islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4868
EURO
36,2376
ALTIN
2.961,79
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

“ELİT”LER VE “ELİTİZM” BÂBINDA…

“ELİT”LER VE “ELİTİZM” BÂBINDA…
24 Ağustos 2023 09:30
A+
A-

CeHaPe ve besbelli ki, asla bırakmamak üzere sımsıkı yapıştığı o meş’ûm zihniyeti hakkında konuşup ahkâm kesenler sık sık “elitizm” kelimesini kullanıyorlar.

Doğrudur.

CeHaPe hükümfermâ olduğu her dönemde “politika”larını (aman dikkat, siyâsetini değil!), sözümona ilke olarak benimsediği “Köylü milletin efendisidir!” söylemini hiçe sayarcasına hattâ o söze kafa tutarcasına uygulamaktan hiç çekinmemiş, asla vazgeçmemiştir.

Gerçekten de, Türkiyemizin, o pek beğendiğim “Beyaz Türkler” tanımlamasına giren kesimleri, hem zihniyet hem de kavram olarak Bâtıl Batı’dan ödünç aldığımız “elit”lerdir; en azından kendilerini öyle görürler ve de, her zaman açık açık olmasa da, bununla pek bir iftihâr ederler.

Ehl-i Kur’ân olmakla şereflenen Mü’min/Mü’mine Musliman, her konuda yaptığı gibi, ilk iş olarak “ALLAH’ımız, celle şânuhu, bu konuda bir şey söylemiş mi, söylemişse ne söylemiş?” diyerek hemen mubârek Kur’ân’a gidip bakar.

Yeterince dikkatle baktığı zaman da, hemen görür!

* * *

MELE

Mubârek Kur’ân’da mele’ diye ilginç bir kelime/kavram geçer…

Merhûm üstâd Râğıb el-Isfahânî’nin bildirdiklerinden hareketle bu kelimeyi/kavramı şöyle anlamlandırabiliriz: “Aynı düşüncede, görüşte ya da inançta birleşip hoşluklarıyla ve görünürdeki durumlarının ya da şartlarının göz alıcılığyla insanlara çekici gelen topluluk”.

Aslında olumlu bir durumu tanımlıyor gibi…

Ama…

Sakın ola ki mubârek Âlu İmrân sûresinin 110. âyet-i kerîmesinde geçen “en hayrlı ümmet” yâni, “aynı ortak paydanın bir araya getirdiği ve herkesin rağbet edeceği, arzuladığı, hoşlanacağı ve beğeneceği en faydalı ve en değerli topluluk”la birbirine karıştırılmaya!

Neden mi?

Çünki toplum hayatının ele alındığı mubârek bütün âyet-i kerîmelerde mele’ kelimesi/kavramı olumsuz bir anlam taşıyor da ondan!

Toplum hayatı bağlamında mele’ kelimesini/kavramını, yine merhûm üstâd Râğıb el-Isfahânî’ den hareketle şöyle açarak meâllendirmek gerekir diye düşünüyorum: Aynı düşüncede, görüşte ve inançta birleşip görünürdeki hoşluklarıyla ve sahip oldukları imkân ve şartların göz alıcığıyla insanları etkileyen (ya da en azından etkilemeye çalışan ve etkileyebildiklerini düşünen!) önde gelen seçkinler topluluğu.

Toplum hayatı bağlamında mele’ kelimesi/kavramı mubârek Kur’ân’da, 28 yerde geçer (bkz.: Meraklısına Not).

Aynı düşüncede, görüşte ve inançta birleşip görünürdeki hoşluklarıyla ve sahip oldukları imkân ve şartların göz alıcığıyla insanları etkileyen (ya da en azından etkilemeye çalışan ve etkileyebildiklerini düşünen!) önde gelen seçkinler” topluluklardan yalnızca Mekke Döneminde söz edilmiş olması ilginçtir!

Bunun sebebi besbelli ki, Medîne Döneminde, bir başka deyişle Hakk ve Hakîkat doğrultusunda örgütlenerek varlığını sürdüren bir toplumda, olumsuz anlam boyutuyla bir mele’ oluşmasının artık sözkonusu ve de mümkün olmamasıdır. Çünki artık Medîne Döneminin 3. yılında gelmiş olan mubârek Âlu İmrân sûresinin 110. âyet-i kerîmesinde tanımlanan “en hayrlı ümmet” yâni, “her türlü kargaşanın, karmakarışıklığın tetiklediği ya da yol açtığı yaygaracı bir telaş içinde ileri-geri sağa-sola koşuşturan insanlar için çıkartılmış olan ve aynı ortak paydanın bir araya getirdiği, herkesin rağbet edeceği, arzuladığı, hoşlanacağı ve beğeneceği en faydalı ve en değerli topluluk” olmak sözkonusudur! Bunun olmazsa olmaz şartı da, bu toplumu meydana getiren insanların, emrettikleri her şeyi ve/veya yaptıkları her işi şeri’âta, yâni ALLAH tarafından belirlenmiş ve konmuş, dolayısıyla da insan aklıyla çelişmesi sözkonusu olmayan temel yasa, kural ve ölçülere dayandırmaları, şeri’âta uygun olarak gerçekleştirmeleri ve şeri’âtin hayata geçirilmesi için gereken her şeyi yapmaları ve andolsun ki, şeri’âta ters düşen, aykırı olan her şeyin hayata geçirilmesine engel olup, bundan men etmelri, bunların yasaklanması için gereken her şeyi yapmalarıdır.

