Siyonist işgal rejiminin iki aya yakındır Gazze’de çocuk, kadın, yaşlı demeden aralıksız gerçekleştirdiği tarihin en korkunç ve acımasız katliamına bütün dünya halklarından yoğun tepkiler gelirken Türkiye’deki bazı kesimlerin derin bir sessizliğe bürünmeleri oldukça manidar ve düşündürücüdür. Hele birilerinin Siyonist katilleri haklı çıkarırcasına hâlâ, “Hamas/Kassam bir terör örgütüdür; onlar da sivilleri katlettiler” klişesini papağan gibi tekrarlayarak söze başlamaları yok mu? İnsan bu tipler için kullanacağı kelimeleri seçmekte hayli zorlanıyor doğrusu…
Din, dil, ırk farkı gözetmeden tüm dünyadaki insaf ve vicdan sahibi hemen herkes sadece “insan” oldukları için sosyal medyada, sokaklarda, tribünlerde ve seslerini duyurabilecekleri her yerde ayağa kalkmışken, bizdeki sözde insancıl, çevreci, hayvansever geçinen ve yerli-yersiz ota-çöpe tepki gösteren çevreler, insanlık tarihinin bu en vahşi katliamına karşı neden sus-pus oturmayı yeğliyor olabilirler?
Siyasi-ideolojik kamplaşmalar kimilerini “insanlık”tan bu kadar koparıp uzaklaştırmış olabilir mi?
İşte burada, bizdeki eli kanlı terör örgütü ile işbirliği yapmalarını “sekülerlik/laiklik” ortak paydası ile ilintileyen siyasi yaklaşım hatırlanmalı: ‘Onlar da seküler yaşam biçimini benimsiyorlar, biz de; neden anlaşmayalım?’ şeklinde ifade edilen ideolojik tavır… Daha doğrusu İslam karşıtlığı ortak paydası…
Gelin, Ankara Enstitüsü’nün Kasım 2023 tarihli “Türkiye’de Dindarlık Algısı” anketine (İPM Sabancı Üniv. S.M.Girişimi) bakalım: Temmuz 2023’te 1358 kişi ile cep telefonları üzerinden yapılan ve hata payı yüzde 3,5 olarak hesaplanan ankete göre, Türkiye’de halkın yüzde 92,3’ü kendisini inanç açısından Müslüman; yüzde 3,2’si deist; 2,7’si ise ateist olarak tanımlıyor. İlginçtir, dini tercihlerini ideolojik-siyasi karşıtlık üzerinden ‘deist, ateist, agnostik’ diye ifade edenler yoğun şekilde laikliği din haline getiren bir partide yüzde 18,6 ve ırkçı tepkiselliği merkeze alan diğer partide yüzde 10 oranında kümeleniyorlar. Bu kümelenmenin, nüfusun 24 yaş altında göreli olarak yüksek olması da dikkat çekiyor.
Oranlardaki değişime yol açan dinamikler bağlamında uzmanlar; cumhuriyetin kuruluşundan beri dayatılan laik eğitim ve kültür politikalarına, son yıllarda yaygınlaşan bireyselleşme ile iletişim araçlarının değer yargılarını etkilemesine ve nihayet 20 yıllık iktidar muhalifliğine işaret ediyorlar.
Dini duyarlıktaki değişimi yansıtan göstergelerin başında ise, bir Müslümanın günlük hayatında en sık eda etmesi gereken farz ibadet olan namaz geliyor. Ankara Ens./İPM anketinde: “Vakit namazlarını kılar mısınız?” sorusuna, “Düzenli kılarım” diyenlerin oranı yüzde 39,7; “Ara sıra kılarım” diyenler yüzde 25,0; “İleride kılmayı düşünüyorum” 3,8; “Eskiden kılardım şimdi kılamıyorum” 11,2; “Namaz kılmam” 17,9; “Cevaplamak istemiyorum” 2,4. “Cuma namazına gider misiniz?” sorusuna, “Düzenli giderim” diyenlerin oranı yüzde 48,8; “Ara sıra giderim” 19,8; “Eskiden giderdim ama şimdi dini-siyasi gerekçelerle gitmiyorum” 11,9; “Cuma namazına gitmem” yüzde 16,8; “Cevaplamak istemiyorum” 2,7.
2006’dan bu yana bir sivil inisiyatif olarak faaliyet gösteren Namaz Gönüllüleri Platformu ekibi olarak yaklaşık yirmi yıldan beri ülkemizde yapılan bütün namaz anketlerini inceledik. Genellikle günde beş vakit namaz kıldığını söyleyenlerin oranını yaklaşık olarak yüzde 20 ile yüzde 25 aralığında veren anketlerden farklı olarak Ankara Ens./İPM anketinde “düzenli namaz kılanların” oranının yüzde 39,7 olarak çıkması ilginçtir. Buna en yakın sonuç ise, beş vakit namaz kılanların oranını yüzde 42,5 olarak tespit eden Diyanet İşleri Başkanlığının 2014’te yaptırdığı anket idi. Kaldı ki, Ankara Enstitüsü anketinde düzenli ve ara sıra namaz kılanlar ile kılmayı düşünenleri toplarsak, toplumun yüzde 69’unun namaz duyarlığının iyi ve daha da iyileştirilebilir bir potansiyele sahip olduğu görülür ki, bu duyarlık Cuma namazında daha yüksektir.
Ancak, “Namaz kılmam” diyenlerin oranının her iki ankette de birbirine yakın (AE/İPM yüzde 17,9; DİB yüzde 16,9) olması üzerinde çok dikkatli düşünmek ve acil ve verimli çareler üretmek durumundayız. Anketlerde, ilk-orta-lise öğretiminden yüksek öğretime geçildikçe namaz duyarlığının azalması da laik eğitimin halen devam eden tahribatını yansıtması bakımından oldukça manidar bir durumdur.
Gazze ve namaz duyarlığı, insanî ve İslâmî duruşumuzu ortaya koyan bir turnusol kağıdıdır vesselam.
ABDULLAH YILDIZ
YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN LÜTFEN BU LİNKİ ZİYARET EDİNİZ