Gerçekten istiyor muyuz? istersek yaparız, zira istemek başarmaktır.
İstemek=istem+emek demektir. Bu da kaderimizdir.Unutmayalım ki kader, gayrete aşıktır. Gayret ise iradenin mesleği eylemi ve işidir. Peki o halde irade nedir?
İRADE: İnsanın kendine söz ve güç yetirebilmesidir.
Ahlakî ve insanî değerlerim, ilkelerim ve doğrularım ile iman ve inancım doğrultusunda en çok istediğim düşünce, karar ve eylemler için şu an arzu ettiğim güdülerimin, dürtülerimin ve emellerimin beni sürüklediği isteklerimden vazgeçebilmem irademin varlığını ve aktivasyonunu gösterir.
Yaşamamız, hep seçimlerimizle sürüp gitmektedir. Seçimlerimiz ise bizim hür irade ile tercih ettiklerimizdir. Yani yaşamımızın başrol oyuncusu irademizdir.
Bu gerçeğin açık ifadesi olarak yüce Rabbimiz Kur’an’da 89 kez, “Ey iman edenler!” diye biz inananlara seslenmektedir. Bu hitabı ile hem inanan insana, hem de onun kararlı iradesine özel ve güzel bir şeref bahşettiğini açıkça görebilmekteyiz. Şüphesiz bu şeref, Allah’ımızın büyük ikramı olan hür ve özgür irademizden kaynaklanmaktadır. Bu iradeyi aktif olarak istememizi dileyen Allah, bize istemeyi yani iradeyi verendir. Şayet iradeyi/seçmeyi ve tercihi bize vermeseydi, biz de seçemezdik, dileyemezdik, tercih edemezdik. Tıpkı meleklerde olduğu gibi bize “ŞAK” diye emreder, biz de “TAK” diye yapardık. Ama böyle dilememiş, bizim dilememiz için önce iradeyi vermiş, sonra vahyi/Kur’an’ı göndererek doğru yolu göstermiş ve en güzel şekilde rehberlik etmiştir. Bundan gayri son tercihi, insana ve insanın iradesine bırakmıştır.
Bu doğru yolu seçen, tercih eden akıl ve irade sahiplerine Rahmanî bir iltifat olmak üzere “Ey iman edenler!” diye 89 kez seslenen Rabbimiz,bir kez olsun “Ey iman ettirdiklerim!” dememiştir.
Zaten seçimimizi biz değil de Rabbimiz yapsaydı, biz de bunun üzerine iman etseydik; bu iman, bizim imanımız olmazdı. İman bir tercih ve seçimdir. Ya %100 güven ile Allah’a, O’nun hayat rehberi Kur’an’a ve rol model Resul’üne iman ederiz, ya da bile isteye inkar ederiz.
“Ona Biz gösterdik doğru yolu. Artık insan, (bu nimetlerin/akıl irade ve Kur’an’ın hakkını verir)ya şükreden bir kul olur veya nankörlük eden bir kafir olur.”(İnsan,76/3)
İnsana hep vermeyi çok seven ve isteyen Rabbimiz, bizlere dilemeyi, istemeyi, tercihi yani iradeyi ve seçilecek alternatif yolları verdi ki seçin, dileyin, isteyin ki, Ben de istediklerinizi vereyim buyurmuştur.(Mü’min,40/60; Bakara,2/186; Şems,91/8)
Seçmeyen, istemeyen peygamber hz. Nuh’un oğlu Kenan olsa da, peygamber hz. İbrahim’in babası Azer olsa da, Peygamber hz. Muhammed as.’ın amcası Ebû Leheb olsa da, bizzat istemedikleri için iman şerefine erememişlerdir.
Allah’ın yasası işte böyle çalışıyor. İnsan ilk adımı atacak, isteme yoluna girecek; Allah Teâlâ da vahyi ile onu menzil-i maksuda ulaştıracaktır ve’s-selâm.
“BİZ, insanlığ[ın kurtuluşu] için hakikati ortaya koyan bu ilahî kelâmı/Kur’an’ı indirdik sana. Kim [buna sarılarak] doğru yola ulaşmayı seçerse bu kendi lehinedir ve kim de (yoldan) saparsa yine kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların seçimlerini belirleme gücüne sahip değilsin.”(Zümer, 39/41; Yunus,10/108;Kehf,18/29)
Anladık yâ Rab! anladık; Kur’an kaderimiz, irade takdirimiz, ahlâk ve iman kadir kıymetimizmiş…
NURİ ÇALIŞKAN
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-