Merhum Nevzat Yalçıntaş hocamızın ifadesiyle Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin iki büyük kurumundan biri Ordu diğeri de Diyanet’tir.
Diyanet, doğası gereği İslâm çizgide yer yer laik sistemi eleştiren şahsıma sıcak bakmadı. 12 yılı Süleymaniye Camii İmam-Hatipliği olmak üzere 17 yıl hizmet verdiğim Diyanet camiasından bir sürgün sonrasında 15 gün devamsızlık yaptığım gerekçesiyle istifamdan üç yıl sonra ihraç edildim.
Ak Parti döneminde soğukluk devam ettiyse de Mehmet Görmez döneminde yaklaşımlar da oldu. Müzakereci olarak çağrıldığım iki “Güncel Dini Meseleler ve İstişare Toplantısı”nda sunduğum otuz sayfayı bulan müzakere metinleri diğer tebliğler ve müzakereler meyanında yayınlandı.
Diyanet Dev Bir Teşkilat
Diyanet dev bir teşkilat. Her hafta Cuma günleri bütün Türkiye’ye/milyonlara hitap edebiliyor. Ama kendileri için çizilen seküler/laik çerçevenin dışına çık(a)madılar; toplumu İslâm’a yönlendirici olan hiçbir önemli konuya yer vermediler/veremediler. Modern türleriyle Şirk, Tesettür, Zina, Eşcinsellik, Boşanma, Ölüm cezası ve Faiz… bunlar arasındadır.
Faiz konusunda Diyaneti defalarca uyardım. Göreve çağırdım. Onu mânen faiz yandaşlığı konumundan ötürü eleştirdim. Sonunda Cumhurbaşkanımızın uyarılarıyla olacak bir faiz hutbesi okutabildi. Ülkemizin bugün içinde bulunduğu ekonomik krizde Diyanetin payı büyüktür.
Ali Erbaş Hocamız da Bizim Gibi Konuşmaya Başladı
Kriz derinleşince özgür iradesiyle mi bilmiyorum, D.İ. Başkanımız Ali Erbaş hocamız da faiz konusunda bizim gibi konuşmaya başladı. Şu ifadeler onun:
“Sömürü çarkını döndüren faizciliği kim ortadan kaldıracak?Bunun Allah ve Resulü ile savaş olduğunu kim anlatacak? İnsanlara bunun zararını, bunun yeryüzünü fitneye fücura dönüştürmek için büyük bir sebep olduğunu kim söyleyecek?”
Camiaya Yansır mı?
Önemli olan bizim haklı çıkmamız değil doğruya yaklaşılmış olmasıdır. Ali Erbaş hocamızın geldiği çizgi müftülerimize, vaizlerimize ve imamlarımıza ilham kaynağı olur mu? Emin değilim. Çünkü camia duyarsızlaştırıldı. İslâmî bilincini yitirdi. İç sızısı olanlar çok azaldı.
İstişare Toplantısı Yapılmış
Diyanet son dönemde bir istişare toplantısı yapmış. Yazarımız Prof. Dr. Ali Seyyar hocamız yazmasaydı haberimizi olmayacaktı. Hocamız böylesi istişare toplantılarına Mustafa İslâmoğlu, Abdülaziz Bayındır, EbuBekir Sifil, Faruk Beşer ve Ali Rıza Demircan gibi hocalar da çağrılmalıydı, diyor.
Diğer arkadaşları bilmem ama şahsen çağrılsaydım giderdim. Giderdim eleştirilerimi yapardım, önerilerimi sunardım. Bunalımlarımız kaynağında görevini yap(a)mayan Diyanet’in olduğunu da söylerdim. Sanırım saygılı bir dille diğer hocalarımız da benim gibi yaparlardı. Bunu bildikleri için olsa gerek çağrılmadık. Bizi hafife alacak ağırlıkları olduğuna inandıklarını sanmıyorum.
Saygı Gördüm de…
Ülkemizi yöneten her düzeyde insanımızdan saygı gördüm. Selamlarını aldım. TRT de bir belgeselimi de yaptılar ama talebime rağmen program yaptırılmadım. Görüşümü soran hiç olmadı. Sorulsaydı, işareti alan Diyanet, istişare toplantılarına davet için sıraya girerdi. Bu durum merhum Erbakan Hocamız döneminde de böyleydi. Hocalar hep dolgu maddesi gibi kullanıldı. Bunun içindir ki hocalar arasından inkılapçılar çıkmadı. Ha bu arada sormadan edemiyorum. Sayıları yüzü bulan ilahiyat fakültelerimizin ülkemize ne faydası var? Hangi problemimize çözüm üretebildiler? Sorgulamaya ilahiyatlardan başlayalım ki sıra diğerlerine gelsin.
Sonunda dimimizin, ortak aklın ve ilmin gerektirdikleri olan Marûf’a çağırmayan, Marûf’un zıddı olan Münker’den sakındırmayan ve nasihat/uyarı sevmeyen bir toplum olduk. Olduk da ne oldu, maddî ve mânevî iflasa yönelir olduk. Bu tür ifadelerimizden hep siyasilerimizi/yöneticilerimizi suçladığım sanılmasın. Biz birbirimize benzer olduk. Müttaki/bilgili, bilinçli ve amelli kullar olamadık ki âkıl, adil ve rahîm yöneticilere layık olalım. (Furkan 25/74)
Böyle Geldi Ama Böyle Gidemez
Tövbe denilen tıklatılması gereken bir rahmet kapısı yok mu?
İslah-nefisle Rabbimizin yardımını isteyemez miyiz?
İyi de felaketler hakka dönüşümüzü sağlamak için değil mi?
Rabbimizi dinleyelim:
“Allah’ın buyruklarını umursamaz hale gelen şu insanların, kendi elleriyle yapıp ettikleri sonucunda, karada ve denizde bozulma başladı. Bu şekilde Allah belki doğru yola dönerler diye, yaptıklarının bazı kötü sonuçlarını onlara tattıracaktır.” (Rûm 30/41)
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi