Kim Rahman’ın zikrini görmezlikten gelip terk ederse biz ona şeytanı musallat ederiz. Artık bu, onun ayrılmaz yakın arkadaşı olur. (Zuhruf:43/36)
Bu ve benzeri ayetleri gizleyen güçler vardır. Büyük davanın şanlı ümmetini tefrikaya sürükleyen güçler sorumludurlar, sorgulanmalıdırlar. Bugün bunların başında MEAL yazarı hoca efendiler gelmektedirler. Meal yazarı hoca efendilerin çoğu zikir kavramını “anma” kelimesi ile ifade ediyorlar. Aslında ilâhî markalı bir kavramdır.
Bu alanda Allah Teâlâ kulunu daima uyarmaktadır. Hakkı, hakikatleri ve hikmetleri telkin etmektedir. Allah Teâlâ kuluna. “Allah’tan başka ilâh olmadığını” ısrarla ihtar eder. Zikir, fikir, şükür ve istiğfar gibi ibadetlerle kulunu dergâhına çağırır.
“Bil ki, Allah’tan başka ilâh yoktur.” Kendi günahın için, mümin erkekler ile mümin kadınlar için istiğfar et (bağışlanmalarını dile). (Muhammed: 47/19 ) Burada görüldüğü gibi Allah’tan başka hiçbir gücün etkin olmadığını öğretir. Devam eder.
Beni zikrediniz ki Ben de sizi zikredeyim ve Bana şükrediniz, Bana nankörlük edip ilkârcılar olmayınız. (Bakara:2/152) Yaratıcımız, Rabbimiz, Mevlâmız, kendini zikreden kulunu, en yüce değer vereceğinden haberdar eder. Nankör inkârcı olmaması için de şükretmesini şart koşar. Peşinden nasıl zikredileceğini hikmet bazında açıklar.
Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak ve cehren okumadan daha düşük seviyesinde sabahları ve akşamları zikret. Sakın gâfillerden olma. (Araf:7/205) Kur’an-ı Kerim’in her ayetine hatta her kelimesine özenerek dikkat etmek gerekir.
Allah’ı, yalvararak ve korkarak zikretmek gerekir. “Çünkü Allah haddi aşanları sevmez.” Sesi ayarında kullanmak zikrin âdabıdır. Başkasının değil, kendi kulakları duyacak seviyede ve anlaşılacak ölçüde ses ile zikir yapılması dersini verir.
Günlük zikir sabah ve akşam olmak üzere iki defa yapılır. Zikir, beşerî katkı ve yorumlar olmadan yalnızca “Allah size nasıl öğretti ise öyle zikrediniz” buyurur. Zikri böyle yapmalı ve herhangi bir sebeple terk etmemelidir. Çünkü zikri terk etmek gafillerin ciddiye almadan yaptıkları hatalarındandır. Israrla Rabbimiz zamanını te’yiden; Rabbinin ismini sabah ve akşam zikret. (İnsan: 76.25 ) diye buyurur.
Müminlerin, Rabbimizin ismini sabah akşam zikretmeleri farzdır. Bunu görmezlikten gelmek ya da baştan savmak şer’an caiz değildir. Çünkü bu kesin emirdir. Mana yoğunluğunun zirveleştiği Rabbanî bir iklimdir. Rabbimiz ayetlerin bütünlüğü ile zikrin ihlas ve vera’ haleti ile yapılasını emreder. Zikir ibadetinin katıksız ve halis olması gerektiğini bir başka ayette daha şöyle dile getirir; Rabbin ismini “mâsivadan arınarak O’na yürekten yönelerek zikret”. (Müzzemmil:73/8)
Bu emirler öylesine kesindir ki yapılmaması halinde Rabbimizin müeyyideleri peş peşe sıralanır; Ey resulüm sen, bizim zikrimize arkasını dönüp dünya hayatından başka bir şey arzu etmeyen kimselerden yüz çevir. (Necm:53 29) Bunu yapmayanlar çok ağır ifade ile uyarılırlar; O gün cehennemi kâfirler için müthiş bir tarzda gösteririz. Onlar ki, gözleri benim zikrimden perdelenmişti. Zikir hakikatini duymayacak duruma düşmüşlerdi. (Kehf:18/101) 18)
Bir düşünün ve bir bakın Rabbimiz ne buyuruyor: Ey Resûlüm, Bizim zikrimizden kalbini gafil bıraktığımız ve kendi heveslerine saplanmış kişiye sakın itaat etme. Zaten onun işi aşırılıktan başka bir şey değildir. (Kehf:18/28) Bu beyanları kesindir.
Şimdi mesele daha açık anlaşılmaktadır. Zikri olmayanın fikri, fikri olmayanın şükrü olmaz. Böyle bir hayatta da dengeler sağlanamaz. Bugün hayat bundan ibarettir.
Bunları Diyanet İşleri Başkanlığı anlatmalıdır. Esselamualeykum.
ilhan ORAL