Bütün televizyon kanalları her türlü pisliği barındıran lağım çukuru gibiler. Ahlaksızlık, edepsizlik, şiddet, alkol, cinayet, aldatma, fuhşiyat, dolandırıcılık, vefasızlık… Akla gelebilecek daha ne kadar olumsuz tavır, davranış ve düşünce varsa, hepsini toplumun yediden yetmişine pompalıyorlar. Öyle bir etkileri de var ki, Tekirdağ’da, İstanbul’da izlenen bir dizi, Hakkâri’de Şırnak’ta da izleniyor. Yani ülke genelinde yaşayan milyonlarca insan, tek merkezin yazdığı aynı senaryo ile zehirlenmeye, ahlaksızlaştırılmaya, edepsizleştirilmeye devam ediliyor.
Yöresel bölgesel kültür, örf anane, gelenek görenek, sevgi saygı, vefa dayanışma… Hepsi ortadan kaldırılıp, tek tipleştirilmeye çalışılıyor. Hangi televizyon kanalını açarsanız açın, üzerinize pislik yağıyor. İlginçtir ki, bütün pislikleri içtimai yapımızın üzerine boca eden televizyon kanallarının tamamı, muhafazakâr iktidarın kontrolünde olan kanallar.
Muhafazakâr iktidar, sürekli düşmanı dışarıda arıyor, lakin içerde büyüyen düşmandan ise haberi yok. Ya da ahlaksız, edepsiz bir toplum istiyorlar. Devlet ricalinin en üst makamından aile yapımızın bozulduğuna dair gelen açıklamalar, popülist söylemden öte geçmiyor. Oysa bütün yetki ellerinde, bütün medya kontrollerinde, bütün programcılar, senaristler, yapımcılar ağızlarından çıkacak lafa bakıyor. Buna rağmen hiçbir yetkili, sözü geçen devlet ricali, insanım diyeni iğrendirecek yayınlara hiç ses çıkarmıyor.
Sadece pembe diziler değil, aynı zamanda haber kanalları da birer felaket tellalı gibi iş görüyor. En basit, sıradan olaylar bile haber değeri taşır iken, toplumun yozlaşmasını, ahlaksızlaşmasını, edepsizleşmesini haber değeri olarak görmüyorlar. Neden? Çünkü kendileri de aynı çarkın dönmesinden memnunlar.
Televizyon kanallarına çıkan herşeyologlar, her konuda uzmanlar. Salgın hastalıkları da konuşan aynı kişiler, depremi de konuşan aynı kişiler, ekonomiyi de konuşan aynı kişiler. Aklınıza gelecek hangi mesele varsa, mesele hakkında konuşanlar hep aynı kişiler. Bir tek, iktidar eliyle içtimai yapımızın nasıl bozulduğunu konuşmuyorlar. Ya da konuşamıyorlar.
İnsanın aklına gelmiyor değil. “Acaba modern ulus devlet, toplumun böyle olmasını, içtimai yapının bozulmasını mı istiyor?” diye. Yok, öyle değilse, neden müdahale etmiyor? Kaldı ki, iktidarda da namaz kılan (!), oruç tutan (!), cenazelerde Kur’an okuyan (!), sözüm ona kendilerine “Müslüman” diyenler var. Vatan, millet, din maneviyat, ahlak edep ise dillerinden düşmüyor. Lakin. Göz göre göre neslimizi, aile yapımızı, ahlakımızı, edebimizi iktidar kendi elleriyle bilerek isteyerek heba ediyor. Dışarıdaki düşman için İHA – SİHA – tank top, füze üretenler, içimizde büyüyen düşmanda habersiz gibi davranıyorlar.
Tabi ki biz şöyle bir şeyi de biliyoruz; dünyevi iktidarların amacı, her daim iktidarda kalmaktır. İktidar sahiplerinin her biri ölümlü birer ilah konumundadır. Zira, icraatlarında Allah’ı hiçbir zaman hesaplarına dahil etmezler. Nefsini ilah edinenler ise, bütün toplumu ifsat etmek için çaba gösterirler. Her türlü olumsuz gelişmeyi de “Dış güçler” de ararlar.
Şunu kendilerine hatırlatalım ki, dış güçlerin bu memleket insanına bir şey yapamayacağına tarih şahittir. Fakat ifsat ehli iç güçler ise, içtimai yapıyı çökertmiş durumdadır.
YAKUP DÖĞER