islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,5031
EURO
36,4292
ALTIN
2.955,81
BIST
9.302,94
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

KUR’AN’DA LEHV-İNSANI OYALAYAN ŞEY

KUR’AN’DA LEHV-İNSANI OYALAYAN ŞEY
4 Ekim 2023 09:00
A+
A-

Lehv: İnsanı oyalayan şey

Kur’an insanı oyalayan, eğlendiren ve onu asıl  görevini yapmaktan alıkoyan bütün uğraşılar; boş işler, dünya hayatının geçiciliği ve insanı oyalandırması, yani dünya hayatının hâlini ‘lehv’ ve laib-oyun’ kelimeleri ile anlatıyor.

Kendisinden zevk alınan ama devam etmeyen, günün birinde sona ermesi  kesin olan bütün oyalanmalar ‘lehv’dir. Dünya hayatı çeşitli açılardan insana zevk verir, onu eğlendirir, oyalandırır ama hepsi fânidir, bitmaya mahkûmdur.

“Ve eğer dönüp onlara sorsan: “Gökten suyu indiren ve onunla ölü toprağa can veren kimdir?” diye, hiç şüphen olmasın ki “Elbette Allah” diyecekler.

De ki: “Hekle şükür, (bari şunu olsun bileydiniz). Ama ne gezer… Onların çoğu akıllarını kullanmayı dahi beceremezler.

Zaten (akletselerdi, bileceklerdi ki) şu dünya hayatı (tek başına) geçici bir oyun (laib) ve oyalanmadan (lehv) başka bir şey değildir. Bir de hayatın öteki yüzü vardır ki, işte odur gerçek hayat. Keşke bunu olsun bilebilseydiler.” (Ankebût 29/64)

Yani, dünya hayatı herkes için çocukların eğlenmek için bir süre çıkıp vakit geçirdikleri, sonra eve geri döndükleri bir oyun gibidir. O oyunda kral rolü oynayan asıl kral değildir. Oyun bitince krallık da sona erer.

Dünya hayatının hiç bir günü devamlı değildir. Herkes belirli bir süre rolünü oynamaktadır. Bu hayatın cazibesine kapılarak iman ve vicdani duyguları keybedenler, dünyada eğlence, zevk ve faydasız oyunlarla şeref ve mutluluk yaşayacaklarını zannederler. Böyleleri dünyada bu gibi oyuncaklarla kendilerini avuturlar. Ölüm kapılarını çalıp gerçekle yüzyüze gelecekleri zaman, elleri boş kalır. Öbür tarafta bu oyuncakların kendilerine hiç bir faydası olmaz.

Eğer insanlar bu dünya hayatının imtihan için verilmiş bir süre, bir fırsat olduğunu, gerçek ve sonsuz hayatın âhiret hayatı olduğunu bilselerdi, bu hazırlık ve sınav dönemini oyun ve eğlence (lehv) ile geçirmezler.[1]

Bu âyet tek dünyalı bir hayat yaşayan inkârcıların hayat tasavvurunu reddediyor. “Artık onları kendi haline bırak. Vaad edildikleri güne kadar kavuşuncaya kadar lafa dalıp oynayadursunlar.” (Mearic 70/42)

Bazı kaynaklarda “dünya âhiretin tarlasıdır” sözü geçer. Bazılarına göre bu söz hadis değildir ama manası doğrudur ve şu âyetten alınmıştır: “Kim öteki dünyada kazanç elde etmeyi isterse onun kazancında bir artış sağlarız…” (Şûrâ 42/20)[2]

“Bu dünya hayatı, (eğer amacından soyutlarsanız) bir oyun (laib) ve eğlenceden (lehv) ibaret hâle gelir. Ama eğer iman eder ve korkup-sakınırsanız, karşılığınız size tastamam verilir. Üstelik O sizden mallarınızın tümünü (harcamanızı) istemez. ” (Muhammed 47/36)

Bu dünya hayatı “bir ouyundan, geçici bir eğlenceden ibaret” olmasına rağmen Allah (cc) mü’minleri meşru zevklerinden yoksun bırakmayı istemez ve böyle sahip olduklarının küçük bir kısmını kendi yolunda harcamalarını ister.[3]

“(Tek başına) dünya hayatı geçici bir oyun (laib) ve eğlence (lehv)den ibarettir. Âhiret yurdu ise, korkup sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?” (En’am 6/32)

İslâmı din, Kur’an’ı Allah’ın kitabı olarak kabul etmeyen inkârcılar, bu dünya hayatından başka hayat tanımazlar. Öldükten sonra dirileceklerine, âhiret hayatının olacağına inanmazlar. Onlar için bu dünya hayatı sonuçta geçici bir oyun ve oyalayıcı bir eğlencedir. Hepsi bu kadar…

Hayata anlam ve değer katan şey, insanın kendisini Yaratan’ı razı edecek sâlih amel, yani hayırlı işler yapmak ve gelecek hayat için hazırlanmaktır. Bu olmaksızın yaşanılan hayat boş, anlamsız, faydasız, semeresiz ve umutsuzluklarla doludur.

