Aziz Dostlarım;
-Büyük mütefekkir, şair ve yazar Üstad Sezai Karakoç’un vefatının ikinci yıl dönümü vesilesiyle sizlerle birlikte olmak istedim.
“Mutlaka olmak isterim gün doğmadan Şehzadebaşı’nda”
Sezai Karakoç’un şiiri baştan sona bir duadır. Hem de kabul edilmiş bir duadır.
“Mutlaka olmak isterim: Gün doğmadan Şehzadebaşı’nda.”
Böyle diyor şiirinde.
Allah hepimizi şahit kıldı.
Bildiğiniz üzere;
Sezai Karakoç’un 16 Kasım 2021 tarihinde vefatının ardından cenazesi, 17 Kasım 2021 tarihinde ikindi namazını müteakip İstanbul Şehzadebaşı Camisinde kılınan cenaze namazının ardından caminin haziresine defnedilmişti.
O, güzel gönüllü, ruhu ve zihni şafak yağmurları ile yoğrulmuş ötelerin ötesi, hepimizin izinden gitmemiz gereken davası ve derdi olan bir şahsiyetti.
Gönlü Güzel Kardeşlerim!
Niçin kaleme alıyoruz? Yazıyoruz bu örnek, ölümsüz, öncü şahsiyetleri unutmamak ve izlerinden gitmek için Allah rızasını kazanmak için, alın ve akıl teri dökmek lazım.
Çünkü mümin gönüller, Rabb’imizin nazargâhı olan gönül kâbesidirler.
Kalem erbabından muradımız, Rabb’imizin ellerindeki kalem üzerine yemin ettiğini bilmeleri ve bu kalemlerini Zülfikârca ehli küffara ve batıla karşı şahlandırmalarıdır…
İşte, en güzel kalem ve yazı örneği Diriliş Çağrısı…
Merhum üstadımız Sezai Karakoç diyor ki:
“Diriliş Çağrısı 1 Kasım 2017″
“Milletim, uyan! Kendine dön! Aslını unutma! Geçmişini bil. İçinden, gerçek aydınlardan kurulu bir kadro çıkar. Çıkar ki, onlar hem bu gününü, hem yarınını kurtarsınlar. Geleceğini ancak bilinçli, idealist bir aydın nesil güven altına alır.
Milletim! Büyük bir milletsin. Çok büyük bir ülken var. Onun birçok parçasına el konulmuş. Öbür parçalarına da göz dikilmiş. Çok köklü bir tarihe sahipsin. Gerçek bir medeniyetin, hakikat medeniyetinin sahibisin. Onu yeniden ayağa kaldır. Diril ve Dirilt! İnsanlık seni bekliyor.
Milletim! Doğu’ya ve Batı’ya dur diyecek güç sensin. Kendini bildiğin gün, kurtulacaksın. Ve bütün insanlık, büyük bir felakete doğru gidiyor. Sınırsız hırs sahipleri dünyayı yakmaktan geri durmuyorlar.
Milletim! Uyan, kendine gel! Yeni bir sayfa aç. Geçmişte birkaç kez çağ açmıştın. Yine açabilirsin. Yine…
Allah’ın rızasını kazanmak aşkı ve coşkusuyla;
Bu Ufuk ötesi haykırışını hayata geçirmek bizlerin, sorumluluk mevkiinde olan herkesin, aziz milletimizin bütün fertlerinin hem görevi, hem sorumluluğudur.”
Değerli Dostlar!
Ben Sezai Karakoç ile aynı havayı soluduğum için Rabbime şükrediyorum çünkü Sezai Karakoç, sahabe gibi yaşayan ama bu dünyayı yaşamayan adamdır.
Bütün dünyanın nimetlerini elinin tersiyle iten vakur bir adam.
O yüzden bütün insanlığa seslenebilecek, hakikat medeniyeti fikrinin ilk dahil ve sahici kurucusu Sezai Karakoç’ tur.
