7 Ekim’de başlatılan ‘Aksa Tufanı’ saldırısı ile başlayan süreçte meydana gelen gelişmeleri yeniden anlamaya çalışmak önemlidir. Bu anlama girişimi bize nasıl bir yol haritası çıkarmamız gerektiği konusunda da yardımcı olacaktır. Önümüzde çok güçlü zannedilen ve devlet olma vasfı ile gururlanan bir İsrail ve her türlü zulmü yapmakla övünen bir iktidar ile Gazze sınırlarına sığdırılmış mazlum bir halk ve onları temsil eden Direniş Hareketleri ki en başta da izzettin el Kassam… Bu hareketlerin son iki aya yakın zamanda yüksek bombardıman altında yazdıkları destan ve Gazze halkının kahramanca direnişi, ölüme meydan okuyan boyutları ile gösterdikleri destansı kahramanlık ise ayrıca değerlendirmeye tabi kılınmalıdır. Özellikle de müslüman olma vasfını hak eden bir eylemlilik üzere olmaları da dikkati caliptir. Bir müslüman olmanın neye tekabül ettiği söz konusu olduğu zaman, işte size Gazze’de yaşayan herhangi birine bakmanız yeterli diyebileceğimiz bir örneklik…
Bir, Azınlık olunmasına bakılmaksızın kendisinden daha büyük bir güce karşı direnen topluluklar istediklerini elde ederler. Bu illa ki maddi bir başarı olmayabilir. Ama müslüman olarak şehadet her müminin en büyük rüyası olmalıdır zaten… İsrail elli gün içinde istediğini elde edemedi ve onca yıkıma rağmen, öldürmeye rağmen, insani ara verilmek zorunda kalındı.
İki, Hamas örneğinde, birliğini koruyan her grup yapmak istediği şeyi yapma konusunda irade sahibi olabilir. Bu irade ise onun geleceğini belirler. Hamas, sözcüsü bugün en çok sözünün dinlendiği kişi haline gelmesi kendiliğinden oluşmadı. İman ölçeğindeki tam bütünlüğü sağlamaları, kendi ifadeleri ile beş vakit namazı cemaatle kılmayı önceleyen bir İzzettin Kassam kuvvetleri başarının sırrıdır. İlahi inayetin canlı tanığı olarak var olmaları, diğer Müslümanlar ve insanlar içinde güzel bir örneklik oluşturmaktadır.
Üç, Modern batılı kavramların içinin boş olduğunun gösterildiği büyük bir arena olarak Gazze kötülüğü temsil eden kişilerin kavramlarının boşluğunu gösterdi. İnsan hakları, özgürlük ve demokrasi gibi kavramlar yanında eşitlik kavramının da içinin boş olduğu gösterilmiş oldu. Modern düşünce ve ona dayalı değerler silsilesi de böylece tarihin çöplüğüne atılmış oldu.
Dört, Müslüman ülkelerin iktidarlarının kahır ekseriyetinin siyasal anlamda bir özgürlüğe sahip olmadıkları açıklık kazandı. ABD ve İsrail bağlantıları onları açık bir şekilde taraf olmaya yönelik beklentiyi boşa çıkarttı. Söylemden öteye geçmeyen iktidarlar, halkları nezdinde sorgulanacaklardır. Özgürlüğün bir devlet olma vasfı açısından önemini bir kez daha görmüş olduk… Mesele salt iktidar meselesi değil! İktidar olmada ahlaki şartlara haiz olunması meselesidir.
Beş, Müslüman Ülkelerin dışında kalan ülkelerin halklarının iktidarlarına rağmen bu olaya destek vererek Filistin halkının yanında yer alarak mahşeri vicdan dediğimiz insani vicdanı ayağa kaldırmıştır. Filistin’deki zulüm ve katliamlar, soykırıma doğru yürürken, insanlık vicdanı ayağa kalkmıştır. Halklar, özgürleşerek iktidarlarının sorgulanmasına yönelik siyasi bir irade kazanmaya yönelik bir şuur damıttılar. Vicdanını elden bırakmayan insan diğer vicdanları da ayağa kaldırır.
Altı, Avrupa açık destekle kendi halkları ile tezada düştü. Ürettiği değerlerin içinin boş olduğunu ilan ederek en büyük yenilgiyi aldı. ABD ise dünya sisteminde kaybettiği yeri bir daha dolduramayacağını bizatihi kendisi ilan etmiş oldu. Yeni bir dünya sistemi kendisini kuracak gerçek liderlere ve güçlere açık beklemektedir.
Yedi, Küresel sermayenin oluşan boykot üzerinden halklar üzerindeki etkinliği azaldı. Azalarak devam etmesi ise bu boykotun sürekliliğinde ve halkın bu konudaki şuurunun güçlendirilerek devamındadır.
Sekiz, Yukarıda söylediklerimizin kalıcılık sağlayabilmesi için yeni bir entelektüel dalgaya ihtiyaç vardır. Bu ihtiyacın giderilmesine yönelik kalıcı adımların atılması şarttır. Gazze bir halkın yaşlısı, genci, kadını, erkeği, çocuğu belirli bir şuur üzere var olabilmenin imkânlarını sunmuştur. Bu imkânların diğer halklar nezdinde de bir karşılık bulmasına yönelik çabalar anlamlı olacaktır.
Dokuz, teknolojik üstünlüğün yeri geldiğinde iman karşısında bir karşılığının olmadığını ayan beyan açığa çıkaran Gazze direnişi, yıkıldığı evin molozları üstünde burada ayakta ölürüm ama toprağımı bırakmam diyen kişinin açığa çıkardığı şuur, bütün teknik üstünlükleri geriletebilir. Bu imanın zaferi ve tekniğin yenilgisine kapı aralayan bir şuur halidir. Bu şuur insanlığın kurtuluşunu sağlayabilir.
On, Her müslüman Gazze direnişinden mülhem kendisini yeniden iman etmeye yöneltmeli ki kendisini hipnoza uğratmış teknolojiye karşı bir üstünlük imtiyazı elde etsin.
Çözüme dair ise şunları not edebiliriz…
Müslüman şuurunun damıttığı bir akıl üzerinden bu mesele çözüme kavuşturulur ve küresel iktidar geriletilebilinirse yeryüzü yaşanabilir bir şekilde kardeşçe var olmayı içerecek yeni bir sosyal yaşamı hayata geçirebilir…
Abdülaziz Tantik
YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN LÜTFEN BU LİNKİ ZİYARET EDİNİZ
temennileriniz önerileriniz güzel olmasi gerekenlerdir
Elinize sağlık üstat. Allah razı olsun.