islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4852
EURO
36,4080
ALTIN
2.960,47
BIST
9.359,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

KUR’AN BİZE ADAB-I MUÂŞERETE DAİR NE SÖYLÜYOR?

KUR’AN BİZE ADAB-I MUÂŞERETE DAİR NE SÖYLÜYOR?
19 Ağustos 2023 09:35
A+
A-

Şâir, “Edep bir tac imiş nûr-i Hudâ’dan, Giy ol tacı emin ol her beladan” der.  Zira edep, “İyi tebiye, naziklik, usluluk, zariflik[1] toplum töresine uygun davranma”; “İyi ahlak, incelik, utanmak, sıkılmak”[2]anlamlarına geliyor. Çoğulu âdabtır. Edep aynı zamanda Arapça’ da “edebiyat” anlamına da gelmekte,  bu kökten türetilmiş olan edîb de hem “edepli kimse” hem de “edebiyatçı”  anlamlarını ifade  etmektedir.  Muaşeret, “barış içinde birlikte yaşayıp iyi geçinme” demektir. “Âdab-ı muâşeret” ise  “Bireylerin ve toplumların birbirine karşı olan sevgi ve dostluk duygularını güçlendirici medenî ve ahlâkî davranışları, nezaket ve görgü kurallarını ifade etmek”[3]  için kullanılmaktadır.

Kur’an’da edep  kelimesi geçmiyor, ancak biri “adet ve gelenek”; diğeri de “ahlak” anlamına gelen “hulk”  kelimesinin iki yerde  geçtiği görülüyor. “Hulk” kelimesi, ahlak kelimesinin tekilidir ve genellikle “seciye, tabiat, huy” gibi anlamlara gelmektedir. Daha ziyade insanın fizik yapısı için halk, mânevî yapısı için hulk kelimelerinin kullanıldığı da bilinmektedir .[4] Nitekim “(Bizim uyduğumuz) bu (din), öncekilerin (sürdürdükleri) gelenekten başka bir şey değildir”[5]  ayeti, adet ve geleneği; “ Hiç şüphe yok ki , sen yüce bir ahlak üzerinesin[6] ayeti de  ahlakı ifade etmektedir.  Her ne kadar Kur’an’da  edep/adab  kelimesi yer almasa da, konu itibariyle  edepli olmayı öneren, tavsiye eden, hatta emreden ayetlerin  bulunduğu görülüyor.  Özellikle Hz. Peygamber ile sahabe  arasında gelişen ve oluşan  bazı  olumsuz  tutum ve davranışlara ilişkin  nazil olan ayetlerde  bu durum açıkça görülüyor.  Nitekim “Ey  iman edenler! (Söz ve davranışlarınızla) Allah’ı ve Peygamberinin önüne geçmeyin. Bu konuda Allah’tan korkun, dikkatli olun. Şüphesi Allah her şeyi işitir ve bilir.

Ey iman edenler!  Sesinizi Peygamberin sesinden daha fazla yükseltmeyin, kendi aranızda konuştuğunuz gibi Peygamber ile yüksek sesle bağırıp çağırarak konuşmayın. Yoksa  farkında olmadan yaptığınız iyi işlerin sevabı yok olup gider”[7]  ayetleri bunu ifade ediyor.

Bu ayetlerden ilkinin, Hz. Ebu Bekir  ile Hz. Ömer’in, Hz. Peygamber’in huzurunda bir konuyu tartışırlarken seslerini yükseltmeleri sebebiyle; ikincisinin ise  Temim kabilesine mensup bazı kişilerin Hz. Peygamber ile  görüşmek için geldiklerinde, Hz. Peygamber’in istirahat etiği kendilerine söylendiği halde, içlerinden  bazılarının “ Muhammed çık dışarı, yanımıza gel” diye  yüksek sesle çağırmaları üzerine  nazil olduğu rivayet ediliyor. Her iki ayette de  Hz. Peygambere  bir saygısızlığın yapıldığı ve  yapılan bu saygısızlığın  kınandığı anlaşılıyor.

Bilindiği gibi saygı, “Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranış türü; başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu, inceliği”[8]  demektir. Bu nedenledir ki söz konusu ayetler, Hz. Peygamber’e karşı müminlerin saygılı olmaları ve onu rahatsız edecek bir ses tonuyla  konuşmamaları  emrediliyor. Dolayısıyla bu emirlerin,  müminlere de verilmiş bir mesaj olarak  algılaması  ve anlaşılması gerekiyor. Çünkü bu emirler, aynı zamanda müminlerin de kendi aralarında uygulaması gereken muaşeret kaidelerini içeriyor.  Zira  ayetlerin nüzul sebebi  her ne kadar özel olsa da, hükmü ve verdiği mesaj, benzer durumlar için geneldir ve  bütün müminleri kapsamaktadır.

