Ağlamak canlıya özgü duygusal bir eylem olmakla birlikte bebeklik döneminde çok daha fazlayken çocukluk ve yetişkin döneminde azalır. Ancak bazı çocukların yaşıtlarına kıyasla çok daha fazla ağladığı bir gerçektir. Alışveriş merkezlerinde, aile toplantılarında hatta yolculuk esnasında fazlaca ağlayan çocukların sesi bir çok insanın kâbusu da olabilir. Peki bebekler ve çocuklar neden ağlar?
Yeni doğan bir bebek için tek iletişim yolu ağlamaktır. Annesini yanında istediğinde, acıktığında..vs ağlamaya başlar. Kadına annelik görevini veren Yüce Yaratıcı da onu en güzel ve verimli şekilde yaratmıştır elbette ki. Bebek ağlamaya başladığı anda anne beyni de ağlama sesine karşı hormon geliştirir ve bu hormon annenin daha korumacı ve sevgi dolu bir tepki vermesini sağlar. Yani ağlama bebeğin sağlıklı büyüyebilmesi için bir gerekliliktir aslında. Bebek büyümeye ve konuşmaya başladığında ise isteklerini sözlü ifade edebileceği için ağlama eylemini azaltır. Bebeklikten çıkmasına rağmen dil gelişimini tamamlayamamış çocukların ise kendini ifade etmek için ağlamayı kullanması normaldir.
Ancak bazı ailelerde çocukların konuşmaya başlamalarına rağmen ağlamayı azaltmadıkları hatta daha da arttırdıklarına rastlanır. “Hocam bıraksam tüm gün susmaz “ cümlesi ebeveynlerimizden fazlaca duyduğumuz cümleler arasında. Ne var ki bırakılsa tüm gün susmayacak çocukların okulda hiç ağlamadıkları çoğunlukla karşılaştığımız bir durum. Neden mi?
Çünkü okul ortamında çocuklar konuşmak istedikleri zaman anlatmak istedikleri gerçekten dinleniyor. Söylemek istedikleri ve duyguları anlaşılmaya çalışıyor. Duyguları anlaşılan ve reddedilmeyen çocuk ağlama ve şiddet eğiliminde bulunmuyor. Ağlamanın tek nedeni anlaşılamamak değil elbette ki. Fazlaca esnek ailelerde yetişen çocuklar için ağlama bir problem çözme yolu olmuş. Çocuk istediğini elde etmek için ağlamaya başlıyor, çocuğunun ağlama sesine karşı (oksitosin ) hormonu artan ebeveyn bir müddet direnip yeniliyor ve çocuğun isteğini yerine getiriyor. Bu durumda çocuk ağlayarak istediğini elde edebileceğini öğreniyor ve istediği olana kadar ağlama derecesini ve süresini uzatıyor. Çocuk bu yöntemi çevresinde de uygulamaya kalkıyor. İşe yaradığını gördüğü sürece de devam ettiriyor. Hatta bazı yetişkinlerin (duygusal tepkiler hariç) ağlamayı bir çözüm yolu olarak kullanmaya devam ettiği de bir gerçektir. Ancak okul ortamında, çocuk ağlamayı bir çözüm yolu olarak kullanamıyor. Çünkü kurallar net. Ağlayıp ağlamaması esneklik oluşturmayacak. Bu yüzden anlayışlı ama kurallı ortamlarda yetişen çocuklar için ağlama bir çözüm yolu değil.
O halde görevimiz ağlayan çocuğu susturmak değil, onların doğru iletişim ile kendilerini ifade etme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmak olmalıdır.
Sözü, yorumunu okurlarımıza bırakacağım bir bereketli olayın anlatımıyla bitirmek istiyorum:
Emzikli sahâbi kadınlar da sabah namazı dahil cemaat namazlarına katılıyorlardı. Bir sabah namazını Şanlı Peygamberimiz mutadı dışında çabuk kıldırdı. Sebebi sorulduğunda ise şöyle buyurdular:
Çocuk ağlamasını işitmediniz mi? Annesinin daha fazla üzülmesini istemedim.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi