Bir kez daha gördük ki, her ne kadar kâğıt parçası üzerinde bizim adımız yazsa da aslında hiçbir şey bizim değildir. Bir depremin, bir afetin vurması bile her şeyin yek ila yeksan olması için yetiyor. O kâğıt parçasında bile aslında ismimizin silinmesi ölmemiz ile siliniyor. Veya bazen evlatlarımız, bu malı sen yaşıyorken bakıma muhtaç iken satıyor. Peki bu malın neresi bizim diye sormak gerekmiyor mu kendimize. Ya da bu felaketlere bakarak hiç mi ders almıyoruz diye sormak icap eder insanın kendine.
Son zamanların en büyük problemleri arasında fahiş Kira fiyatları, kiracı ev sahibi arasında ki meseleler çok sık göz önüne gelmeye başladı. Bir kez daha mülkün Allah’ın olduğunu unuttuk, mal uğruna kalpler kırmaya, insanlar öldürmeye başladık Kur’an-ı Kerim de Rabbimiz “Bugün mülk kimindir? Diye sorar, Tek olan, her şeyi kudret ve hâkimiyeti altında tutan Allah’ındır (Mü’min /16) buyurmuştur. O gün birbirinizi katlettiğiniz, kalp kırdığınız mülk kimindir diye soran Rabbimizin karşısında mahcup kalacağız. Ve Rabbimiz mülk Kahhar olan Allah’ındır buyurarak cevabı yine kendisi beyan edecektir.
Oysaki dünya hayatının aldatıcı oyunlarına ne kadar da kendimizi kaptırmışız öyle bir hal almış ki maalesef dediklerimiz ve yaptıklarımız arasında büyük uçurumlar var. Ve ne yazık ki özümüz ile sözümüz birbirini desteklememekte ne olduğumuz gibi görünüp nede göründüğümüz gibi olabiliyoruz. “EVLERİNE MÜLK ALLAH’INDIR YAZANLAR ALTINA SAHİBİNDEN KİRALIK YAZIYOR” Kelimesi dahi durumun ne kadar içler acısı olduğunu anlatır niteliktedir. Okul Sınavında dahi hangi soru çıkacağı söylenmez iken. ebedi hayat öncesi dünya sınavında ne çıkacağını yüce Rabbimiz bizlere Kur’a-ı Kerim de soruları tek tek vermiştir. Ve o ayetlerin birinde Rabbimiz “Yoksa, dünya hayatı, aldatıcı meta’dan başka bir şey değildir. (Al-i İmran/185) buyurarak dünya hayatında ki mal ve mülkün imtihan aracı olduğunu anlatmıştır.
Bizler Müslüman olduğumuz için hiçbir tereddüde yer vermeden şüphesiz kadere iman etmiş bu kainatın kendiliğinden var olmadığını her yaratılanın bir yaratıcıya muhtaçtır o zaman Deprem de bir fiil. Her fiil gibi o da failini gösteriyor. Yoksa her şeyi kusursuz bir prensip üzere yaratan Allah deprem fiilinin nerde olacağını nasıl olacağını yada kimlerin öleceğini bilmemesi yada boşuna yaratmış olması söz konusu olamaz. Alimlerin ekseriyatı deprem ve diğer doğal afetlerin İlahi birer ikaz olduğunu söylemiştir. Nitekim İmam Taberani’nin aktardığı bir hadiste Efendimiz Şöyle buyurmuştur “Günahlar açıktan işlenmeye başladığı zaman iyi kötü herkes depreme (azaba) maruz kalır” Yine Ebu Hüreyre (R.a) aktardığı bir hadiste “Depremler çoğalmadıkça Kıyamet Kopmaz ( Buhârî, İstiskâ, 27) bu hadisler ışığında her şeyin insanlar için birer ikaz olduğunu anlamak da bir kadere iman meselesidir
DEPREMDE ÖLENLER ŞEHİT SAYILIR MI
Şehitlik İki Kısımdır Hükmi ve Hakiki Şehitliktir. Hakiki şehitler Allah’ın dinini yaymak ve vatan müdafası için yapılan şehittir (Bedir, Uhud, Hendek, Çanakkale) gibi bu şehitler yıkanmaz ve kefenlenmez namazları kılınır ve kanlı elbiseleri ile gömülür)
Hükmi Şehit ise; Hakiki şehitliğin şartlarından birini taşımaması hasebiyle yıkanır ve kefenlenerek cenaze namazı kılınır. Savaşta yaralanıp tedavi edilen yiyip içtikten sonra ölen ve Deprem, Yangın ve Sel gibi afetlerde hayatını kaybeden boğularak ölen göçük altında kalan Vebadan Koleradan ölenler de hükmen şehittirler (bk. Buhari, Cihad, 30. Tıb, 30. Ebu Davud, Cenaiz, 11, 16; Nesai, Cenaiz, 14; Malik, Cenaiz, 36)
Dursun GİZLİ
EĞİTİMCİ-YAZAR
YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ
MİRATHABER.COM – YOUTUBE
Çok faydalı bir köşe yazısı olmuş. Allah bir daha böyle acılar yaşatmasın inşallah…
Amin