islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
35,1981
EURO
36,7471
ALTIN
2.968,65
BIST
9.724,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
14°C
İstanbul
14°C
Az Bulutlu
Pazartesi Hafif Yağmurlu
12°C
Salı Hafif Yağmurlu
12°C
Çarşamba Hafif Yağmurlu
11°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
12°C

PEYGAMBERİMİZİN ADALETİ, BARIŞSEVERLİĞİ VE SAVAŞÇILIĞI

PEYGAMBERİMİZİN ADALETİ, BARIŞSEVERLİĞİ VE SAVAŞÇILIĞI
27 Eylül 2023 10:00
A+
A-

I. ALLAH’IN ELÇİSİ HZ. MUHAMMED’İN TEFEKKÜRÜ

O, gündüz gece sürekli düşünür ve yaratılanlardan Yaratan’a intikal ile Rabbini anar ve yüceltirdi. Bir başka türlü olması da mümkün değildi. Çünkü o Kur’ân’ın uygulayıcısıydı. Şimdi onu bu vadide yönlendiren onlarca Kur’ânî emirlerden bir kaçına bakalım:

Tarık 5-8:

“İnsan neden yaratıldığına bir baksın!

O, sırt ile göğüs kafesi arasından çıkan, atılan bir sudan yaratıldı.

İşte Allah (bu şekilde yarattığı) insanı tekrar yaratmaya da kadirdir.”

Abese 24-32:

“İnsan, yediğine bir baksın! Yağmurlar yağdırdık. Sonra toprağı göz göz yardık. Bu suretle orada ekinler bitirdik. Üzümler, yoncalar zeytinlikler, hurmalıklar ,iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. (Bütün bunlar) sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir.”

Ğaşiye 17-20

“(İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına,

Göğün nasıl yükseltildiğine,

Dağların nasıl dikildiğine,

Yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?”

İşte bunlar ve bunlar gibi pek çok âyet Onu (sav) sürekli olarak tefekküre yöneltiyordu.

II. ALLAH’IN ELÇİSİ HZ. MUHAMMED’İN  ADALETİ

O, kendisine yönelik eleştirel sözler, davranışlar ve işlerde sabırlıydı ve affediciydi. Ama ilahî yasaları uygulamada, kendisine intikal ettirilen ihtilaflarda son derece âdil bir hâkimdi. Zengin fakir ayırmazdı. Güçlülere ayrıcalık tanımazdı. Kayırıcı aracılık yapılmasına öfke duyardı. Dost düşman tefriki yapmazdı. Tarihi toplulukları çöküntüye uğratan uygulamaların zulüm uygulamaları olduğunu hatırlatırdı.

Onu böylesine âdil kılan Kur’ân’dı. Çünkü Kur’ân adalete vurgu yapıyordu. Adaletin gerçek kullukla olan bağlantısını dile getiriyordu. Şu veya bu haklı sebeple duyulacak derin öfkenin bile adaletsizliğe sebep kılınmamasını emrediyordu. Şu örneklere bakabiliriz:

Nisa 135:

“Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendi canlarınız, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. Haklarında şahitlik ettikleriniz zengin de fakir de olsalar siz adaletten ve adil şahitlikten sapmayın. Çünkü Allah onlara sizden daha yakındır. Duygularınıza kapılıp adaletten ayrılmayın. Eğer, sözü eğip bükerek gerçeği saptırır veya şâhidlik etmekten kaçınırsanız Allah’ın yaptıklarınızdan haberdar olduğunu biliniz.”

Mâide 8:

“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz nefret/kin, sizi adaletsizliğe itmesin. Adaletli olun; çünkü adalet tam anlamıyla gerçek kulluktur. Allah’ın adaleti emreden ve zulümden kaçınılmasını içeren buyruklarına aykırılıktan sakının. Çünkü Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir.” Rabbimizin bu Kur’ânî buyruklarıdır ki Peygamberimizi adil kılıyordu.

III. ALLAH’IN ELÇİSİ HZ. MUHAMMED’İN BARIŞ SEVERLİĞİ

Allah şanını artırsın O, Peygamberliği dönemi öncesinde saygındı. Güvenilir olarak tanınıyordu. Peygamberlik dönemiyle birlikte alaya alındı.

Tehdit edildi. Suikastlere uğratıldı. Kendisine ve peygamberliğine inananlara işkenceler edildi. Hicrete mecbur bırakıldı. Medine’de kurduğu toplumsal yapıya da savaş açıldı. Düşman saldırıları sonucu gerçekleşen Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarını yaşadı.

Ama O, daima barışa yöneldi, barışı önceledi, sahâbilerinin yer yer karşı çıkmalarına ve savaş istemelerine karşın barışta sabır gösterdi. Çünkü Kurân onu barışa yöneltiyordu. Barış Onun için ilahî görevdi; ibadetti. Bakınız Kur’ânımızda ne buyruluyor:

Zuhruf 89:

“ (Ey Peygamber!) İnkârcıların karşıtlığını önemseme ve size barışı öneririm, de. Yakında gerçekleri bilecekler!

Bakara 208-9:

“Ey iman edenler! Hep birden barışa yönelin. Sakın şeytanın (savaşa kışkırtıcı) adımlarını izlemeyin. Çünkü o, apaçık düşmanınızdır. Size (barışın öncelenmesine ilişkin) apaçık deliller geldikten sonra, eğer barıştan saparsanız, şunu iyi bilin ki Allah karşı konulamaz güç sahibidir  ve neylerse güzel eyleyendir.”

Enfâl 61-2:

“Eğer düşmanlar barışa yanaşırlarsa sen de barışa yanaş ve Allah’a dayan, çünkü O işitendir, bilendir. Eğer seni aldatmak isterlerse, (varsın istesinler) Allah sana yeter. O, seni yardımıyla ve müminlerle destekleyecektir.” Peygamberimizi barış elçisi yapan işte bu Kur’ânî ilkelerdi.

IV. ALLAH’IN ELÇİSİ HZ. MUHAMMED’İN SAVAŞÇILIĞI

-Allah bağlılarını artırsın- Peygamberimiz karakter olarak savaşçı değildi. O, barış insanıydı. Ama inkârcılar hayat hakkı tanımıyordu. Tek taraflı barış severlik yetmiyordu. Düşman Hicret yurdu Medine’ye kadar geliyor, yok etmek istiyordu. Zalimleri de durdurmak gerekiyordu. Zalim şiddete adil şiddetle cevap verilmeliydi. Ama savaş ilkeli olmalıydı. Emperyalist emellerle veya ırk egemenliği için savaş yapılamazdı. Savaşın amacı yok etmek değil, yaşatmak olmalıydı. Evrensel kılınan bir Peygamber olarak mütecavizleri durdurmanın örneğini de vermesi gerekiyordu Değinilen sebeplerle savaş bir hayat gerçeği olduğu için Rabbimiz Ona “Allah yolunda savaşması,” ve “Müminleri de savaşa yüreklendirmesi,” (Nisa 84; Enfal 65) görevini verdi. Böylece savaşa yönlendirildiği için biz onu savaş meydanlarında ve sahâbilerinin önünde korkusuzca savaşan bir kumandan olarak görüyoruz. Mütecavizlere karşı Ona ve bağlıları olan müminlere verilen savaş emirleri şöylece de pekiştiriliyordu:

 Tevbe 73:

“Ey Peygamber! Hakkı inkar edenlerle ve münafıklarla yılmadan savaş; ve onlara karşı kararlı ve ödünsüz davran. Onların varacakları yer cehennemdir; Cehennem ne kötü bir duraktır.”

Bakara 190:

“(EY Müminler!)Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın ha (çocukları ve kadınları öldürmek veya esirleri köleleştirmek ve odalık kılmak gibi) aşırılıklara gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez.”

Merhamet çağlayanı olan Peygamberimizi adalet savaşçısı  kılan ve ona “Ben rahmet ve savaş Peygamberiyim “ (Nisa 84; Enfal 65) dedirten Rabbimizin bu konudaki örnekleri sunulan Kur’ânî emirleriydi.

Devam Edecek..

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.