Severek takip ettiğim bir uzmanın yazısını okudum bu sabah. “Yetişkinler konuşurken çocuğun araya girmeye çalışması bir saygısızlık değil, var olma ihtiyacıdır.” diyor. Gerçekten de çocuklar dahil olmak, bende varım demek için ebeveyni bir başkasıyla konuşurken araya giriyorlar. Kızmamak çocuğun duygusunu anlamak gerekir. Ama uzman sözlerine “Böylesi bir durumda tebessüm edin ve çocuğunuzu dinleyin” tavsiyesiyle devam ediyor. İşte bu kısma katılamıyorum. Çünkü bu durumda çocuğa “sen herkesten daha değerlisin, sen konuşacaksan herkes susmalı” mesajı verilmiş oluyor.
Peki böyle bir durumda ne yapalım?
Parmağımızla çocuğumuza bir dakika işareti yapalım, karşımızdakinin sözü bitince, seni dinliyorum deyip, çocuğumuzu dinleyelim. Daha sonraki bir zamanda da (yanınızda başkası yokken ve hatayı yapmadığı anda) ona, seni dinlemek için hep yanındayım unutma, sana çok değer veriyorum, ama başka insanlara da değer veriyorum. Bir başkasıyla konuşurken lafımızı kesmen bana da, başkasına da saygısızlık olur. Bunu kimseye yapma ve sana da yapılmasına izin verme olur mu? şeklinde açıklayalım. Böylece çocuk kendisine değer verildiğini anladığı gibi başkasına da değer vermeyi öğrenir. Çünkü saygı değer ile başlar. Yani bence çocuklarımıza İngilizce, matematik gibi derslerden önce öğretmemiz gereken başka şeyler de var. Mesela;
-Başkasının lafı kesilmez, sürekli konuşulmaz
-Sıra varsa girilir, bozulmaz
-Bir konuya itiraz edilecekse bile ciddi ve terbiyeli yapılır
-Kusur yüze söylenmez, şaka konusu yapılmaz
-Alay ve kötüleme ima ile bile yapılmaz
-Başkasının yanında ayaklar uzatılarak oturulmaz
-Ağız açık yemek yenmez, toplumda sakız çiğnenmez
-İhtiyaç olandan fazlası alınmaz
-Tabağa yenilecek kadar yemek alınır, tabakta yemek bırakılmaz
-İsraf edilmez
Anlayışlı olacağız diye adap konusunda eksik bırakılmış bir nesil yetiştiriyoruz sanki, çocuklara öz güven vereceğiz diye sınırı aşıp, saygısız, özensiz insanlar yetiştiriyor olabiliriz gibi geliyor bana.
Şeyma DEMİRCAN NAMAZCI