittir. Çünkü onun zamanında başka bir peygamber yoktu. Bu duruma göre kendisine gelen o emir ve nehiyler, vahiy vasıtasıyla olup başka bir vasıta ile değildir. Kuran’da geçen Hz. Âdem (as)’in iki oğlunun Allah’a kurban takdim etmeleri, ikisinden birinin kurbanının kabul olunduğunun bildirilmesi (Mâide, 5/27) Hz. Âdem’e vahiy ile bildirilmiştir. Kur’an’da Hz. Âdem’in peygamberliğe seçildiğinin anlatılması için “Istafâ” (Âli İmrân, 3/33) kelimesi ile “İctebâ” (Tâhâ, 20/122) kelimeleri kullanılıyor. Kur’an’da diğer peygamberler için de ıstıfâ’ ve ictibâ’ kelimelerinden müştak kelimeler kullanılıyor. Öyle ise Hz. Âdem (as) de peygamberdir.

Hz. Âdem’in peygamber olduğunu açıkça bildiren hadisler de vardır. Ebu Ümame (ö. 81/700) rivayet ediyor “Ebu Zerr (ö. 32/652) Peygamberimize ‘Ya Nebiyallah, peygamberlerden ilk peygamber kimdir?’ diye sorduğunda, Peygamberimiz (s.a.s.): “Âdem (as)’dir.” dedi. Ebu Zerr, “Ya Rasûlullah o, Nebî oldu mu?” diye sorunca Hz. Peygamber (s.a.s.),”Evet o mükellem bir Nebî (Allah’ın kendisiyle vasıtasız konuştuğu peygamber) idi.” dedi.” (Ahmed b. Hanbel, V, 265)

Hz. Âdem (as)’in evlatları onun irşadı ile Allah’a iman etmiş, zamanlarındaki maddî ve manevî ihtiyaçlarını temin eden ahkâmı ondan öğrenmişlerdir. Ebûİdris el-Havlânî’nin, EbûZerr’den rivayet ettiği bir hadiste Hz. Peygamber, Hz. Âdem’e on sahifelik bir kitap indirildiğini söylemiştir.

İnsanların dinden ayrılarak ihtilâf etmeleri, hak dinin izini kaybederek batıl itikatlara saplanmaları sonradan çeşitli sebeplerle meydana gelen kötü bir durumdur. Böylece beşeriyetin başlangıcının bir vahşet devri olmadığı anlaşılır. Hz. Âdem’den sonra yeryüzünün çeşitli bölgelerine dağılan insanlar doğru yoldan ayrılmışlardır. Allah, onlara zaman zaman peygamberler göndermiştir. Şu ayet bu hakikati ifade eder.

“İnsanlar (ilk önce) bir ümmetti (onlar ihtilâf ettiler). Allah da müjde verici ve azabının habercileri olarak peygamberler gönderdi…” (Bakara, 2/213)

Dinî kaynaklar, yeryüzünde Hz. Âdem’in hayat bulmasıyla birlikte inşa edilen ilk binanın Kâbe olduğunda birleşirler. Kuran’da bu açıkça ifade edilmektedir:

İçinde Kâbe’yi barındıran kutsal şehir Mekke hakkında Al-i İmran suresinin 96 ve 97. ayetlerinde şöyle buyrulur: “Şüphesiz, yeryüzünde ilk olarak inşa edilen mabet, Bekke’de (Mekke) bütün âlemlere hidayet kaynağı olan ve mübarek kılınan Beytullah’tır. Orada apacıknice deliller ve İbrahim’in makamı vardır. Oraya giren emniyettedir artık. Gitmeye gücü      yetenin orayı ziyaret etmesi, Allah’ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim bu hakkı inkâr ederse,     bilmelidir ki, Allah bütün âlemlerden müstağnîdir (Hiç kimsenin ziyaretine muhtaç değildir.)

İLK İNSAN, İLK DİN, İLK BİNA!

İnsanlık medeniyeti kendi ihtiyaçlarını daha nitelikli bir şekilde karşılamak için oluşturacağına göre, daha doğrusu medeniyeti, insanın kendi ruh dünyasını zenginleştirmek için beşeri imkânlarla doyurma gerçeğini dikkate alırsak onun bir vasıta olduğu ortaya çıkar. İnsan olmasaydı, medeniyet diye bir kavram olmayacaktı elbette. Yine insan olmasaydı, kültür dediğimiz zihni üretim vasıtası da olmayacaktı.

Din insanları sosyal duyarlılık üzerine yönlendirir. Hayatın derin tefekkür boyutları içerisinde, yaşamayı bir üsluba dönüştürürken ortaya koyduğu kaide ve kurallar iki ana esasa dayandırılmıştır. Birisi yaşama içgüdüsüne sahip olması, ikincisi de bu içgüdüyü kendisine bahşeden Yaratıcısına şükür içinde bulunmasıdır. Merkezden muhite doğru açılan hayatın seyri içerisinde yaşanacak sağlıklı zemin için nitelikli bir ortama ihtiyaç vardır. Bu da insanı medeniyete doğru götürecektir. Çünkü insan, Hz. Âdem’le birlikte sahneye çıktığı ilk andan itibaren hep, kendine göreliğin peşinde olmuş ve iyiyi, güzeli, faydalıyı hayatın konforu olarak değil, var olabilmenin gereği şeklinde algılamıştır. Şunu dikkatten uzak tutmamak gerekir; eğer Hz. Âdem bugünkü Kâbe’nin temelini atmasaydı, günümüzdeki bu ihtişama gelebilir miydi? Belki ilk bina basit bir yapıydı, ancak zamanla, daha çok da Hz. İbrahim’in yeniden inşasıyla ve sonraki asırlarda çevresiyle bir bütünlüğe taşınarak günümüzde her yıl milyonlarca insanın Hac ve Umre ziyaretleriyle imanın ve takvanın merkezi haline gelmiştir. Bu bakımdan medeniyet, insan hayatının sürekliliği içinde insan tarafından korunup geliştirilmiştir. Ona bu kapıyı açan ise ilk insan ve ilk din olmuştur.

MUHSİN İLYAS SUBAŞI

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.