(Hurafe: İslam’a sonradan girmiş olan, akla aykırı, uydurma, laiklik, boş inanç.)
Sosyal medya bir felaket oldu. Cehaleti kişinin yüzüne vurulup vurgulanamadığı için ağzı olan konuşuyor, saldırgan eller de tuşlara uzanıyor.
İsra ve Mirac’ın bu yıl döneminde de ölçüsüz laflar edilmekte, aşırılık kol gezmekte ve hurafe zirve yapmaktadır.
Kur’ân’ın, kendisini de anlama aracı olan akla vurgu yaptığı ve aklı kullanmanın tefekkür, tedebbür, tezekkür ve fıkhetme gibi yollarına yönlendirdiği bir gerçektir. Kur’ân’da açıkça veya özü ile yer almayan konuların iman konusu edinilemeyeceği de bir hakikattir.
Konumuza güncelimiz olan Recep ayı, İsra ve Mirac olayı bağlamında giriş yapalım.
a.) Recep ayında bir gün oruç tutmanın yüzlerce yılda kazanılabilecek sevaplara erdirebileceği şeklindeki hürafelere karşı çıkalım, tamam. Ama Recep ayının Kur’ân’da yer alan ve Sünnet’te açığa çıkarılan Haram/Barış aylarından biri olduğuna ve Reğaib’in de barış duası ve aktivitelerine yer verilmesi gereken bir gece olduğuna vurgu yapılmasına aklî ve vahyî bir engel var mıdır? (Bak. Tevbe 36)
b.) İsra sûresinin birinci âyetinde açıklanan İsra olayına ve Mescid-i Aksa’ya akıl, vahiy ve tarih dışı anlamlar yüklemek, Kur’ân ile çatışmak manasına hürafe değil midir?
c.) Mirac’ı ret etmek Kur’ânî bir yaklaşım olabilir mi?
Mirac’la ilgili hadisleri akıl ve vahiy eleğinden geçirebilirsiniz. Toptan ret veya kabul aşırılığına düşmeksizin olumlu veya olumsuz tercihlerinizi belirtebilirsiniz.
Necm suresinin ilk 12 âyetini Cibrîl ile Peygamberimiz arasında cereyan eden ilişki olarak anlayabilirsiniz. Sakınca yok. Ama ortada aynı sûrenin 13-18. Ayetleri varken Kur’ân’da Mirac olayına değinilmiyor veya işaret edilmiyor demek, inkâr kokan bir modern hurafecilik değil de nedir?
d.) İsra ve Mirac olayını kutlamanın din değil bir kültür olduğunu açıklayalım. Mahzuru yok. Ama bu iki olayı vesile yaparak Kurân’ın SEMA/SEMAVAT ile ilgili âyetlerine dikkat çekmenin, uzay bilimi ve uçak teknolojisini edinmenin gereğine vurgu yapmanın ve bu alanlardaki geriliğin utanç verici olduğuna değinmenin din adına ne sakıncası olabilir?
e.) Burada yazımıza vesile olan bilinçsizlik ve samimiyetsizliğe değinmek istiyorum:
Ana vasfı İslam’ı bir hayatı düzeni olarak anlamak ve seçilecek mümin kadrolar yönetimiyle uygulamak olan Ehl- i Sünnet’in pek çok uzağında bulunan Cübbeli gibi geleneksel hurafeciler, Kur’ân adına cahilce gürültü koparan modern dönem hurafecileriyle bir noktada birleşebiliyor.
Birleşilen nokta da Kur’ân vahyini ve Hz Muhammedin Elçiliğini tanımayan ve bir asırdır ülkemize egemen olup Müslüman vatandaşımıza resmen İslam’a göre evlenme-boşanma imkânını bile vermeyen laik düzeni fiilen kabul edişleridir.
Hadi ifadeyi hafifletelim baskıcı, dışlayıcı ve ötekileştirici inkârcı laik düzene karşı dilsizleşmeleridir.
Peki Laiklik Yaratan’ı ve yasalarını ret ile insanı tanrılaştıran geleneksel temelli modern bir hurafe değil midir?
İslam’ı bütünlüğü içinde kabul etmedikten ve bunun mücadelesini vermedikten sonra hurafeciliğin gelenekseli ile modernini savunmak arasında ne fark vardır?
Sözü Kur’ân’a bırakalım:
KUR’ÂN’DAN MESAJLAR
{Doğrusu Kur’an, İslamî iman ve yaşam çizgisine bağlılar için bir öğüttür.
İçinizde Kur’ân’ı yalan sayanlar bulunduğunu şüphesiz bilmekteyiz.
Muhakkak o, kâfirler için bir iç yarasıdır. Ve o, gerçekten kat’î bilginin ta kendisidir.
O halde, sen yine de Rabbinin yüceliğini, sınırsız kudret ve kemalini övgüyle an.} (Hakka 48-52)
ALİ RIZA DEMİRCAN
MİRATHABER.COM – YOUTUBE –
YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