Biz çalışmalarımız Rabbimizin rızasını kazanmak için yapmaya çalışıyoruz. Ama bilgili ve bilinçli insanlarımızın takdirleri bizi mutu ediyor ve mücadele azmimizi gücendiriyor.
Prof. Dr. ünvanlı olup rektörlük yapmış olan bir saygıdeğer hocamız, beş buçuk sene önce yazılmış ama yeni okunmuş bir makalemiz sebebiyle bu gün sosyal medyasında takdirlerini ifade buyurmuşlar.
Kendisiyle görüşüp iznini alamadığım için ismini açıkça zikredemediğim hocamız S.M. a şükranlarımı sunuyor, ilgilerinin devamını diliyorum.
Muhterem hocam; Öncelikle mübarek Ramazan ayınızı tebrik ediyor ve ellerinizden öpüyor, Yüce Rabbimden size kaleminizle çok daha güzel hizmetler yapabilmeniz için uzun ömürler nasip etmesini niyaz ediyorum.
Tüm yazılarınızda olduğu gibi bu yazınızda da çok cesur bir şekilde hakkı ve hakikati haykırmışsınız. Sizi ilk defa tam kırk sene önce 1983 yılında Süleymaniye Camiinde tanıdım. Sizde kırk yıldır gördüğüm tek şey sahip olduğunuz iman ve bunun özünüzde ve sözünüzde tam anlamıyla tezahür etmesidir. “Emr olunduğun gibi dostdoğru ol” ilkesinden hiç taviz vermediniz.
Belki özelde finans kurumlarına ama genelde çok daha tehlikeli bir gidişata çok heybetli bir şekilde dikkat çekiyorsunuz. Siz yaklaşık seksen yıllık bir ömrü aksiyoner bir imanla tavizsiz bir şekilde eğilmeden bükülmeden geçirdiniz! Ya biz ne yapacağız? Ben size dua ediyorum ama sizin duanıza daha fazla ihtiyacımız var! Allaha (cc) emanet olunuz!
TAKDİRE KONU YAZIMIZ
https://www.mirathaber.com/allah-bankalasan-finans-kurumlarinin-cezasini-versin-3-5854h/
Yazımızın başlığını “Allah Bankalaşan Finans Kurumlarının Belasını Versin” şeklinde koymuştum, bela kelimesini ceza kelimesi ile değiştirdim. Vurguyu hafifletmekle iyi mi ettim bilmiyorum.
Rabbimiz zalimleşen inkârcıları lanetlediği gibi kendisine oğul nispet edenleri ve yüreklerine hıyanet çökmüş münafık tipleri de Katelehümullah ifadesiyle şiddetli bir şekilde yermektedir.
Katelehümullah ifadesi Kur’ân mütercimleri tarafından Türkçemize “Allah onların canlarını alsın/gebertsin -Allah onların belalarını versin – Allah onları kahretsin” şeklinde aktarılmaktadır.(Bak Elmalılı Hamdi Yazır, Hasan Basri Çantay, Abdülbaki Gölpınarlı, Süleyman Ateş mealleri)
1. Hz. Üzeyr’i ve İsâ’yı Allah’ın oğlu olarak niteleyip O’na çocuk yamayanları Allah bu ifade ile yererek rahmetinden uzaklaştırmıştır:
“Yahudiler: “Uzeyr Allah’ın oğludur” diyorlar. Hristiyanlarsa: “İsa Allah’ın oğludur” diyorlar. Bu sözler, daha önce inkâra sapanların söylediklerine benzer şekilde ağızlarıyla geveledikleri cahilce sözleridir ki, Allah canlarını alsın onların, nasıl da haktan sapıp yüz çeviriyorlar.”(Tevbe 9/30)
2- Yüce Rabbimiz yüreklerine iman akmamış olan fakat Müslüman görünerek Müslümanları sömüren münafık tipleri de aynı şekilde Katelehümullah diyerek şöylece yerin dibine batırmıştır:
“Şimdi sen onları gördüğünde dış görüntüleri hoşuna gider. Söz söylerlerse, (sözleri yaldızlı ve etkileyici oluşundan) söylediklerini dinlemek istersin. Sanki onlar (ruhsuz kalıplar, akılsız bedenler gibi) duvara dayandırılmış kütüklere benzerler, (korkaklık ve içlerindeki hainlikleri) sebebiyle duydukları her haykırışı, gürültüyü kendilerine yönelik sanırlar. Onlar (Müslüman görünseler de, hem sana hem müminlere) tam anlamıyla düşmandırlar. Onlardan sakın, Allah onların belalarını versin, doğru yoldan sapıklığa nasıl da döndürülüyorlar.” (Münafikûn 4)
Faizin Allah’ın savaş açtığı ve müminlerin de savaş açması gereken bir haram olduğunu yüreklerine iyice sindirememiş olan finans kurumları/sahipleri-ortakları, kuruluş amaçları doğrultusunda yapmaları gereken Mudarabe’yi (Bir taraftan İş diğer taraftan Sermaye ortaklığı) yapmamışlar, faizin haramlığını işleyen hiçbir kültürel atılımda bulunmamışlar ama tam bir yüzsüzlükle Ülke ekonomisindeki paylarının yüzde beşi aşamaması sebebiyle yakınıp durmuşlardır.