Merhum Sezai Karakoç hayatta iken Yusuf Kaplan Hocamız”
“ Sezai Karakoç Türkiye’dir diye belirtmiştir. (Yeni Şafak 15 Mayıs 2020)
Özetle aktaralım.
“Sevgili Celal Fedai, medeniyetimizin iki büyük şairi, Sezai Karakoç’la İsmet Özel Türkiye’de yaşıyor, farkında mısınız?” diye sormuştu geçtiğimiz günlerde.
SEZAİ KARAKOÇ’A SALDIRMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ!
Mesele neydi, peki?
Mesele, Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun gençlere Üstad Sezai Karakoç’un “Diriliş Neslinin Amentüsü” başlıklı kitabını dağıtmasıydı!
Bağlamından kopartılan, cımbızlanan bir iki cümle öne çıkartılarak “Vay efendim, nasıl olur da böyle bir kitap Bakanlık tarafından dağıtılır” mış!
Oysa Diriliş Neslinin Amentüsü, bu ülkenin çocuklarının geçmişten geleceğe doğru gerçekleştirdikleri ve gerçekleştirecekleri medeniyet yolculuğunun muazzez bir manifestosudur.
Zamanları, mekânları aşan, çağ kuran bir metindir.
İnsanlığın diriliş destanının yol haritasıdır.
Bu ülkenin çocuklarının, coğrafyamızın çocuklarının, hasılı mazlum dünyanın çocuklarının direniş, diriliş ve varoluş destanıdır.
İnsanlık çapında bir diriliş çağrısıdır.
Bu pespaye saldırıya sessiz kalamazdık elbette. Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi Başkanı sevgili Mahmut Bıyıklı kardeşim, Sezai Karakoç’a yapılan saldırı üzerine manifesto gibi bir yazı yazdı. Ayrıca Salı akşamı birlikte bir İnstagram yayını yaptık ve ardından sosyal medyada etiket çalışması gerçekleştirdik.
Türkiye, Sezai Karakoç’u yedirmeyeceğini ve üstadına sahip çıktığını gösterdi.
SEZAİ KARAKOÇ: MEDENİYETİMİZİN RUHU, UMUDU VE UFKU
Çiğliğin ve ilkelliğin bu kadarına da pes, diyorum sadece. Pes, gerçekten!
Sezai Karakoç gibi birine reva mıdır bütün bu pespayelikler?
İnsanın zoruna giden şey şu: Söz konusu saldırıya malzeme yapılan kişi, bu ülkenin yaşayan en büyük düşünürü, en büyük şairi.
Çağrısı çağını aşan, bu çağın ötesine taşan, başka çağlara ve çağrılara ulaşan bir düşünür ve şair…
Medeniyetimizin ruhu, umudu ve ufku.
Ülkemizin yaşayan kalbi, beyni ve vicdanı. Bu kalp durunca, bu beyin çökünce, bu vicdan yitince, bu ülke çorak bir ülkeye, uçsuz bucaksız, her şeyi kasıp kavuran devâsâ bir çöle dönüşür.
Sezai Karakoç’a saldırmak, çiğliktir. Katmerli yobazlıktır; çünkü Sezai Karakoç’un önünde saygıyla eğilmesi gereken insanların, Sezai Karakoç’a saldırmaları yobazlığın dikâlâsıdır; dünyanın başka hiçbir ülkesinde rastlanması mümkün olmayacak kadar haysiyet kırıcıdır.
Sezai Karakoç’a bu ülkenin sözümona entellektüel gazetelerinden böyle bir saldırının gelmesi, haysiyet cellatlığının ne kadar zıvanadan çıktığının göstergesidir.
Şunu söylemiştim: Bir toplumun başına gelebilecek en büyük felâket, başına ne geldiğini bilememesidir.
Sezai Karakoç’a yapılan saldırı, bu tespitimin ne kadar doğru olduğunun göstergesi.
Sezai Karakoç’a saldırabilmek için, gerçekten celladına âşık tasmalı çekirge olmak gerek. Ancak celladına âşık türler, haysiyet cellatlığı yapabilirler çünkü!
Makaleme şu örnekle devam ediyorum…
“SARTRE, FRANSA‘DIR!”
Fransız Sağı’nın kalesi, Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle ile Fransız solunun kulesi Sartre arasında yaşanan muhteşem bir hikâye vardır.
Fransa, Cezayir’i işgal etmiş, Fransız emperyalizminin en âdî, iğrenç uygulamalarını yapmaktan çekinmemektedir.
Fransız aydınları, solu adına Sartre konuşur ve isyan eder bu iğrenç işgale, ardından gerçekleştiren katliamlara. Ve De Gaulle yönetimini topa tutar, yerden yere vurur.
De Gaulle’e, Sartre’ın bu sert protestosu ve eleştirileri sorulduğunda verdiği cevap gerçekten ibretliktir: “Sartre, Fransa’dır.”
“SEZAİ KARAKOÇ, TÜRKİYE’DİR!”
İnsanlığın yükünü omuzlarında taşıyan, fikir, oluş ve varoluş çilesiyle hayatını da, eserlerini de ilmek ilmek örerek dokuyan yaşayan en büyük düşünürümüze Şeyh Galip’ten sonra Leylâ ile Mecnun’u yazan, sanatımızın ufkunu ötelerin ötesine taşıyan yaşayan en büyük şairimize, tek bilge sanatçımıza bu dünyada yaşayan ama bu dünyayı yaşamayan, bu dünyanın bütün geçici lezzetlerini insanlığın diriliş destanını yazmak, diriliş kuşağını yetiştirmek için elinin tersiyle iten, yaşayan en büyük ahlâk anıtımıza bu yapılmaz!
Hiçbir millet, tek başına ülkenin ruhu, umudu, ufku olan büyük sanatçısına saldırmayı aklının ucundan bile geçirmez!
Hiçbir millet ve hiçbir devlet, tek başına ülkenin kalbi, vicdanı ve beyni olan yaşayan en büyük düşünürüne pervasızca saldırılmasına göz yumamaz!
Bu durumda yapılacak tek şey kalıyor: Ülkede Sezai Karakoç okuma seferberliği başlatmak… Devlet, millet el ele bütün okullarda, bütün kurumlarda Sezai Karakoç kitapları dağıtmak, Sezai Karakoç şiirleri okumak ve Türkiye’nin her yerine, en çok da kalbine “Sezai Karakoç Türkiye’dir” diye yazmak…Vesselâm.” İşaret ediyordu.
Böylelikle;
MTO(Medeniyet Tasavvuru Okulu)’nun kurucusu ve biricik Hocası Yusuf Kaplan Beyefendi; Büyük düşünür ,Şafak Yağmuru, diriliş davasının Pirini, bir devasa külliyat sahibine hakettiği değeri bir kez daha bütün yazıların da, konuşmalarında, konferanslarında , kitaplarında veriyordu. Sonsuzluğa uğurladığımız örnek şahsiyet büyüğümüzü Bütün insanlığa, Aziz milletimize, Şafak Yağmuru olacak ruhlara, gönüllere adeta kazıyordu.
Velhasılı;
Kıymetli Kardeşlerim!
İslam medeniyet birikimi Sezai Karakoç’un üslubunun bir parçası olmuştur âdeta.
Aziz Üstadımıza Yüce Türk milletine yaptığı büyük hizmetler için şükran borçluyuz.
Çıktığı ahiret yolculuğunda Rabb’imizin onu en güzel şekilde ağırlamasını niyaz ediyoruz. Onu daima rahmetle, minnetle ve özlemle yâd edeceğiz. Mekanı Cennet,Makamı Â-lî olsun.
Merhum üstadımız Sezai Karakoç ve Filistindeki Şehitlerimizin ruhlarına El Fatiha…
“Niyet Hayır Akıbet Hayır” inşallah.
Yüce Rabbim, Filistinli Kardeşlerimize Filistin’de Gazze’de, Mescidi Aksa’da muzafferiyet nasip etsin.
Adnan YILMAZ