Kur’an’da yer alan ve dikkat çeken bir diğer  davranış türü de,   davet adabıyla ilgilidir.  Allah Teâlâ, müminlerden Hz. Peygamber’in evine izinsiz girilmemesini, yemeğe davet edildiklerinde ise, vaktinden önce gidip yemeğin hazırlanışına kadar beklememelerini, vaktinde gitmelerini; yemekten sonra da  lafa dalıp  beklememelerini, kalkıp gitmelerini öğütlemekte, zira  bu tür davranışların  Hz. Peygamberi  rahatsız ettiğini açıklamaktadır.[9]

İzinsiz Hz. Peygamber’in evine  girilmemesini tavsiye eden  bu ayetten başka, müminlerin de evlerine izinsiz girilmemesini tavsiye eden  ayetler  de mevcuttur.  Nitekim “Ey iman edenler! kendi evlerinizin dışındaki  evlere sahiplerinden izin almadan ve ev halkına selam vermeden girmeyin. Böyle yapmanız  sizin için çok hayırlı v bir davranış olur. Umulur ki  düşünür ve  gereğini yaparsınız[10]  denilmektedir. Buna ilaveten  Kur’an’da belli vakitlerde çocukların  ebeveynlerinin   odalarına izinsiz girmemelerini  öğütleyen kuralar[11]   ile  meclislerde ve  toplantılarda  yer açmayı ve  ayağa kalmayı da   öğütleyen muâşeret kurallarının da  zikredildiği  görülmektedir.[12]  Nitekim muâşeret kurallarının  bir kısmı, ahlakî  ilkelere  bağlı  olsa da,  bir kısmı da  toplumsal kurallara ve  maruf  olan örfe  bağlı bulunuyor. Zira toplumların da kendilerine özgü muâşeret kuralları oluşturdukları biliniyor. Dolayısıyla  bazı muâşeret kurallarında  dinîlik/ ahlakilik; bazı muaşeret kurallarında ise  örfün ve  etik değerlerin  yer aldığı  görülüyor.

Muaşeret kuralları,  insanı insan yapan  değerler arasında yer aldığı için insanın  kişiliğini de yansıtıyor;  bu nedenle her seviyedeki insanın,  muhataplarına karşı, göstermesi gereken saygıyı  ifade ediyor.   Bu da bir  insanın, diğer bir insanı  sevmese de, ona saygısızlık etmemesini, gönül kırıcı davranışlarda bulunmamasını,[13] özellikle de anne-babasına  kaba davranmamasını, daha da önemlisi  “ of” bile dememesini gerekli kılıyor.[14]  Bu nedenle insanın,  konuşmalarında edepli;  sosyal ilişkilerinde  ve davranışlarında kibar ve nazik olması; güzel konuşması, bağırıp çağırmadan  muhatabını dinlemesi ve sözünü kesmemesi,  kabalık etmemesi önemli  muaşeret kuralları arasında yer alıyor.

Dolayısıyla  her Müslümanın, kaynağı ister  ahlaka,  ister   örfe dayansın  muaşeret kurallarına riayet etmesi, kişiliğini gösteren ve yansıtan bir nitelik  arz ediyor.  Zira  kişilik, bir insanın, nasıl bir insan  olduğunu gösteren  ve yansıtan davranış tarzı olarak biliniyor. Bu nedenle bir insan olarak  her Müslümandan, kişiliğini yansıtan edepli davranışlar bekleniyor. Belki de bu nedenle eskiden edebin önemini göstermek ve edepli davranışları yayınlaştırmak için belli mekanlara “Edeb ya hu” levhalarının asıldığı; ayrıca  edep dışı davranışlardan rahatsız olunmaması  için de “Hoşgör ya hu” veya  “Bu da geçer yahu ” levhalarına  da bu mekanlarda yer  verildiği; Yunus Emre’nin  de bu kervana katılarak,

“Ehl-i diller arasında aradım, kıldım talep;

Her hüner makbul imiş; illâ edep illâ edep.

Gezdim Halep’i Şâm’ı, eyledim ilmi talep;

İlim gerideymiş; illâ edep illâ edep” dediği biliniyor.

Prof. Dr. Celal Kırca

 

[1] Ferit Devellioğlu Osmanlıca Türkçe Lügat,Ankara 1970,241

[2] TDK Sözlük, Ankara 2005, s.600

[3] Fatma Tunç Yaşar, Adâb-ı Muâşeret, DİA İslam Ansiklopedisi, Ankara 2020, 2.baskı Ek 1, s.34.

[4] Mustafa Çağrıcı, Ahlak, DİA İslam Ansiklopedisi,  İstanbul 1989, 2/1.

[5] Şu’arâ,26/137.

[6] Kalem,68/4.

[7] Hucurât,49/1-2.

[8] TDK ,Türk.e Sözlük, s.1714.

[9] Ahzab,33/53.

[10] Nûr,24/28.

[11] Nur,24/ 58-59.

[12] Mücadele,58/10.

[13] Bakara,2/262-263;  Nisa 4/19.

[14] İsra,17/23.

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.