Kur’an-ı Kerim’deki sıraya göre yüz dokuzuncu sure olan “Kafirûn Suresi”, ismini ilk ayette geçen “kafirûn” yani kâfirler kelimesinden almıştır. Arapça kökeli bir kelime olan kafir, hakkı örten, inkar eden, kabullenmeyen, karşı çıkan ve benzeri anlamları ifade etmektedir. Bu kelime, burada da aynı anlamda kullanılmaktadır. Ey kafirler, yani ey Allah’ı, Kur’an’ı, İslam’ı inkar eden, reddeden, kabullenmeyen inkarcı, nankörler demektir. Surenin içeriğinde, bu tür insanlara olan hitap anlatılmaktadır.
قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ {1} لَا أَعْبُدُ مَا تَعْبُدُونَ {2} وَلَا أَنتُمْ عَابِدُونَ مَا أَعْبُدُ {3} وَلَا أَنَا عَابِدٌ مَّا عَبَدتُّمْ {4} وَلَا أَنتُمْ عَابِدُونَ مَا أَعْبُدُ (5} لَكُمْ دِينُكُمْ وَلِيَ دِينِ (6}
“De ki: Ey kâfirler! Ben sizin taptıklarınıza tapmam. Sizler de benim taptığıma tapacak değilsiniz. Ben, sizin taptıklarınıza tapacak değilim. Sizler de benim taptığıma tapacak değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.”[1]
Bu surede verilen mesaja göre, İslam dışı tüm inanç mensupları tek bir kategoride değerlendirilmekte ve herkes kendi inancında hür ve serbest olarak kabul edilmektedir. Ona göre Müslüman geçinenlerin de inançlarında samimi olmaları icap etmektedir. Hz. Muhammed (sav.) dünyaya gelmeden iki ay önce babası vefat etmişti. O altı yaşına gelince, annesini de kaybetmişti ve Dedesi Abdulmuttalib’in himayesinde kalmıştı. İki sene sonra dedesi de vefat etmişti. Hz. Muhammed (sav.) sekiz yaşında iken artık himayesiz kalmıştı.
Abcası Ebû Talip onu himayesine almıştı. Hz. Muhammed (sav.) 25 yaşında iken, iki kocadan dul kalmış kırk yaşındaki Hz. Hatice ile evlenmişti. Artık onun amcasının himayesine de ihtiyacı kalmamıştı. Hz. Muhammed (sav.) kırk yaşında iken, kendisine peygamberlik gelmişti. O, İslam dini tebliğ ediyor, insanları Allah’a inanmaya davet ediyor, putlara tapmanın hiçbir fayda veremediğini anlatıyor ve Kur’an ahlakıyla yaşamayı tavsiye ediyordu. Onun bu yaptığı, inkârcı müşrikleri rahatsız ediyordu. Müşrikler, Amcası Ebû Talib’e başvurarak onu bu yoldan vaz geçirmesini istemişlerdi. “Yeğenine söyle, bu İslam davasından vaz geçsin, isterse onun başımıza kral olarak seçelim, mal istiyorsa sürü sürü deve verelim, kadın istiyorsa Mekke’de istediği kızları, kadınları ona verelim, yeter ki bu din davasından vaz geçsin” demişlerdi.
Amcası Ebû Talip durumu kendisine izah etmiş ve bütün Mekkelilere karşı komanın, onlara karşı onu korumanın zor olduğunu söylemişti. Mekkeli müşriklere karşı kendisini koruyan tek kişi, amcası Ebû Talipti. O da kendisine bu teklifi yapınca, gözleri yaşla dolan Hz. Muhammed (sav.), “Ya amca! Vallahi güneşi sağ elime ve ayı da sol elime verseler, yine de ben bu davadan vaz geçmeyeceğim. Ya ben bu yolda helak olacağım veya Hak hâkim olacak!” deyip mahzun bir şekilde başını önüne eğmişti. Hz. Muhammed (sav.), bu tavrıyla inancındaki samimiyetini ortaya koymuştu. Onun bu mahzun halini gören amcası, yine de onu teselli etmiş ve kendisini korumaya devam edeceğini söylemişti.[2]
Müslümanlara örnek olan Hz. Muhammed (sav.), inancında bu derece samimiydi. Ona göre Müslüman geçinenlerin de ondan ders ve ibret almaları gerekir.
Mekkeli Müşrikler, Hz. Muhammed’e (sav.), “Biz bir sene senin inandığına tapalım, sen de bir sene bizim inandıklarımıza tap, böylece seninle anlaşalım” gibi tekliflerde bulunuyorlardı. Bunun üzerine bu sure nazil olmuştur. “Senin dinin sana, benim dinim bana!” mesajı, herkesin kendi inancında hür ve serbest olduğunu haber vermektedir. Hiç kimse bir başkasını inancı nedeniyle rencide edemez ve ona inancında baskı ve şiddet kullanamaz.
Kur’an-ı Kerim’de 114 sure vardır. Sırasına göre bu surelerin 109.cusu, Kafirûn Suresidir. Bu sure, daha çok namazda okunan kısa surelerdendir. Manasını anlayarak okumamız, daha faydalı olacaktır. Ona göre inancımızda samimi olmamız, ibadetimizi inancımızın gerektirdiği gibi yerine getirmemiz ve başkalarının da inançlarına saygılı olmamız gerekmektedir.
Anahtar Kelimeler: Kafirûn Suresi, inanç, küfür, ibadet.
NURETTİN TURGAY
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ
[1] el-Kafirun 109/1-6.
[2] Abdulmelik b. Eyüp el-Himyeri İbn Hişam (ö. 213/828), es-Siretü’n-Nebeviyye, tahkik eden: M. M. Andulhamid, Dâru’t-Turâs, Kahire tsz., II, 101.