7 Ekim’de Hamas’ın askeri harekatı ile başlayan olay, Batı ve İsrail yanlısı medya grupları tarafından, dünyaya bir saldırı olarak açıklandı. Bu açıklama, kasıtlı bir düşüncenin sonucu olarak ortaya çıkmıştı. Bu açıklamayı yapanlar, İsrail’in 75 yıldır, Filistin topraklarını işgal eden ve onlara karşı bir savaş başlatan İsrail’in haksız ve baskıcı politikalarını saklamayı amaçlıyordu.
Maalesef, birçok kesimde olduğu gibi, Saldırgan’ı kınamayı bırakıp, saldırıya uğrayanın kendini ve ülkesini savunma hakkını bilerek gizlemeyi hedefliyordu. Ne acıdır ki, ülkemizde de birçok kimse, Hamas’ın yanlış ve hatta zamansız bir hareket ile Filistin’i zor durumda bıraktığını söylüyor ve Hatta, bazı güçlerin oyuncağı olduğunu herhangi bir somut dayanak olmadan iddia ediyorlardı.
Filistin meselesine yanlış bakış:
Öncelikle Hamas’ın Filistin’in ve özellikle Gazze’nin meşru temsilcisi olarak on yıl önce serbest seçimleri kazanmasına rağmen, Amerika ve Batılı ülkelerin bu demokratik seçimleri kabul etmeyerek, onu daha o zamandan beri “terörist” olarak ilan ettiklerini hatırlayabiliyoruz.
Filistin konusu, uzun yıllardınr kangren edilen ve unutturulmaya çalışılan bir konu. Filistinliler, yıllardır yalnız bırakıldı, İsrail’in baskı ve katliamları sıradan ve tabii bir olay haline getirildi. Bu durum, İslam dünyasının kendi davalarını unutmaları ve kendilerine güven duymamaları sebebiyle bugünkü hale geldi.
Bu ataletin ve duyarsızlığın neticesi, Türkiye gibi Filistin’in arkasında olan ülkenin aydınları bile konuşmalarında, zaman zaman Hamas hareketine terörist, saldırgan gibi ifadeler kullanmalarına sebep oldu. Ayrıca, medya kuruluşları; olayı, çoğunlukla bir medeniyet savaşı olmaktan uzaklaştırıcı, askeri bir strateji mücadelesi çerçevesinde tuttu. Fakat, İsrail’in vahşetine de gerekli derecede yer vermiş olduğunu da unutmamak gerekir.
Halbuki olay, tarihi, kültürel ve sosyolojik bir olay olarak ele alınması gerekiyordu. Çünkü, bu savaş; dünya görüşlerinin ortaya koyduğu siyasi ve stratejik noktalara etki ederek, bugünkü anlaşılmaz ve soykırımcı bir niteliğe bürünmüştür.
Dün akşam Haber Türk’te Filistin oturumunda, Abdullah Arar ve Gürkan Zengin; olayın siyasi olmaktan çok, bir medeniyet savaşı olduğunu dile getirdi. Dolayısıyla, problemin bir din savaşı haline getirildiği konusu, hadiseye daha geniş bir perspektiften bakılmasına bir imkan tanıdı.
Filistin Konusu, Çözüme ulaşacak mı?
Filistin konusu, İsrail hükümetinin sadece yayılmacı ve ırkçı bir politikası ve çabası olarak düşünülmemelidir. Bu olayı, Biden’in ben Siyonistim diyerek, uluslararası bir gizli örgütün üyesi olduğunu ifade etmesi, ABD dışişleri bakanı Blinken’in “Ben de Yahudiyim” şeklinde açıklamaları ile açıkça anlama imkanı elde ettik. Ayrıca, “Amerika Birleşik Devletlerinin her halde ve bütün imkanımızla İsrail’in yanındayız” diye açıklaması, tarihin kaydettiği en kabul edilmez, hukuk ve insanlık dışı bir tavrını ortaya koymaktadır. Fakat olay sadece bununla kalmıyor, İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkeler; olayı objektif olarak değerlendirmek ve ona göre hareket etmek yerine, “taraftar mantığı” ile hareket ederek, açık bir katliama ve soykırıma ortak olmuşlardır.
Batı; Filistin’de küçük bir toprak parçasında yaşayan; onuru,hürriyeti, mülkiyet hakkı ve siyasi hakları dikkate alınmadan batı’nın topyekün Filistin halkına yönelik katliamıyla, aslında OrtaDoğu’ya İsrail eliyle, hakim olma politikasının bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. İsrail’in, kendisine karşı askeri bir harekata, askeri bir kesime değil de, suçsuz günahsız ve savunmasız insanlara reva görmesi, artık onun dünya nezdinde “terörist bir devlet” olduğunu gösteriyor.
Dünya halkları, Amerika, Avrupa ve İslam topluluklarında büyük bir infial ile bu katliama ve İnsanlık suçuna karşı çıkarken; Amerika, İsrail ve Batı’nın büyük devletleri, kendi halklarına bu konuyu açıklayamayacak ve saygınlıklarını kaybederek, bu olaylar ile ülkelerinde de ciddi problemlerin meydana gelmesine sebep olacaklardır. Çünkü, hukuksuzluk; katliam ve yok ediş noktasına ulaşmıştır. İnsan özelliği taşıyan hiçkimsenin buna tahammül etme lüksü yoktur.
Bölgeyi ve belki de bütün dünyayı savaş’a sokabilecek gelişmelere sebep olacak bu olay; Batı’nın eski “Haçlio hareketleri”nin yeni bir versiyonu olarak ortaya çıkmaktadır. Fakat tarih; bu şekilde haksız , nefret ve intikam hareketinin; karşı nefret ve intikamlara yol açtığını göstermiştir. Batı dünyası, ciddi bir nefret ve akıl tutulması ile ruhen hastalanmıştır. Bunun, sıkıntılarını da kat be kat çekecektir.
PROF.DR. SAMİ ŞENER
Kaleminiz var olsun hocam, yüreğinize sağlık.. Dünya bir akıl tutulması yaşıyor ve bu durumu çok güzel izah etmişsiniz. Baki selamlar..