* * *

MELE”NİN ÖZELLİKLERİ

Toplum hayatı bağlamında mele’ kelimesinin/kavramının geçtiği mubârek âyet-i kerîmelerden bu kesimin özellikleri hakkında şunları öğreniriz:

  • Aynı düşüncede, görüşte ve inançta birleşip görünürdeki hoşluklarıyla ve sahip oldukları imkân ve şartların göz alıcığıyla insanları etkileyen (ya da en azından etkilemeye çalışan ve etkileyebildiklerini düşünen!) önde gelen seçkinler” topluluğu olan mele’ her dönemin firavunlarının ve onların kurdukları “Firavun Sistemi”nin yanında yer alır – bir başka deyişle yaşadıkları dönemin firavunları ve “Firavun Sistemi”yle tam bir dayanışma ve işbirliği içindedir;
  • dolaysıyla, her dönemin firavunları ve onların kurdukları “Firavun Sistemi” iktidârını tehlikeye düşüren konularda ve zamanlarda mele’yi danışman olarak kullanır;
  • Bu dayanışma ve işbirliğinin kendilerine sağladığı imkânlar sâyesinde, kendileri gidi davranıp düşünmeyen ama öncelikle ve özellikle de hayatlarını Hakk ve Hakîkat’e doğrultusunda sürdürmeyi benimseyip ilke edinmiş olan Mü’min/Mü’mine Muslimanlara karşı, kendilerini üstün görmekten kaynaklanan küstah bir kibir ve alaycı-aşağılayıcı bir tavır sergilerler;
  • Yalnızca dönem firavunları/“Firavun Sistemi”nin değil, kâfirlerin, yâni Hakk ve Hakîkat’i bildikleri halde onu, üzerini örtmek sûretiyle hem kendilerinden, hem de başkalarından gizleyerek Hakk ve Hakîkat’in inkârına yol açanların ve Hakk ve Hakîkat’i bildikleri halde onu, üzerini örtmek sûretiyle hem kendilerinden, hem de başkalarından gizleyerek Hakk ve Hakîkat’in inkârına yol açmayı benimsemiş ve bir hayat tarzı hâline getirmiş olanların [الَّذٖينَ كَفَرُوا] da ayrıca bir mele’si vardır;
  • İlâhi Rehberliğin yalnızca kendilerine verilmiş bir ayrıcalık olarak yorumlayarak, kendilerini diğer insanlardan üstün görmeye, burada hareketle de kendilerinden olmayan herkesi köleleştimeyi meşrû bir hak olarak görmeye dayanan başlı başına bir “Firavun Sistemi” kurmuş olan Yahûdîlerin de bir mele’si vardır;
  • Öncelikle ve özellkle bu iki mele’ bütün Mü’min/Mü’mine Muslimanlara karşı sergiledikleri aynı küstah kibri ve alaycı-aşağılayıcı tavrı bütün büyük İslâm peygamberlerine (AS) karşı da gösterir;
  • ve Hakk ve Hakîkat’i kendilerince sağlam olan tezlerle çürütmeye dolayısıyla da bütün Mü’min/Mü’mine Muslimanları Hakk ve Hakîkat’ten döndürmeye çalışır.

* * *

Bir selâm daha çakalım mı “tarihselci” kardeşlerimize, ne dersiniz?

* * *

Meraklısına Not:

Mele’ kelimesi/kavramı toplumsal hayat bağlamında şu mubârek âyet-i kerîmelerde geçer: 2 el-Bakara 246; 7 el-A’râf 60, 66, 75, 88, 90, 103, 109, 127; 10 Yûnus 75, 83, 88; 11 Hûd 27, 38, 97; 12 Yûsuf 43; 23 el-Mu’minûn 33, 46; 26 eş-Şu’arâ 34; 27 en-Neml 29, 32, 38; 28 el-Kasas 20, 32, 38; 38 Sâd 6 ve 43 ez-Zuhruf 46.

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar
  1. abdullah dedi ki:

    eyvallah Engin Abi…