Unutamadığım anılarımdan biri de Mersinli kuyumcunun bize gösterdiği ilgi ve takdirlerini dile getirme eylemidir.
Süleymaniye Camii hatipliğimin ilk yılında yazdığım Hac hutbem dolayısıyla Hac konusunu iyice incelemiş ve Hacla ilgili araştırmalarımı da sürdürmüştüm.
Yüce Rabbimiz, bizi yerellikten kurtarıp evrenselleştirecek Hac görevini yüklerken önümüze “Bize fayda sağlayacaklara tanık olmak” ve “Allah’ı zikretmek” gibi iki amaç koymaktadır. (el-Hac 28) Bu amaçlara dualarımızla da yönelmemiz için hacla ilgili ayetlerin sonunda bize, bir de yapmamız gereken dua öğretilmektedir. Peygamberimizin hacda tavaflarında ve hac sonrasında günlük duaları arasında çokça yaparak örneklendirdiği bu Kur’ânî dua şöyledir:
“Ey Rabbimiz! Bize dünya hayatının güzellikleri olan; sağlık, güvenlik, ahlâkî, ilmî, iktisadî ve siyasî güç ver. Âhiret hayatının güzellikleri olan
Cennetleri bağışla. Bizi Cehennem azabından koru.”( el-Bakara 2/201)
Sözlü dualarımızla da istememiz gereken faydalar (menafi) başlıca ahlâkî, ekonomik, siyasî, ilmî ve teknolojik olacaktır. Çünkü dünya hayatı ile ilgili başlıca faydalar bunlardır. Bu sebeple hacda tanık olunan bu tür potansiyel faydaları gerçekleştirmek için hacların hac dönüşünde daha bir bilinçli, daha bir çalışkan-atılgan olmaları ve de daha bir örnek kişilik sergilemeler gerekir. Bu konuları yaklaşık 30 yıl sonra yazacağım “Hac Yüceliğe Çağrıdır” isimli 430 sayfalık eserimde dile getirecek isem de, bu tür bilgi ve bilince 1975’li yıllarda da sahiptim.
Bu girişten sonra hatıramıza geçebiliriz.
1981 Öncesi Bir Yıldı
Süleymaniye Camiinde görevli olduğum 1981 öncesi bir yıldı. O dönemde İstanbul Müftülüğü, hacıların eğitim toplantılarını Süleymaniye Camii’nde yapardı.
Bu toplantılardan birinde nöbetteydim. Öğle namazını kıldırdığımda beni dinlemeye hazır bir topluluk vardı. Bu gibi toplantıları konuşarak faydalı olmak için vesile edinirdim. İlgililerin onayını almadan kendi mutat konuşmamı yapmak üzere ayağa kalktım. Nöbetimde her öğle namazı sonrasında bir âyet veya hadisi konu alarak beş-on dakika konuşurdum.
Doğal olarak Müslümanı evrenselleştiren hac ibadetinin ihtişamını dile getirip sağlaması gereken faydalara değindikten sonra konuşmama şöylece devam ettim:
İnsanların bakışlarından ilgiyle izlenip izlenmediğinizi anlarsınız. Hacı adaylarımız izleyerek dinlemişlerdi. Haz içinde yaptığım konuşmamı bitirdikten sonra imam odasına gelip oturmuştum ki ardım sıra bir zat odaya girdi ve müsaade alarak konuşmaya başladı:
Hocam konuşmanızla bana ışık tuttunuz ve güç verdiniz. Mücadele azmimi bilediniz.
Mersinli hacı adayımız sözlerini bitirince cebinden önceden hazırladığı bir miktar parayı çıkarıp şöyle diyerek bana vermek istedi:
Kuyumcunun İrfanına Hayran Kaldım
Mersinli kuyumcumuzun irfanına hayran kaldım. Beni değil, beni yetiştiren kurumu ödüllendirmek istedi. O da kişilerden çok onları yetiştiren kurumların önemli olduğunu idrak etmişti. Parayı alamadım çünkü beni yetiştiren belirgin bir müessese yoktu. Keşke olsaydı. Biz kendi gayretlerimizle bir yerlere gelmeye çalıştık. Bu ifadeleri yadırgayanlarımız olacaktır.
Olacaktır da gerçek değişmeyecektir.
Çağrıştırdığım Olay
Burada tespitimi doğrulayan tazecik bir olayı anlatmadan geçemeyeceğim. 18 Mayıs 2019’da İmam Hatip Okulu’nun 1969 mezunları olarak 50. Mezuniyet yılımızı kutladık.
Toplantımızda konuşan Emin Işık hocanın anlatımına göre, kendisi daha önceki bir konuşmasında merhum Erol Güngör’ü Milletimizin yetiştirdiği en büyük sosyoloğumuz olarak vasfedince, iktisad tarihçisi Mehmet Genç Hoca, ‘Emin yalan söylüyor’ demiş ve eklemiş:
– Millet hiçbir kişiyi yetiştirmedi Erol da kendisini özel gayretleriyle yetiştirdi.
Bu konuşmadan ilham alarak ben de derim ki İmam hatipler ve İlahiyatlar sıradan adam yetiştirdi ama egemen sistemi İslâm ile sorgulayacak ve ülkemizin ufkunu açarak İslâmî çizgide insancıl bir inkılab/devrim yapacak adam yetiştir(e)medi. Yetiştirebilseydi değil ülkemizin, dünyamızın kaderi değişebilirdi.
Rabbimize hamdedelim, Ülkemizde Mersinli kuyumcu gibi adamlar var. İnşaallah onları değerlendirecek adamlarımızı da görürüz.
(DEVAM EDECEK)