islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
35,1981
EURO
36,7471
ALTIN
2.968,65
BIST
9.724,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
14°C
İstanbul
14°C
Az Bulutlu
Pazartesi Hafif Yağmurlu
12°C
Salı Hafif Yağmurlu
12°C
Çarşamba Hafif Yağmurlu
11°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
12°C

BABA OĞUL VE KARGA

BABA OĞUL VE KARGA
19 Ağustos 2023 10:00
A+
A-

40 yaşına gelmiş oğul,  80 yaşına merdiven dayamış olan ve yalnız yaşayan babasını ziyarete gelir. Bir müddet babasıyla sohbet eder, halini hatırını sorar, rast gele konulardan söz eder ve gitme vaktinin geldiğini ima eden sözlerle konuşmasına son verir.  O esnada pencerenin pervazına bir karga konar.  Baba kargaya şöyle bir baktıktan sonra oğluna “ Bu ne oğlum?” der. Oğul, “ O bir karga baba” diye cevap verir.  Baba, kargaya dalgın gözlerle bakarak tekrar sorar: “Bu ne oğlum?” der.  Oğlu, anlamlandıramadığı bir şaşkınlık içinde “Baba! o bir karga” diye cevap verir. Karga hâlâ pencerenin pervazındadır ve komik hareketlerle başını sağa-sola çevirmektedir.  Baba üçüncü kez tekrar sorar: “Bu ne oğlum?”  Oğlu bu soru üzerine şaşkınlıktan kızgınlığa dönüşen bir eda ile “ O bir karga baba, üç oldu soruyorsun. Beni işitmiyor musun?”  der.  Baba bu soruya cevap vermez, “Bu ne oğlum?”  diyerek aynı soruyu dördüncü kez sorar. Bunun üzerine oğul, sert bir ses tonuyla, “Baba bunu neden yapıyorsun? Tam dört defadır onun ne olduğunu sorup duruyorsun. Sana cevap veriyorum, sen hâlâ sormaya devam ediyorsun. Yoksa sabrımı mı deniyordun?” diyerek onu azarlar. Baba oğlunun bu azarlamasına her hangi bir tepki vermeden oturduğu yerden yavaşça kalkar ve kısa adımlarla içerdeki odalardan birine gider ve elinde bir defterle gelir ve yerine oturur.  Defterin sayfalarını bir müddet karıştırıp aradığı sayfayı bulunca da “ Oğlum, şu sayfayı bir okur musun?” der. Oğlu defteri alır ve babasının gösterdiği sayfayı okumaya başlar:

“ Bugün ben sedirde otururken 3 yaşındaki oğlum, yanıma geldi; onu öptüm, kokladım ve sevdim.  Ben onunla oyun oynayıp şakalaşırken yanımızdaki pencerenin pervazına bir karga kondu. Oğlum,  o kargayı görünce bana tam 23 defa bunun ne olduğunu sordu, ben de onun her sorusuna 23 defa “O bir karga” dedim.  Oğlumun bu sorularından ve tekrar edişinden asla rahatsız olmadım. Bilakis onun her sorusuna cevap vermekten ve sorularını masumca tekrar edişinden de çok mutlu oldum.”

Oğul, bu satırları okuyunca ne mi yaptı? O bilinmiyor Zira hikâye burada sona eriyor. Bundan sonrasını da siz düşünün ve hayal edin. “Baba oğluna bir ders vermiş” mi diyeceksiniz, yoksa başka bir şey mi?  Onun bilemiyorum.   Bana gelince, ben bu hikâyeyi okuduğumda – babalarına bakan, onlara iyi davranan ve gönüllerini alan evlatlar bir yana- babalarının bunca fedakârlığına rağmen, yaşlandıklarında onları azarlayan, onlara kaba ve katı davranan; sıcak yuvalarından alıp huzur evlerine(? !) bırakan, sadece bayramlarda ziyaret eden veya bir kere olsun ziyaretlerine gitmeyen oğulları hatırladım. Neden mi sadece oğulları hatırladım? Çünkü daha çok kız evlatların, oğullardan ise çok azının babalarına baktıklarına şahit oldum da ondan. Hastane koridorlarında görülen manzaralar buna tanıklık edecektir. Zira çoğu yaşlı babaların ve annelerin yanlarında oğullardan daha ziyade kızların bulunduğu ve onlara refakat ettiği görülmektedir.

Netice olarak, görülen bu manzara hiç de iç açıcı değildir ve ne hazindir ki bu durum, “Baba oğluna bir bağ bağışlamış, oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş” atasözünü haklı çıkartacak bir görünüm de arz etmektedir. Dolayısıyla bu manzara karşısında insan ister istemez,  “Acaba kaç oğul, Allah Teâlâ’nın  ‘Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne-babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme! Onları azarlama İkisine de gönül alıcı sözler söyle’ (İsra,17/23)  emrini biliyor, hatırlıyor ve gereğini yapıyor?”  Diye düşünmeden de edemiyor.

M C Bâki

 

 

 

 

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.