Dünyevi iktidarların akademik yapıyı kurucu bir unsur olarak ele almaları ve iktidarın buyurganlığı doğrultusunda toplumu kurmaları için bilginin sekülerleşmesi – dünyevileşmesi – gerekmektedir. Bilginin dünyevileşmesi hepimizin anlayabileceği şekilde tanımlanacak olursa, bilginin referansının, usulünün ve amacının ilahi/verili olanla bağının kesilmesi, tamamen akılcı-deneysel-maddeci düşünceyle üretilmesidir. Herhangi bir ilahi metinle, geleneksel ve örfi olanla ilgili kabullerin reddi, bu reddin karşısına aklı merkeze koyan inşa, bilginin seküler/dünyevi olarak üretilmesi demektir.
Bilginin elde edilmesinde üç unsur bulunmaktadır. Bunlar bilginin referansı, bilginin üretilme usulü ve bilginin amacıdır. İlahi/verili referanslarla bilgi üretme ve bu bilgiyle amel etmede de bu yöntem uygulandığı gibi, dünyevi – seküler – bilgi üretmede de aynı yöntem uygulanmaktadır. Verili değerlere yaslanan bilginin referansı ilahi olana atıf yaparak, mutlak manada ilahi bir metine dayanarak, dayandığı ilahi metnin sınırları dahilinde üretilir, üretilirken takip edilen usulde ilahi metinin çevrelediği sınırları dikkate alırdı. Bu bilgi ise amaç olarak insanın nasıl daha iyi bir kul olabileceğini hedefler.
Modern dönem aydın-entelektüelle üniversite merkezli üretilen akademik bilgide ise halkın dünyevileşmesi/sekülerleşmesi/uluslaşması hedeflenir. Avrupa’da Rönesans’la başlayan değişim, ilerleyen süreç içerisinde üniversitenin ne işe yarayacağını da belirledi. Bu misyonla atılan tohum ulus devlete aidiyet duyacak makbul vatandaşların yaratılmasıydı.
Aydın ve entelektüellerin yetiştiği akademik camianın kurulması ve kurumsallaşması bilginin hem dünyevi – seküler düzeyde üretilmesi, hem de bu üretilen bilginin uluslaşma sürecinde kullanışlı hale gelmesi demekti. Bu gelişme Batı’da önem arz etse de, özellikle halkı Müslüman olan coğrafyalarda olabildiğince öneme haizdir. Zira halkı Müslüman coğrafyalarda modernleşme denen illet, ulus devletin dayatması ile gerçekleştiğinden, gerek üniversitenin gerekse yetişen aydın-entelektüelin ulus devlet paradigmasına uygunluğu zorunludur.
Bu sebepten akademik kariyer sahibi aydınlar ve entelektüeller bağımsız bir sınıf değildirler. Tersine, her iktidar sahibi(sahipleri) kendi özel aydınlar-entelektüeller tabakasına sahiptir veya bu tabakayı yaratmaya çalışır.
Bu çaba aynı zamanda eskiye ait olan verili – örfi – geleneksel bilginin de önüne geçmek için önemlidir. Her ideoloji kendi hegemonyasını kurma aşamasında akademik kurum içerisinde kendi aydınını yetiştirme çabasını gösterir. Bu çabanın en önemli sebebi, yukarıda da değindiğimiz gibi, iktidardan bağımsız bilginin üretilmesinin önüne geçmektir.
Akademik geleneğin ürettiği bilgi ve bu bilginin yol göstericiliği de dünyevi – seküler temellidir. Dayandığı referansı, üretildiği usulü ve insanı yönelttiği amaç bu dünyaya aittir ve bu dünyalıdır. Zira temelde hakikat anlayışı seküler, bu dünyalıdır. Hakikat algısı, atıf yaptığı, istinad ettiği merkez, egemen ideolojinin değerleri/paradigmasıdır. Bizce hakikat olan bu durumun, aynel yakin ve ilmen yakin olarak görüldüğü alanlar teoloji, eğitim ve tarih alanlarıdır.
Adını zikrettiğimiz bu alanlarda bilginin dünyevi – seküler olarak üretilmesi, egemen ideoloji/dünyevi iktidar için zaruridir. Üretilecek bilginin hassaten bu alanlarda seküler/dünyevi olması gerekmektedir. Teolojik alanda üretilen seküler bilgi ile dünyevi iktidara muhalefet eden din, yeniden yorumlanır, muhalif kimliğinden soyutlanır. Kutsal kitaplar okunur, ibadethaneler açıktır, bireysel ritüeller serbesttir. Bu dünyada hiçbir işe karışmayan bir din, bu dinin de bir ilahı icat edilir. Bunu akademik gelenek yapar.
Eğitim alanında üretilen bilginin dünyevi/seküler olması kaçınılmazdır. Doğan her çocuk, devletin malıdır ve çocuk üzerinde anne babanın tasarruf hakkı yoktur. Çocuğu beş yaşında ebeveyninin elinden kanun zoruyla alır ve egemen ideolojinin paradigmasına uygun olarak yetiştirir. Çocuğu makbul vatandaş kalıbına sokan bilgi dünyevidir. Eğitim alanında üretilen bilginin dünyevi olması, dünyevi iktidarın gelecek nesiller üzerinde meşruluk kazanmasını sağlar. Ulus devletlerde zorunlu eğitim, bu sebepten zorunludur. Eğitim alanında bilginin dünyevileşmesi için, akademik gelenek büyük çaba harcar.
Bilginin dünyevileşmesi/sekülerleşmesi gereken diğer bir alan tarih alanıdır. Bu alan hassaten önemlidir. Bu alan önemli olduğu için, burayı başka bir yazıya konu edinelim.
YAKUP DÖĞER