Bu yazı bir tekfir yazısı değil bilakis yanlış din algısına dair bir tenkit yazısıdır…
Bir adam gördüm zengin mi zengin…
Evleri, arabaları, dükkânları, zengin dostları, üst düzey yönetici arkadaşları var…
Siyasilerle boy boy resimler verir, kendini önemli adam gösterir…
Parası faizde, ihale peşinde, gücün yanında…
Fakirlerle oturmaz zenginlerin sofrasından kalkmaz…
İş yerinde çalışanlara verdiği sigortasız asgari ücret…
Adamı kim görse içinden okur binlerce lanet…
Cumadan cumaya namaza gider, dini vecibeler bitti zanneder…
Peygamberden bahsedilince hürmetle salavat eder…
Ölüsü olunca hatim indirtir, yemekler verir…
Zanneder ki Kur’an sadece ölülere okunmak için gelmiştir…
Geçenlerde bir hocaya ölüleri için hatim indirmesini teklif eder…
“Neden HATİM” dedim dedi ki “SEVAPTIR, ölülerimizin ihtiyacı var…”
Dedim ki “o Kur’an’a ölülerden daha çok senin ihtiyacın var…
Ölüler değil diriler senden faydalansınlar…”
İnandığın din seni kötü gidişattan alıkoymamış, değiştirmemiş, dönüştürmemişse sen inandığın dinin değil yaşadığın dinin mü’mini olmuşsun demektir… Onun için “ya inandığın gibi yaşa ya da yaşadığın gibi inan”…
Şöyle düşün Ebu Lehep ve Ebu Cehil Hz. Peygambere inansalardı, Kur’an’a iman etselerdi ama hiçbir dönüşüm yaşamasalardı mü’min olurlar mıydı? Böyle bir imanla mü’min kabul edilselerdi Hz. Bilal ve diğer mü’minler: “Bu din ne için geldi, ne değiştirdi, ne değişti? İman sadece “amenna” demek mi?” demezler miydi?
Unutma! Din hayata müdahale eden, seni değiştiren, kötülüklerini iyiliğe tebdil eden, ayrıca inanmış toplumu farklı bir topluluk haline getiren şeydir… Değilse din değil din dışında her şeydir… Adaletin, ahlakın, iyiliğin, doğrunun, hakkın, hukukun, erdemin olmadığı kişi ve toplumlar hem insanlıklarını hem de dine aidiyetlerini sorgulasınlar…
CAHİT KARAALP
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-