Bu kadarıyla yetinseler, sineye çekebilirdik ama nifakları tepti. Murabaha görüntüsü altında faizi helâlleştirdiler.
İslam açısından meşruiyeti sorgulanabilir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı bile bunların helâl diyerek uyguladıkları ve adına murabaha dedikleri işlemin faiz içerikli haram ticaret olduğunu açıkladı.
Kendilerine ait olmayan malları satar göründükleri ve üstelik hiçbir risk de üstlenmedikleri için haram işlem olan murabahaları gibi kullandıkları diğer ticarî enstrümanları da haramlığın karanlık gölgesi altındadır.
İslâm açısından Bankaların kâfir yani faizin haramlığını inkâr eden kurumlar olduğunu biliyoruz. Kâfirliğin karanlık- sömürücü görüntüsü içinde zalim de olsa bir şahsiyeti vardır. Çünkü kendilerini gizlemiyorlar. Ama yasal olarak da bankalaşan sözde faizsiz finans kurumları tam bir Münafık oldu. Mudarebe işlemi yapıp kâr veya zarar dağıtacağız diyerek sorumluluk üstlenmeksizin ve hiçbir vaatte bulunmaksızın mevduat toplayan bu kurumlar mudarebe yapmıyor, örtülü faizcilik yapıyorlar. Müslüman milletimizin faiz duyarlılığını da törpülediler. Haram işlemlerinde kendilerine fetva verecek karanlık tipleri de bulabiliyorlar. Ya da onları da kullanıyorlar.
Bizi tanımayan ve faizle mücadelemizi bilmeyen cahiller takımı “şimdi mi aklınız başına geldi “diyeceklerdir. Diyecekler de işledikleri sui-zan haramının altında kalacaklardır. Onları teşhir eden bir çok makale yazdık. Yazmaya da devam ediyoruz.
Uyarılmayı da İstemiyorlar
Ancak bu yazımızın özel bir sebebi oldu.
Akrabamızdan bir zat resmi bir kurumdan konaklama hizmeti almak istiyor. Tam da Mudarebe/iş ve sermeye ortaklığına uygun bir iş. Kendilerince Faizsiz işlem yaptıklarını dile getiren finans kurumlarından birine gidiyor. Onlar işle ilgilenmiyorlar, yaptıkları teklif ise tam bir örtülü faiz işlemi, hem de yıllık yüzde kırk faiz oranlı faiz işlemi. Çünkü görünürde hiley-i şeriyye yapılacak ticarete konu iş de mal da yok.
Durum bana anlatılınca ilgili şube müdürünü aradım. Yapacakları işlemin apaçık faiz olduğunu dile getirdim. Müdür bey beni doğruladı. Hocam benim yetkim yok. Sizi genel müdürlüğümüzdeki yetkililerle görüştürelim belki onları ikna edebilirsiniz, dedi. Bekledim ama görüşmek ne mümkün. Bu sömürgen finans kurumunun adını vermiyorum. Bankalaşan finans kurumlarının istisnasız ama istisnasız hepsi aynı manevi pisliğin içinde.
Ben de İslâmî öfke ve üzüntü içinde “Allah ile insanımızı aldatan sözde faizsiz finans kurumlarının Rabbim bin türlü belasını versin “demekten başka bir şey yapamadım.
Büyük Osmanlı Devletimizi, bize göre İslâm’la çatışan içtihatlara dayalı başlıca üç sebep yıkıma uğrattı. Babadan oğula intikal sistemi, savaş esirlerini köleleştirme ve odalıklaştırma ve para vakıfları ile başlatılan faizli işlemler / alınan faizli borçlar.
2019 bütçesinde yatırımlara 65 milyar fakat faize 117 milyar ayrılan devletimiz için laiktir deyip geçsek de 130 000 kişilik Diyanet camiasının bile faize battığı ülkemizde Allah sonumuzu hayreylesin demeye bile dilim varmıyor.
ALİ RIZA DEMİRCAN
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