Dünya hayatı, gafletten, faydasız oyuncaktan ibarettir. Onun geçiş anlarını, tad alınan şeylerini bir an düşünüp de ölümü gözünün önüne getirenler bunu rahatlıkla anlarlar.

“Hayat bu yaşadığımız dünya hayatıdır” diyenlerin en büyük zevki; onu ve onun sonucunu düşünmemek ve boş şeylerle eğlenmek, oyunlarla zamanı öldürmektir. Ancak  Allah’tan hakkıyla korkup sakınan takva sahipleri için ebedî olan, bitmez tükenmez nimetlerin ve zevklerin tadıldığı âhiret hayatı daha hayırlıdır.

Bu apaçık gerçeği aklını iyi kullanan insanlar anlayabilir, dünya hayatını oyalayıcı oyuncaklarına takılıp kalmazlar.[4]

İnsanlardan bir kısmı dünyalıklara ve eğlence türü şeylere daha çok düşkündür. Sürekli onların peşinde koşarlar, onlarla oyalanıp koca bir ömrü bitirirler. Hatta pek çoğu bu gibi şeyler sebebiyle asıl insanlık görevini unuturlar, oyun ve eğlenmeyi hayatının en önemli meselesi hâline getirirler.

Bilinen bir şey ki, eşyaya ve oyalayıcı şeylere karşı olan tutku, öteden beri insanoğlunun zaafıdır. (Âli İmran 3/14)

Nitekim Peygamber’in (sav) sahabeleri bile, Medine’ye önemli bir ticaret kervanının geldiğini duyunca, hutbe okuyan Peygamber’i yalnız bırakabilmişlerdir. Aşağıdaki âyetin bu nedenle indiği rivâyet edilmektedir.[5]

“Bir ticaret veya eğlence (lehv) gördükleri zaman hemen dağılıp ona giderler ve seni ayakta bırakırlar.

De ki “Allah’ın yanında bulunan, eğlenceden (lehv’den) ve ticaretten daha hayırlıdır.” Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Cumua 62/11)

Cabir b. Abdullah’ın (ra) rivâyet ettiğine göre; bir defasında Peygamber (sav) cuma hutbesini okuyorken (Medine’ye) yiyecek taşıyan bir kervan geldi. (Mescitte olanlardan) oniki kişi hariç hepsi dışarı çıktılar. Bunun üzerien bu âyet nazil oldu.” (Taberî, İbnu Cerir. Tefsir, 12/98)

Katâde’den gelen bir rivâyete göre kervanın geldiğini duyanlar ona doğru mescitten çıktılar. Geride oniki erkek, bir kadın kalmıştı. Bunun üzerine Peygamber (sav): “Muhammed’in canını kudret elinde tutan Allah’a yemin olsun ki, eğer birbirinizi izleseydiniz (yani hepiniz gitmiş olsaydınız) vadiyi ateş seli doldurur, sizi götürürdü.”[6]

O zamanlar Medine’ye bir kervan geldiği zaman halk onu, sevinç gösterisi olmak üzere davul çalarak karşılardı.[7]

Ancak her şeyin hesabını verecekleri şuuruyla, Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle hareket eden, kendileri için konulan ölçülere hakkıyla riayet eden mü’minler için dünya hayatı oyun ve eğlence yeri değil, gelecek için hazırlık (imtihan) yeridir.[8]

 

Hüseyin K. Ece

YAZARIN DİĞER YAZILARI İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ

[1] Mevdûdi, Tefhimu’l-Kur’an, 4/271

[2] Bakınız: el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, 1/471

[3] Esed, M. Kur’an Mesajı, 3/1042

[4] Elmalı, H. Y. Hak Dini Kur’an Dili (Sad),. 3/412

[5]Taberî, İbnu Cerir. Câmiu’l-Beyân, 12/97-99

[6]Taberî, İbnu Cerir. Câmiu’l-Beyân, 12/98. İbni Kesir, Muhtasar Tefsir, 3/501. Kadı Beydavî, Tefsir, 2/493

[7] Mukatil b. Süleyman, Tefsir, 3/361. Kadı Beydavî, Tefsir, 2/493

[8] Heyet, Kur’an Yolu, 2/315

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar